• BIST 10081
  • Altın 2945.964
  • Dolar 34.757
  • Euro 36.7352
  • İstanbul 14 °C
  • Diyarbakır 5 °C
  • Ankara 8 °C
  • İzmir 15 °C
  • Berlin 5 °C

Kafes ve kürtaj

Ahmet Altan-

Türkiye nerelerden geçtiğini unutuyor.

İnsanların ellerini arkadan bağlayıp boğazlarını keserek öldürdükleri Zirve katliamının iddianamesi, bu katliamla Santoro ve Dink cinayetlerinin Kafes Eylem Planı’nın parçaları olarak gerçekleştirildiğini söylüyor.

Eninde sonunda Dink’in “büyük bir organizasyon” tarafından öldürüldüğü anlaşılacak.

Bu ülke, cinayetlerin ve felaket senaryolarının arasından geçerek geldi bugünlere.

Generallerin önemli bir kısmının bulaştığı bu korkunç suçları biz ortaya çıkarırken, “askerin zayıflamasının Tayyip Erdoğan’ın işine yarayacağını” söyleyenler, bugün geriye bakıp Erdoğan’ın “tek adamlığını” engellemek için kaç “cinayeti ve katliamı” desteklemeye hazır olduklarını bir sorsunlar kendilerine.

Bir binanın üçüncü katında boğazı kesilmiş insanların, bir kilisenin dibinde yere yıkılmış Santoro’nun, kaldırımda boylu boyunca uzanmış Hrant Dink’in son resimlerine bir daha baksınlar.

Erdoğan’ı “engellemek” için o cinayetleri işleyenleri görmezden gelmeyi önermenin “insanlıkla” bir alakası var mı kendilerine sorsunlar.

Bugün geldiğimiz noktayı hep beraber görüyoruz, Erdoğan’ın “tek adamlık” tutkusuyla gözünün karardığının farkındayız ama bugünü gördükten sonra bin defa geriye dönüp geçmişi yeniden yaşasak, bin defa darbeci katillerin maskesinin düşmesi için elimden geleni yaparım.

Vahşice öldürdüler insanları, darbe planları yaptılar, öldürülecek insanların listelerini hazırladılar.

Onların durdurulmasında Başbakan Erdoğan ve AKP cesaretle mücadele etti.

Biz de karınca kararınca onları destekledik.

Bugün yeniden aynı mücadeleye girsinler yeniden onları var gücümüzle destekleriz.

Seksen yıllık kanlı bir vesayetin sona erdirilmesi bu ülkenin tarihinin en önemli dönemeçlerinden biridir.

Dönün de öldürülenlere bir bakın, o darbe planları gerçekleşseydi öldürülecek olanları bir düşünün.

O korkunç zamanlardan bugünlere geldik.

Başbakan Erdoğan, askerî vesayeti bitirdikten sonra “demokrasi” yolunda yürümekten vazgeçti.

Şimdi kendisi “paşalaşıyor”, kendisi katliamların savunuculuğunu yapıyor, kendisi insanların acılarını küçümsüyor, kendisi haksızlığa sahip çıkıyor.

Erdoğan’daki “sapmaya” verilecek cevap, “paşalar gitti de ondan oldu” demek insafsızlığını benimsemek değildir, buna verilecek cevap demokrasi ve adalet kavgasını şimdi Erdoğan’a karşı sürdürmektir.

“Tek adam”
olmasına karşı mısınız, çıkın kavganızı verin, neden korkuyorsunuz?

Paşalar öldürüyordu, Erdoğan sizi öldürmez, o Uludere’de Kürtleri öldürenleri kolluyor ama size bir şey yapmaz, işsiz bırakır sadece, aç bırakır.

Ülkeniz, kendiniz, geleceğiniz, çocuklarınız için endişeleniyorsanız eh sizin de biraz risk almanız gerekecek.

Bu riski cesurca alan, bedelini ödeyenler var.

İlk akla gelenlerden biri artık bu dönemin “sembol isimlerinden” olan Ali Akel, Başbakan’ın danışmanının kendisi için “gazete patronajının tahammül çerçevesini aştı” dediği cesur gazeteci.

Başbakan’ın Uludere’deki tutumunu eleştirdiği için on yedi yıldır çalıştığı Yeni Şafak Gazetesi’ndeki işine son verdiler.

Ama o yılmadı.

Bugün Taraf’ta Akel’in yazdığı yeni yazıyı okuyacaksınız, kararlılığını, yılmadığını göreceksiniz.

Bu ülkede böyle insanlar yaşadığı için sevinip, övüneceksiniz.

AKP’nin milletvekillerinden Nursuna Memecan var, büyük bir cesaretle Erdoğan’ın “nevzuhur” kürtaj yasasına sesini yükseltti.

Hürriyet
’in manşet yaptığı konuşmasında, bu yasağın kadınların ölümüne yol açacağını söyledi.

Koltuğunu, kariyerini değil, yoksul kadınları düşünerek isyan etti.

Umarım Erdoğan’ın gölgesi altında gittikçe solgunlaşıp sönükleşen sessiz AKP yöneticileri, siyasetin sadece “biatten” ibaret olmadığını, haysiyetli bir mücadelenin de siyasetin parçası olduğunu hatırlarlar Memecan’ın çıkışını okurken.

AKP’den yürekli bir ses daha çıktı.

Ve, o da kadın.

“Erkek milletin erkek politikacıları”
kadınları ezebileceklerini sanıyorlar, erkeklikle ödlekliği epeyce özdeşleştiren ezikliklerine kadınlar da ayak uydurur sanıyorlar.

Yanıldıklarını, hâlâ utanmayı becerebiliyorlarsa utanarak öğrenecekler.

AKP’nin kurucularından Fatma Bostan Ünsal, Erdoğan’ın kürtaj yasağına karşı çıkarken, “Gündemi değiştirmek için yapılan bir şey ve bunu yaparken de oradaki insanları acıttık, Uludere’deki insanları bir kere daha bombalamış olduk,” diyor.

Bu ülke bir daha kolay kolay “tek adamlara” esir olmaz.

Uludere’yi “kürtaj” tartışmalarının arkasına saklama kurnazlığını yutmaz.

“Zenginin arabasını dağdan aşırdığı”
bir ülkede yoksul kadınları Erdoğan’ın canı istedi diye ölüme teslim etmez.

Askerlerin cinayetlerine karşı mücadele edenler bugün de Erdoğan’ın haksızlıklarına karşı mücadele ediyorlar.

Bu ülkede dürüst insanların kavgası bitmez.

Ve bu ülkede dürüst insanlar bir haksızlığa karşı başka bir haksızlığa sığınmazlar.

Haksızlığa karşıysanız gelin katılın kavgaya, Hrant’ın da, Uludere’nin de, kürtajın da hesabını sorun.

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89