• BIST 9019.57
  • Altın 4149.197
  • Dolar 39.1471
  • Euro 44.4962
  • İstanbul 20 °C
  • Diyarbakır 25 °C
  • Ankara 17 °C
  • İzmir 24 °C
  • Berlin 23 °C

Kaçakçılık ve istismar

Hilal Kaplan

Başbakan Erdoğan, Uludere'nin istismar edildiğini söylüyor; doğru.

Uludere'ye karşı çıkarken bagajında Silivri'yi taşıyan veya PKK'dan gelen her tür şiddeti meşrulaştıran siyasetçilerin olduğu da doğru.

Başbakan'ın adının bombalama emrini verenlerle aynı sayfaya yazılmasından şikâyetçi olması da doğru.

Ancak bu doğruların hiçbiri, konunun gündemde tutulmasının esas sebebi değil. Zira Başbakan da nerdeyse her açıklamasında meselenin daha da dallanıp budaklanması yol açacak cümleler sarf etmekten geri durmuyor.

Hâlbuki yapılanın araştırılmakta olduğunu söyleyip araya "TSK görevini samimiyetle yapmıştır" gibi bombalayanları da parlatan cümleler serpiştirmese; "Konu yargıdadır, sonucu bekliyoruz" demek yerine "Hataysa hata, tazminatsa tazminat" şeklinde meselenin tazminatla kapatılmaya çalışılacağı intibaını veren anlatımlara başvurmasa ne mevzuu bu kadar uzayacaktı ne de adalet bekleyen yaslı aileler bu kadar incinmiş olacaktı.

Başbakan'ın son parti grubu toplantısında olayın ört bas edilmeyeceği sözünü vermesi önemliydi. Ancak ne yazık ki yine bir ekleme yapıp şöyle dedi: "Dikkat ederseniz kaçakçıların hiçbiri bombalara basmıyor. Harita kimlerin elinde olabilir. Bu haritayla bombaların üzerine basmıyor, rahatça gidip geliyorlar. Bakın burası çok hassas. Bu iş, hassas ve gerilimli bir iş."

Şimdi önünüze Ecevit'in Köy Kent Projesi kapsamında köyleri boşaltılan, bir kısmı batıya bir kısmı daha içerilere göç eden, mayınlı arazide yaşadıklarından ne hayvancılık ne tarım yapabilen, yakınlarda fabrika olmadığından işsizlik sıkıntısı çekip 'kaçağa' gitmek zorunda kalan, "korucu ol" ile "PKK'ya katıl" baskısı arasında kalıp koruculuğu seçmiş ve üstelik PKK'ya karşı operasyona bile katılmış insanların olduğu Uludere'den bir manzara koymak istiyorum. Bu manzaraya iyi bakın ve bakarken elinizin vicdanınızın üzerinde olduğundan emin olun:

Bombardıman sırasında, 18 yaşında bir gençken ölen Salih Encü'nün babası dört yaşındayken sakat kalmıştı. Çünkü mayına basmıştı.

Yine bombardımanda ölen Aslan Encü'nün ağbisi, on kardeşine bakmak için kaçağa giderken mayına basarak bacağını kaybetmişti. Aslan, ağbisinin bacak protezinin parasını çıkarmak için gittiği 'kaçak'tan dönerken bombalanarak can verdi.

Faruk Encü'nün Uludere bombalamasında kardeşini kaybetmesinden çok evvel, babası Zeki Encü mayına basarak vefat etmişti. Faruk ise önce kaymakama sadırı suçuyla tutuklandı. Sonra bırakıldı. Sonra geçtiğimiz günlerde yine tutuklandı ve bırakıldı. Bir yanlışlık olmuş...

Bombalamada biri 13, diğeri 23 yaşındaki iki oğlunu kaybeden Halil Encü ise yıllar önce mayına basarak sakat kalmıştı.

Uzun yıllar PKK ile mücadelede "koruculuk" görevi yapan Mehmet Encü, mayın sebebiyle önce gözlerini kaybetti. Ardından bombalamada 13 yaşındaki oğlunu, 15 ve 26 yaşındaki iki kardeşini kaybetti.

Yine bombalama sırasında ölen İsmail Encü'nün amcası Hüseyin Encü de mayına bastığından bir kolu olmaksızın yaşamak zorunda...

Bombalamada altı akrabasını kaybeden Lezgin Encü'nün de mayın sebebiyle bir ayağı yok.

Örnekleri çoğaltmak mümkün. Hatta İdris Naim Şahin'den ilhamla "Ölmeselerdi, mayına basıp sakat kalacaklardı" demek de mümkün. Ama "PKK ile işbirliği içindeki kaçakçılar" imasında ısrar etmek yerine "sivil köylüler" demek zor. Hele özür dilemek çok zor, değil mi?

Bir hatırlatma, bir temenni

Okuduğunuz, son beş ay içinde Uludere üzerine yazdığım onuncu yazı. Yani Başbakan'ın deyimiyle "Uludere ile yatıp kalkan" kategorisine giren bir yazar olarak Washington temsilcimiz Ali Akel'in Uludere hakkındaki bir yazısından ötürü işine son verilmesi beni fazlasıyla üzdü.

Ancak Yeni Şafak'ın salt bu karar üzerinden değerlendirilecek bir gazete olmadığını da biliyorum. Çünkü İçişleri Bakanı'nın söylemlerinden hükümetin Suriye politikasına kadar pek çok meselede en muhalif yazıların çıktığı, Murat Aksoy ve beni Uludere'ye gönderip izlenimlerimizi manşetten yayınlamış bir gazeteden bahsediyoruz.

Ayrıca sadece darbeye teşebbüs edildiği zamanlarda değil, darbe gümbür gümbür yapılırken dik durmuş, polislerce basılmış, kapatılmaya çalışılmış ama yine de kovulan yazarlara kapısını açmış bir gazeteden;

Ve Tayyip Erdoğan aleyhinde ifade vermediği için vücuduna elektrikle işkence edilmiş, yedi yaşındaki yeğeni dahil akrabaları gözleri bağlı gözaltında tutulmuş, aylarca hapis yatmış medya patronlarından bahsediyoruz.

Yani söz konusu olan ileri sürüldüğü gibi "Başbakan istedi, yaptılar" formatında, "emir-çıkar" pragmatizminde bir mesele değil; hatta Başbakan'ın haberinin olduğu bir mesele bile değil. Ama Başbakan'la aynı dönemde hapse girmiş, "Şeriat çetesi kurup geleceğin başbakanını seçtirmek" suçlamasıyla daha o zamandan ödedikleri bedellerle kaderleri Tayyip Erdoğan'la kesişmiş insanların verdiği duygusal bir karar mevzubahis...

Bu yüzden darbe planlarında adı "faydalanılacak gazeteciler" diye geçenlerin, 28 Şubat'tan 27 Nisan'a 'esas duruş'ları herkesin malumu olanların, kimse önünden geçemezken Genelkurmay arşivlerine buyur edilenlerin, gazeteciler andıçlandığında veya Yeni Şafak basıldığında gıkını çıkartmamış meslek kuruluşlarının, hâlen Mustafa Balbay'ın gazetecilikten tutuklu olduğunu iddia edebilen platformların Yeni Şafak'a yönelik eleştirileri hükümsüzdür. Zira onların kurulmasını arzu ettiği düzende bırakın gazetecilerin işten çıkarılması, stadyumlara doldurup 'gereğinin yapılması' söz konusudur.

Son olarak, şu kanaatimin altını 'amasız' çizmek isterim: Yeni Şafak'ın –lafın gelişi değil, kelimenin her anlamıyla- şanlı tarihi bağlamında düşünüldüğünde alınan son karar, o tarihle çelişmektedir. Dilerim meselenin "tatlıya bağlanma" imkânı hâlâ mevcuttur...

  • Yorumlar 7
  • Facebook Yorumları
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    • muzaffer metin01 Haziran 2012 Cuma 14:42yeter

      artık kürtleri aptal yerine ve her an kandırılabili bir toplum olarak görmekten vazgeçin.şu sözler erdoğanın,uludere için söylenmiş.genel kurmayıma teşekür ediyorum.asker verilen görevi samimiyetle yapmıştır,diyor. sizce emri kim vermiştir uluderede... müslüman zalim olabilir mi?

      Yanıtla (0) (0)
    • Hebun Avaşin01 Haziran 2012 Cuma 13:10kandırmaya devam

      yanidiyorsunuz ki sayın başbakan kandıralım kürtleri ama bu şekilde değil.aleni değil.saman altından suyumuzu yürütelim kimse farkında olmadan.tebrik ederim ii fikir.

      Yanıtla (0) (0)
    • Ismet Demir01 Haziran 2012 Cuma 12:38Duygusallik

      “Ödedikleri bedellerle kaderleri Tayyip Erdoğan'la kesişmiş insanların verdiği duygusal bir karar “

      Bu nasil bir söylemdir Hilal hanim, allah askina 34, cogu cocuk insanin katledilmesini kendi vicdanina sigdiramadigini söyleyen gazeteciyi
      R T Erdogan üzülmesin diye isten atacaksin,ve bunuda duygusallikla sebeplendireceksiniz.

      Yanıtla (0) (0)
    • diyar bakır01 Haziran 2012 Cuma 11:22slm

      bombalama emrini verenlerle birlikte anılmak istemiyorsa bombalama emrini verenleri ortaya çıkartıp yargılar olur biter..
      bu yazarın bir defa öbür tarafa vurmadan bir tarafı eleştirdiği görülmemiştir. ali akel konusunda da bir cümle eleştirdiği gazetesini öve öve göklere çıkartmış..

      Yanıtla (0) (0)
    • memet01 Haziran 2012 Cuma 11:29patron

      sn.kaplan ! gazete paronları zamanında birtakım bedeller ödemiş olabilir doğrudur..ancak sn.AKEL in kendisine dert edindiği konunun içindeki değerler dünyası ile patronların uğruna bedel ödedikleri değerler dünyası farklı karekterlerden oluşuyor ne yazıkki ...muhafazakar türk islamcılarımıza göre hep böyle olmuştur maalesef...konu kürtlerle ilgili bir meseleye gelince birden 'milli vijdanları' devreye giriyor...

      Yanıtla (0) (0)
    • adem01 Haziran 2012 Cuma 21:08ayrılmak.

      100 yılardır kürtlerden fiziki olarak daha güçlü olduğunuz için yapmadığınız katliyam zulum kalmadı allah din diye yatar kalkarsınız ama allahın verdiği bir dini yasaklıyarak ta şirk koşmaktanda utanmadınız ha diyeceksin biz değil kemalistler yaptı inan bana sizinde kemalistlerden farkınız yok .

      Yanıtla (0) (0)
    • Mehmet02 Haziran 2012 Cumartesi 02:33duygusallik

      Hilal Hanim,
      Ali Akel'in 16 sene onurla emek verdigi gazeteden ' duygusal bir karar ' ile atildigini aciklamaniz cok basit oldugu kadar da urkutucu.
      Cizdiginiz 'Uludere'den bir manzara 'ya insallah ilerideki bir yazinizda devlete senelerce hizmet etmis korucularin ' duygusal bir karar ' ile PKK'ya gecmis olduklarini eklemek zorunda kalmazsiniz.

      Yanıtla (0) (0)
Yazarın Diğer Yazıları
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89