Eski MİT’çi Cevat Öneş, MİT’çilerin ifaye çağrılmasının “hayırlı olacağının” altını çizerek, şu yorumu yapıyor: Bir savcı böyle bir yaklaşım gösteremez. Hatta bir mahkeme, bir hakim bile böyle bir yaklaşıma giremez. Bu olayı ‘ikinci Uludere olayı’ diye adlandırıyorum. Hükümet diyalog yoluyla çözüme ağırlık verdiği konsepti bir kenara bırakıp yerine güvenlik tedbirleri ağırlıklı bir konsepte geçiş yapmıştı. Sonucu açık bir şekilde ortaya çıkmıştır. Yapılanın yanlış olduğu görülmüştür ve yanlıştan dönülecektir
PKK ile mücadele süreci 2010’da başlamadı. Hakan Fidan bu bayrağı alıp, devam ettirdi. Temennimiz başarılı olmasıdır
Son krizi, Emre Taner ’in MİT Müsteşarı olduğu dönemde yardımcılığını yapan Cevat Öneş’le konuştuk. Türkiye’de Kürt sorununu en iyi bilen “akil” isimlerden olan Öneş, MİT’in eski ve yöneticilerinin ifadeye çağrılmasına şaşırmış, ama sonuçta bunun hayırlara vesile olacağına inanıyor.
Şu anda karşı karşıya olduğumuz durumu olağanüstü diye bile isimlendirmek güç. Siz bu süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?
Özel Yetkili Savcılık tarafından MİT Müsteşarı hakkında celp çıkarılması, anlaşılması, hatta değerlendirme yapılması bile çok güç bir gelişme. Çünkü bu celp olayında başsavcı “haberdar değilim” diyor, başsavcı yardımcısı önce “haberdar değildim” sonra “haberdardım” diyor, Başbakan Yardımcısı “haberdar değilim” diyor ve kabine içerisindeki önemli isimler haberdar değildik diyerek, değerlendirmeler yapıyorlar. Böylesine bir olayda devlet adabı görülmediği gibi hukuki kurallar da dikkate alınmıyor ve özel yetkili savcı sanki bireysel bir değerlendirme çerçevesinde böyle önemli bir karara imza atıyor. Bunu izah etmek mümkün değil. MİT Yasası ancak Başbakan’ın izniyle MİT mensuplarının yaptıkları görevlerle ilgili yargılanabileceğini söylüyor. MİT Yasası özel bir kanundur ve genel kanun karşısında çıkartılmıştır. Bu MİT’in özelliği sebebiyle çıkartılmıştır. Bunu bir hukukçunun değerlendirmesi gerekirdi. MİT Müsteşarı’ndan alınması gereken bir bilgi varsa onu kendisiyle önceden iletişime geçerek alınması daha doğru olurdu veya bunun bir idari araştırma konusu yapılarak, ortaya çıkan sonuçlar çerçevesinde bir bulgu bulunuyorsa Başbakan’ın izniyle bir yargılama yapılması gibi normal bir prosedürün uygunlanması gerekirdi.
Burada Hakan Fidan’ın adı tanık değil, şüpheli olarak geçiyor değil mi?
Medyadan öğrendiğimiz kadarıyla şüpheli olarak çağrıldığını biliyoruz. KCK operasyonları sebebiyle çağrıldığını gördük. Bazı gazeteler ve televizyon programlarında MİT’in kullandığı elemanların KCK’nın çeşitli kademelerinde görevlendirildiği konuşuldu. Bir istihbarat teşkilatının görevi nedir? Şimdi KCK eğer PKK’nın bir şemsiye örgütüyse, yasa dışıysa bu örgüte içine sızmak MİT’in görevidir...
Ama haberlerde sadece oraya sızma değil eylemlere göz yumma, silahlı eylemleri teşvik etme gibi ciddi iddialar var.
Bu yanlış bir değerlendirme. Çünkü MİT kendi görevlilerini örgütün içine sokmuyor. Genellikle tüm dünyada, Türkiye’de de aynısıdır, örgüt içinden o örgütün elemanı ile ilişki kurulur, o eleman faaliyetlerini sürdürürken ondan bilgi alma yoluna gidilir. O elemanın örgüt içindeki faaliyetlerinin engellenmesi onu örgüt nezdinde şüpheli kılar ki buna zaten örgüt izin vermez. Haber alma faaliyeti içerisinde iletişime geçilen örgüt üyesi örgüte inanmıştır, hizmet etmektedir ancak çeşitli motivasyonlarla teşkilat tarafından kazanılabilirse örgütün çalışmaları hakkında bilgi verir. Bu bilgi verme durumunun derecesi teşkilat lehine midir, örgüt lehine midir, yoksa karşılıklı bir fayda mı vardır, bu duruma göre değişebilir. Bunu bir savcı değerlendiremez.
O bant bir kurgu
Bazıları Oslo sürecinin, Öcalan’la görüşmelerin bu olaya sebep olduğunu söylüyor...
Bu olay bir savcının veya dosyayı hazırlayan emniyetse, emniyetin, mevcut siyasi iktidarın siyasi tercihine müdahalesidir. Çünkü Oslo süreci siyasi bir karar ile başlamıştır. Hatta Hakan Fidan, MİT mensubu olmadığı halde bu görüşmelere katılmıştır. Bu görüşmeler de, örgütle iletişim kurma, güven kazanma ve barış şartlarını oluşturma konusundaki önemli bir çalışmanın parçası olmuştur. Bu tamamen siyasi bir karardır ve barış için önemli bir aşamadır. Siyasi iktidar için önemli bir risktir ama bunu bir savcı sorgulayamaz. Sorguladığı takdirde görevini kötüye kullanmış olur.
Tam da bu noktada “Hakan Fidan’ın çağrılması Başbakan’ın çağrılmasıdır” deniyor.
Bu siyasi kararın bir parçası olarak Hakan Fidan oradadır. Oslo görüşmelerinde ortaya çıkan bandın kurgulandığını biliyoruz. Gösterilmek istenen şey belli ama görüşmelerdeki amaç açık. Amaç barış şartlarını geliştirmek. Orada kullanılan “sayın, önderlik” gibi laflar karşılıklı güven için kullanılan ifadelerdir. Bana göre önemsizdir.
Fidan bayrağı devraldı
Çağrılan tek kişi Hakan Fidan değil. Siz Fidan’la çalışmadınız ama diğer iki isimle, Emre Taner ve Afet Güneş ile çalıştınız. Görevdeki müsteşar çok öne çıkıyor ama diğer iki isim de son derece önemli. Eski müsteşarlıkla yeni müsteşarlık arasında bir devamlılık var değil mi?
Devlette devamlılık esastır. PKK ile mücadele süreci 2010 yılında başlamış bir mesele değildir. Müsteşarlığın çalışmaları Hakan Fidan göreve geldiği andan itibaren kendisine devredilmiştir. Hakan Fidan da bu bayrağı alıp, devam etmiştir. Temennimiz başarılı olmasıdır. MİT Müsteşarı ve önceki görevlilerin sorgulanması özellikle Oslo Süreci’nin de meseleye çekilmesi söz konusu. Olaya böyle çok dar çerçeveli bakarsanız barış sürecine ağırlık verilmesinin önlenmesine neden olursunuz. Bu çok yanlış ve çok siyasi bir yaklaşım. Bir savcı böyle bir yaklaşım gösteremez. Hatta bir mahkeme, bir hakim bile böyle bir yaklaşıma giremez, buna göre karar veremez. Ben bu olayın hayırlı olduğuna inanıyorum. Türkiye’nin demokratik sistemi, hukuk sistemi bakımından, devlet sisteminin demokratik sistemle ve hukuk sistemiyle uyumluluğu bakımından hayırlı olmuştur. Aksi takdirde demokratik, siyasi kararlara vesayet gibi bir olguyla karşılaşırız ki bunu daha önce çok yaşadık. Bu noktada son olayı bir tür “ikinci Uludere olayı” diye adlandırıyorum. Biliyorsunuz, hükümet diyalog yoluyla çözüme ağırlık verdiği konsept bir süre önce bir kenara bırakıp yerine güvenlik tedbirleri ağırlıklı bir konsepte geçiş yapmıştı. İşte bu son olayla bu yeni konseptin sonucu açık bir şekilde ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla bu son yaşanan olayın olumlu bir etkisinin olacağı kanısındayım. Yapılanın yanlış olduğu görülmüştür ve yanlıştan dönülecektir.
Yeni bir tür vesayet mi söz konusu?
Vesayet diye değerlendirmesek bile oraya yöneliş, o tip bir alışkanlığa dönüş şeklinde bakabiliriz. Burada meseleye çok dar çerçevede bakmanın yarattığı sonuçları görüyoruz.
Kürt sorununun özü demokratik standart meselesi
Kürt meselesi ne olacak? Dibe vurmuş durumda. Diyalog ve barış yoluyla çözmek isteyenlerin tutundukları dallar da böylece tek tek koparılmaya başladı.
Sonuçta bu son olay, yaşadığımızın bir zihniyet sorunu olduğunu bize gösteriyor. Demokratik bir kültüre sahip olmama, hukukun üstünlüğü çerçevesinde olayların değerlendirememe ve demokrasi, hukuk kültürünün kurumlar tarafından özümsenmeme meselesidir. O bakımından Kürt meselesi ile ilgisini bu açıdan da değerlendirmek gerekir. Sonuçta Kürt meselesinin özünün demokratik standartlar meselesi olduğuna inanıyorum. Türkiye’nin demokratik standartlarının yetersizliği, hukuk devleti olma konusundaki yetersizliği, hem zihinsel hem siyasal yetersizliği Kürt sorununu çözememesine neden oldu. Bu temel bakış ile baktığımızda ve son olayları bu bakışa eklediğimizde Kürt sorununun bir demokratikleşme sorunu olduğunu düşünüyorum. Bu bağlamda dağdaki silahlı PKK’lıların indirilmesinin bu çerçeve ile gerçekleşeceğine ve bunun için demokrasi kültürünün, toplumun hazırlanması gerektiğine inanıyorum.
Bakış açısı değişmeden köklü çözüm güç
Son olarak, Mehmet Baransu’nun MİT mensupları tarafından takip edilmesi olayını sormak istiyorum. Bu konudan haberiniz var değil mi?
Hayır. Arkadaşlar sabah söylediler ama doğruluğunu ve detaylarını bilmiyorum. Bu sebepten yorum yapmak istemiyorum.
Taraf gazetesi yabancı isimler kullanılarak, Ahmet Altan’ın, Yasemin Çongar’ın, Mehmet Baransu’nun, Amberin Zaman’ın dinletildiğini haber yaptı...
Bunlar biraz önce konuştuğumuz zihniyet ve demokrasi sorununu gösteriyor.
Burada MİT’i işaret ediyorlar.
MİT de olsun. O da sonuçta devletin bir kurumu. Bu bakış açısını değiştiremeden bu meselelere köklü çözümler getirmek çok güç. Savunma, güvenlik, istihbarat üçlüsü Türkiye’nin demokratikleşmesinin en önemli ayaklarıdır. Türkiye ancak yeni bir anayasa ile bunlara kavuşabilir. Ve bu anayasanın gerçekten demokratik niteliklerle şekillendirilmesi ve bu yapılırken zihniyetin de değiştirilmesi gerekmektedir. Sadece yasal değişiklikle olmuyor.
Teşkilatın bunu aşması lazım
Müsteşarı böyle zor bir durumda kalmış bir teşkilatın hem içeride hem dışarıda çeşitli operasyonları yürütmesi mümkün müdür?
Bir burukluk yaratır ama bir istihbaratçı Türkiye’nin yaşadığı değişim ve dönüşüm sürecini doğru analiz ederse, geçmişte yaşanmış bu türden kurumsal çatışmaların bilinci içerisinde bu tarz olayların olabileceğini tahmin eder.
Aşarlar diyorsunuz...
Aşarlar, daha doğrusu aşmaları lazım.
Şimdi ne olacak?
Kurumlar arası çatışmalar kendi kendine söner mi yoksa birileri yatışırır mı? Bu sefer ne olacak sizce?
Polis, jandarma, MİT ve askeri istihbarat gibi yapıların karşılıklı güvensizliği tarihsel bir süreçle ortaya çıktı ve bugün de varlığını sürdürüyor. İlk defa vesayet sisteminin zayıflaması, kırılması ile karşı karşıyayız ama bitti diyemeyiz. Başbakan’ın tam güvendiği ilk MİT Müsteşarı Hakan Fidan’dır. Bununla birlikte MİT ile siyasi iktidar arasında güven oluştu. Bu son yaşanan olay sanki emniyetle MİT arasındaki bir çekişmenin devam ettiği sonucu ortaya çıkartıyor. Aynı durumun diğer kurumlar arasında da sürdürdüğünü söyleyebiliriz.
KİMDİR?
Kürt sorunu konusunda birçok çalışmaya katıldı
1942 doğumlu Cevat Öneş, İstanbul Erkek Lisesi ve İstanbul Hukuk Fakültesi’ni bitirdikten sonra MİT’e girdi. Yurtiçinde ve yurtdışında pek çok önemli görevde bulundu. 1989-1991 yılları arasında MİT Diyarbakır Bölge Başkanlığı yaptı. Sönmez Köksal’ın MİT Müsteşarlığı’na gelmesinin ardından Psikolojik İstihbarat Başkanlığı görevine getirildi. Köksal’ın yönetiminde MİT’in sivilleşmesi sürecinin aktörlerinden biri oldu. En kıdemli “Başkan” olarak bazı dönemler Köksal’a vekâlet etti. Şenkal Atasagun’un müsteşarlığı döneminde bir süre Personel Başkanlığı yaptı. 2000 yılında İstihbarattan Sorumlu Müsteşar Yardımcılığı’na terfi etti. Aynı dönemde Operasyondan Sorumlu Müsteşar Yardımcısı ise bugün ifadeye çağırılan eski müsteşar Emre Taner’di. Öneş, 2005’te 64 yaşındayken MİT’ten emekli oldu. Cevat Öneş emeklilik sürecinde birçok istihbaratçının aksine kamuoyu önünde bir isim oldu. Özellikle Kürt sorunu konusunda birçok çalışmaya katıldı ve fikirlerini belirtti. Öneş, Kürt sorununun demokratikleşme olmadan çözülemeyeceğini söyleyen önemli isimler arasında bulunuyor. Cevat Öneş’in Kürt sorunuyla ilgili “Türkiye’nin Ekseni-Tabular Yıkılırken” adıyla yayımlanmış bir kitabı da bulunuyor.
- BIST 10358.46
- Altın 4336.357
- Dolar 40.1508
- Euro 47.0268
- İstanbul 30 °C
- Diyarbakır 43 °C
- Ankara 35 °C
- İzmir 36 °C
- Berlin 19 °C
- Nûbihar Dergisinden Kürt Dili Dosyası!
- Nûbihar dergisinin 164.sayısı çıktı!
- Gazeteci Evrim Kepenek'e kelepçeli gözaltı!
- Gazeteci Sinan Aygül'e saldıran korumalar tutuklandı
- 15 barodan gazeteci Sinan Aygül’e yönelik saldırıya kınama
- İbrahim Kalın MİT Başkanlığına atandı
- Çanakkale ve Balıkesir'de art arda deprem
- Buldan ve Sancar eş başkanlığı bırakacaklarını açıkladı
- Başak Demirtaş: Selahattin adaylığını üç kez iletti
- Şenyaşar ailesi: ‘Gereken yapılmazsa ‘adalet’ pankartını Meclis’e asacağız’
- Cumhurbaşkanı Erdoğan yeni kabineyi açıkladı
- HDP’li yönetici: Demirtaş’ın talebi genel merkezimize ulaşmadı
- Biden, sahnede yere düştü
- Demirtaş: HDP, cumhurbaşkanı adaylığı talebimi gerekçesiz reddetti
- Selahattin Demirtaş: Aktif politikayı bırakıyorum
‘İkinci Uludere faciası’

Ruşen Çakır / Habertürk
- Yorumlar 0
- Facebook Yorumları
Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
- Devlet krizi ve Çözüm Süreci'ne muhtemel yansımaları26 Mart 2015 Perşembe 13:00
- Çözüm sürecinin esas kazananı12 Mart 2015 Perşembe 10:19
- Fidan olayı: Demek ki danışıklı dövüş değilmiş11 Mart 2015 Çarşamba 10:57
- HDP barajı aşar çünkü...09 Mart 2015 Pazartesi 10:37
- Öcalan Demirtaş’ın üzerini çizdi mi? Çizer mi?04 Mart 2015 Çarşamba 11:16
- Herkesin gözü ve aklı HDP’de02 Mart 2015 Pazartesi 12:57
- Kandil şerh düşebilir ama sorun çıkarmaz01 Mart 2015 Pazar 13:22
- Dün Refah Partisi bugün HDP28 Şubat 2015 Cumartesi 03:30
- Ya Kobani düşmüş olsaydı...23 Şubat 2015 Pazartesi 12:04
- Krizin özü: Silah bırakma açıklaması mı, müzakere mi önce olacak?18 Şubat 2015 Çarşamba 15:33
- Kandil yine Öcalan’ın elini güçlendiriyor16 Şubat 2015 Pazartesi 13:50
SON EKLENEN GALERİLER
ÖNE ÇIKANLAR
Fotoğraflarla Kürdistan’a dönen ilk hacı kafilesi
Başkent Hewler’de huzurevi
IŞİD’in son mevzisinden kaçış...
Kürdistan Parlamentosu'nun yeni üyeleri yemin etti
12345678
- Süleyman ÇevikKürtçe zorunlu eğitim bir haktır!
- Ersin TekGeleceğin Önündeki Engel: Geçmiş!
- Roşan LezgînZazakî Kur’an Meali ve İncil çevirisi
- Bayram BozyelSri Lanka; İktidar hırsının trajik sonuçları
- Abdullah Can“Bediüzzaman’ın hançeri” mi, Bediüzzaman’ı hançerlemek mi? (5)
- Mustafa Özçelik‘’Helalleşme’’ söylemini destekleyerek, kapsamlı helalleşmelere kapı ara
- Rahmetullah KarakayaBinelim kuşa gidelim Muş’a (2)
12
Sait Çürükkaya...
Antep'te sokak düğününe bombalı saldırı
Cizre'deki bodrumlarda ne yaşandı?
Nizamettin Ariç - Xakî Bîngol - Çîyayê Şengalê
12345678
- Murat YetkinSon üç gün, son üç soru
- Hayko BağdatKürtler TİP’e neden kırgınlar?
- Arzu YılmazKürt seçmenin seçimi ve dış politika
- Hediye LeventCIA Şefi neden Orta Doğu'da?
- İsmail Beşikci59 Yıl Sonra Şemdinli
- Mehmet Latif YıldızGüçlendirilmiş parlamenter sistem üzerine
- Akif BekiHDP’yi kapatmak neye yarar?
- Fehim TaştekinKürtler için lanet geri mi dönüyor?
- Ahmet TaşgetirenYargı sancısı -bumerangı unutmamak
- Fehmi KoruFırat’ın doğusuna gitmiyoruz, tamam. "Neden"...
- Aydın Doğanİstanbul seçimleri ve ötesi…
- Galip Dalayİran'a Sovyet modeli...
- Hakan AlbayrakMalcolm X
- Elif ÇakırBize ne oldu böyle?
- Orhan Kemal CengizHDP neden arabayı atın önüne koyuyor?
- Yaşar YakışFırat’ın doğusu sorunu askeri harekâtsız da çözümlenebilir mi?
- Mücahit BiliciDonald Trump’ın Zülkarneyn olarak portresi
- Tarık Ziya EkinciKılıçdaroğlu'nun Ahmet Türk'le görüşmesi bir skandaldır
- Akdoğan Özkan'ABD Çin ile Savaşacak'
- Murat SabuncuABD, Türkler ve Kürtler arasında 'çözüm' için devrede mi?
- Ahmet AltanMilliyetçilik ve Aydınlar
- Aslı AydıntaşbaşYalancı bahar mı ikinci bahar mı?
- Amberin Zaman‘Al papazı, ver papazı’ derken elde ne kaldı?
- Etyen MahçupyanErken seçim istemeyip ne yapsaydı?
- Kadri GürselÜç yıl sonra HDP yine anahtar
12345
RÖPORTAJ
Arzu Yılmaz: Irak Başbakanı Kazımi’nin ziyareti Türkiye’den ABD’ye mesajKürt sorunu üzerine çalışmaları ile tanınan ve Kürdistan Bölgesinde de görev yapan Hamburg Üniversitesi Misafir Öğretim Görevlisi Dr. Arzu Yılmaz Irak Başbakanı Kazımi’nin ziyaretini Evrensel'e değerlendirdi.
Türkan Elçi: 'Tahir hiçbir rüyamda benimle konuşmadı’Bugün Diyarbakır Barosu Tahir Elçi’nin öldürülmesinin beşinci yılı.
Kürt hukukçuya Yeni Zelanda'dan 'Küresel Etki ÖdülüERBİL (K24) - Kürt hukukçu Rez Gerdi, mültecilerle ilgili yaptığı çalışmalar ve gösterdiği çabalar nedeniyle Yeni Zelanda’da “Küresel Etki Ödülü”nü kazandı.
PSDK lideri: Kürtler ABD’yle doğrudan görüşmeliKürdistan Sosyalist Demokrat Partisi (KSDP) Genel Sekreteri Muhammed Haci Mahmud, Bağdat’la yaşanan bazı sorunlar konusunda kesin sonuçlar alınması için Kürtlerin ABD’yle doğrudan görüşmesi gerektiğini söyledi.
ÖZEL MAKALE
Konya’daki katliama ilişkin gözaltı sayısı 13’e çıktıKonya’da yedi kişinin katledildiği ırkçı saldırıya ilişkin gözaltına alınanların sayısı 13’e yükseldi.
Reuters: Türkiye sınıfta kaldıKoronavirüs salgınıyla mücadele kapsamında Türkiye'de 2 haftadır hafta sonları akşamları sokağa çıkma yasağı uygulanıyor. İngiliz haber ajansı Reuters'ın analizine göre bu yasaklar bir işe yaramadı.
Demirtaş hakkında yeni iddianame: 3 yıla kadar hapsi istendiAnkara Cumhuriyet Başsavcılığı, Başsavcı Yüksel Kocaman'ı hedef gösterdiğini iddia ettiği HDP'nin tutuklu eski eş genel başkanı Selahattin Demirtaş hakkında yeni bir iddianame hazırladı. İddianamede Demirtaş’ın 3 yıla kadar hapsi istendi.
Mesud Barzani: Kerkük; anılar, düşler ve düşüncelerBarzani, “Saddam Kerkük’ün Kürtlerin hakkı olduğunu kabul ediyor muydu?” şeklindeki soruya, “Şahsen kendisi bana, ‘Kerkük Kürt kentidir’ dedi."
KÜLTÜR SANAT
Nûbihar Dergisinden Kürt Dili Dosyası!Nûbihar dergisinin 165. Sayısı Kürt Dili Dosyası olarak çıktı.
Nûbihar dergisinin 164.sayısı çıktı!Nûbihar dergisinin yeni sayısı okuyucusuyla buluştu.
Nûbihar dergisinin 163. sayısı çıktı3 ayda bir Kürtçe yayınlanan Nûbihar dergisinin 163. sayısı zengin bir içerikle çıktı.
Feyruz, Suudi Arabistan’da konser vermeyi reddettiArap dünyasının yaşayan en büyük şarkıcısı Feyruz, Suudi Arabistan'ın insan haklarına saygı göstermediğine dikkat çekerek konser davetini reddetti.
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89
Tel : 0532 261 34 89
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.