• BIST 10891.42
  • Altın 2529.106
  • Dolar 32.8951
  • Euro 35.7068
  • İstanbul 23 °C
  • Diyarbakır 25 °C
  • Ankara 19 °C
  • İzmir 27 °C
  • Berlin 20 °C

İki cümle

Ahmet Altan-

Eee, bayram bitti.

Döndük gene o kanlı ve kısır günlük hayatımıza.

O hayatta bizi çocukların ölümü ve o ölümleri durdurabilme çabası bekliyor.

Savaş çıldırmasına uğramış bunca yaşlının olduğu memlekette çocukları kurtarmak o kadar kolay değil, çünkü yaşlılığın bütün bencilliği ve aldırmazlığı ile gençleri kurban etmekte hiç tereddüt göstermiyorlar.

Söyledikleri her cümle, birilerinin daha ölümüne yol açıyor.

Ama PKK da, devlet de barışa muhtaç şu anda.

Babalanmalarına bakmayın, sıkıştılar ve “savaş” diye bağırarak sıkıştıkları köşeden kurtulmaları mümkün gözükmüyor.

Önce PKK’ya bakalım.

PKK yöneticilerinin çizdikleri strateji beş ayda çöktü.

“Devrimci halk hareketi başlatacağız, gerilla da, halk da hazır”
derken Kazan Vadisi’nde onlarca çocuğu ölüme teslim ettiler.

Kalkıp bir de yalan söylediler, “bizim orada adamımız yok” diye.

Şimdilik Kürt halkı bu ölümlerin hesabını yüksek sesle sormuyor ama içleri öfkeyle ve acıyla kabarıyor.

Zamanında önlem alıp gerillalarını Kuzey Irak’taki kışlaklarına çekmedikleri için söylenenlere göre Güneydoğu’nun dağlarında yaklaşık üç bin PKK’lı kaldı.

Kış bastırıyor, hazırlıkları yok.

Sabah
gazetesinin haberine göre çoğu daha çoluk çocuk denecek yaşta.

Soğuğun ve karın tuzağına düşmüş vaziyetteler.

Geri çekilmeleri sadece askerî önlemlerle değil bizzat doğanın şartları yüzünden de gittikçe imkânsızlaşıyor.

PKK’nın Enver Paşaları şimdi kendi çocuklarını kendi “Sarıkamış felaketlerine” terk etme tehlikesiyle yüz yüzeler.

Burada verecekleri kayıpların büyük bir sorgulamaya yol açacağının farkındalar.

Bir şekilde onları kurtarmaları, en azından kışı mümkün olduğunca az kayıpla atlatmalarını sağlamaları lazım.

Şu sıralarda yapılacak bir ateşkes anlaşması ve PKK’lıların savaş bölgelerinden geri çekilmeleri, çocukların hiç olmazsa bombalanma ihtimalini ortadan kaldırır, kışı biraz daha rahat atlatmalarını sağlar, yiyecek ve barınak bulma ihtimalleri artar.

Bu, PKK’nın korkunç sıkışıklığı.

Devlet de sıkışık vaziyette buna karşılık.

Bu çocuklar o ağır kış koşullarında dağlarda aç kalırlarsa, sonunda topluca intihar eylemlerine kalkışmaları, bu kışı iki tarafın da büyük kayıplarla geçirmesi muhtemel.

Daha uzun vadede ise devletin kuvvetle barışa ihtiyacı var.

Şu anda Türkiye, ekonomik sorunlarla çatırdayan Avrupa’nın yanında bir “ekonomik mucize” olarak parlıyor, krizde bile büyüyor, adam başına milli gelirini on bin dolara yükseltti, kısa zamanda bu rakamın on yedi bin dolara sıçraması bekleniyor.

Işıklar içindeki bir şato gibi parlıyor Türkiye’nin ekonomisi.

Ama bu şato, ince bir buz tabakasının üstüne inşa edildi.

Herkesin yüreği ağzında şato yıkılacak diye.

Çünkü, büyük bir cari açık var, Türk mallarının en büyük alıcısı durumundaki Avrupa’nın yaşadığı kriz ihracatı vuracak, açık daha da artacak.

Bir yandan, büyüme hızını azaltırken bir yandan da yatırımı ve üretimi arttırıp ihracat için yeni pazarlar bulunması lazım.

Yabancı yatırımcıların buraya gelmesi, Türkiye’nin kalkınmasını finanse edecek parayı bulmak bir zorunluluk.

Bütün bunlar için savaşın bitmesi, en azından durması, yatırımcılara güven veren bir istikrarın yerleşmesi gerekiyor.

Devletin bir anlaşmaya varması, silahları susturması için en iyi zaman.

İki tarafın da farklı nedenlerle içine sıkıştıkları bu durum, en azından bir süreliğine de olsa silahların susması için büyük bir şans aynı zamanda.

Şu anda içinde bulunduğumuz bu koşullara bakarak önce Karayılan’a sormak gerek, “Silahtan başka sorunu çözecek hiçbir yol olmadığına yüzde yüz emin misin?”.

“Silahtan başka bir yol varsa, bunu denemeye hazır mısın?”

Sonra da Başbakan Erdoğan’a bir soru sormalıyız.

“Kürtlerin haklarını ve Türklerle her konuda eşit olmasını kabul etmek barışı sağlayacaksa, sırf kibirden dolayı bu hakkı teslim etmekten kaçınacak mısın? Bu gerçeği söylemenin, çocukları ve ülkeyi kurtaracağını bilsen bile bunu telaffuz etmekten uzak mı duracaksın?”

Tam da şu sırada Karayılan’ın “silahtan başka bir yol da vardır” demesi, Başbakan’ın da “Kürtlerin hakkını teslim eden” bir cümle söylemesi, bu sorunun çözümünde büyük bir yol almamızı sağlar.

Söylerler mi?

Bilmiyorum.

Ama söylemezlerse, bu afra tafrayı, bu “asarım keserim”i sürdürürlerse hep birlikte ağır bir bedel öderiz, bunu biliyorum.

Umarım bunu onlar da biliyorlardır.

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89