• BIST 10106.72
  • Altın 2428.149
  • Dolar 32.3702
  • Euro 34.6846
  • İstanbul 17 °C
  • Diyarbakır 26 °C
  • Ankara 20 °C
  • İzmir 21 °C
  • Berlin 19 °C

İçimdeki buruk sevinç

Nabi Yağcı

Hava günlük güneşliktir ama bazen içimi kasvet basar; tersi de olur, dışarıda berbat mı berbat bir yağmur, pis bir hava ama içim havaya inat pırıl pırıldır. Bu kasvet nedendir diye sorarım kendime; bazen kırık dökük bir yanıt bulurum, çoğu zamansa kocaman bir boşluktan başka bir yanıt yoktur. O zaman anlarım ki kasvet bu boşluk duygusunun ta kendisi, duyumsadığım şey boşluğun derin karanlığıdır.

Nihayet!

12 Eylül’ün eli kanlı darbecilerinin yakasına 32 yıl sonra da olsa yargı yapıştı.
Yakasına yapışılan hayatta kalan iki kişi de olsa yapışıldı netekim. Önemli olan intikam değil temizlik, iki kişi de olsa onların şahsında yalnız askerler değil o dönemin asker-sivil bütün günahkârları, mahkeme önüne çıkmasalar da manen yargılanacaklar.

12 Eylül’ün eli kanlı darbecileri her birimizin hayatından çok şey çaldılar. Yuvalar yıkıldı, ocaklar söndü, kimimiz işkenceli cezaevlerinde çile doldurdu, kimi çocuklar ana-babalarından, kimimiz çocuğundan oldu, kimimiz toprağından kopup yıllarını politik sürgün olarak sıla hasretiyle geçirdi. En önemlisi ülkemizin geleceğinden çaldılar, en az yirmi yılını yitirdi bu ülke.

En yakınlarımızı bizden koparıp aldı bu kanlı eller, yoldaşım, candaşım, dostum Mustafa Hayrullahoğlu gibi (Deniz). Mustafa Emniyet binası içinde işkence altında öldürülüp kimsesizler mezarlığına gömülmüştü. Öldüren polisler biliniyordu, bu cinayet faili meçhul cinayet değildi ama yargıda sonuç alınamamıştı.

12 Eylülcülerin yargılanması hakkında hazırlanan iddianame eğer mahkemece kabul edilirse o gün Mustafa’yı yazacağım demiştim içimden, işte o gün geldi, yazdım ve içim daha rahat şimdi.

“Yetmez ama evet” kampanyası boyunca birçok yörede yapılan toplantılara katıldığımda içimde hep Mustafa için bugünü görmek vardı. O günlerde bize boyalı saldırılar yapan sözde solculara ise içim acıyarak bakmıştım; eşeğe ters binmek Nasrettin Hoca’da tatlı bir espridir ama ulusalcı sözde solcular burada tarihe ne kadar ters düşüyorlardı, ne kadar acıklı ve ironikti durdukları yer, farkında değildiler. Bugün bunu görebilmiş olmalarını umarım.

32 yıl önce

12 Eylül’ün şiddetinin en amansız olduğu günlerde tutuklamalar, arama taramalar sürerken Mustafa Hayrullahoğlu’nun da içinde olduğu zorlu çabalarla gizli basıp dağıttığımız el kadar bildirilerde halka 12 Eylül darbesinin iç yüzünü anlatıyorduk. O günlerden birinde Kenan Evren Konya’da halka hitaben yaptığı ve tv’den de naklen verilen konuşmasında bir broşürümüzü, altındaki parti adını da (TKP) okuyarak, “Yok ettik bunları dedik ama hâlâ kapılarımızın altından bu bildirileri atıyorlar” demişti de keyiften dört köşe olmuştuk, “para versek böyle propaganda yaptıramazdık” diye. Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi Özel Yetkili Ankara Savcısı Kemal Çetin tarafından hazırlanan iddianameyi okuduğumda bu geçmişi hatırladım, o el kadar bildirilerimizde söylediklerimizi şimdi bir savcı 32 yıl sonra söylemekteydi.

“Geçmişte sol, sosyalistler ne yaptı ki” diye soranlar var bir de. Şimdiki İçişleri Bakanı tutuklanan aydınların niye tutuklandıklarını izah babında “Araştırdım bunlar eski komünistlermiş” buyurmuştu. Merak ediyorum 12 Eylül 1980 öncesi ve sonrasında Sayın Şahin acaba nerede duruyordu, kişi olarak ne yapmıştı? Gerçekten bilmiyorum, yalnızca bir merak benimkisi.

Ama kime ne diyeceksiniz ki, solun, sosyalistlerin kendisi geçmişte demokrasi ve özgürlükler için verdikleri mücadeleleri anlatabilmekte bu denli çekingenken, geçmişi eleştiri adı altında sapı samana karıştırıyorlarsa...

Tarih 12 Eylül darbecileriyle yüzleşiyorsa, sosyalistlerin de kendi geçmişleriyle yüzleşmelerinin zamanı artık geldi de geçiyor bile. Son tartışmalar bunun işaretlerini veriyor. Ama seçici değil, gerçekten tarihin tümünü gören bir mantık içinde ve geçmişe karşı adil olma sorumluluğunda olduğumuzu da unutmadan. Bu adil yüzleşme yapılacak kuşkusuz.

Dünkü darbeciler ve bugünkü neo-darbeciler yargılanıyor. İçimde bir rahatlama duygusu var. Ama buna tam sevinç diyemiyorum, çünkü hâlâ Kürt meselemiz kanayan yaradır, hâlâ Hrant Dink davası insana “bu dava böyle bitmez” dedirtiyor, hâlâ düşüncelerinden dolayı insanlar yargılanıyor, vicdanî ret benim ülkemde hâlâ suç ve Uludere katliamının acıları hâlâ kanıyor, hâlâ hükümet Taraf’ın açık sorularına yanıt getirmiş değil.

“Hâlâ”lar bu denli çokken pırıl pırıl bir günde bile sevincimizin buruk oluşu çok normal.

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89