• BIST 9549.82
  • Altın 2475.524
  • Dolar 32.4926
  • Euro 34.5777
  • İstanbul 24 °C
  • Diyarbakır 23 °C
  • Ankara 22 °C
  • İzmir 24 °C
  • Berlin 8 °C

Güç yitiren Erdoğan seçim yenilgisini hafif göstermeye çalışıyor

Murat Yetkin

1 Nisan sabahı 07.00 itibarıyla CHP İstanbul Belediye Başkan Adayı Ekrem İmamoğlu onuncu defa 31 Mart seçimlerini kazandığını açıkladı. Ama hükümet kontrolündeki Anadolu Ajansından hâlâ çıt yoktu. Yüksek Seçim Kurulu (YSK) Başkanı Sadi Güven ise saat 10.00 gibi, İmamoğlu’nun 28 bin küsur oy önde olduğunu söyleyerek İmamoğlu’nu teyit etti. Böylece AK Parti’den itiraz gelirse hangi noktadan başlanmış olacağını da sabitledi. AA bu açıklamayı Önce Türkçe değil, İngilizce kanalından yayınladı. Adeta İstanbul’da CHP-İYİ adayı İmamoğlu’nun kazandığının AA üzerinden duyurulmasıyla AK Parti-MHP ittifakının yaşadığı seçim yenilgisinin resmileşmesinden çekiniliyordu.

Çünkü İstanbul’un CHP adayı tarafından kazandığı ilan edilirse Erdoğan ve AK Parti’nin 31 Mart seçimlerinde Türkiye’nin en büyük beş şehrinin belediyesini kaybettiği resmileşecekti.

Ankara’da Mansur Yavaş’ın eski Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki’ye karşı kazandığı zaten 31 Mart gecesi saat 21.00 gibi belli olmaya başlamıştı. İzmir’de Tunç Soyer, eski Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi’ye 20 puan civarında fark atmıştı. Adana’da Zeydan Karalar belediyeyi MHP’den 10 puana yakın farkla almıştı. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun memleketi Antalya AK Parti’den CHP’li Muhittin Böcek’e geçmişti.

Aslında artık bu noktadan sonra İstanbul için ne açıklanırsa açıklansın, siyasetin “küçük kıyameti” kopmuştu. AA’nın “gözler geçersiz oylarda” haberi, Ankara, İstanbul ve AK Parti, MHP ve İYİ ittifakına rağmen HDP’nin kazandığı Iğdır’da geçersiz oyların yeniden sayımından sonucun değişmesinin umulduğunu gösteriyordu. Oysa Erdoğan’ın balkon konuşmasında İstanbul ve Ankara’da ilçe belediyelerinin Cumhur İttifakı, yani AK Parti-MHP bloku tarafından kazanıldığını öne çıkarmış olması zaten iki şehirdeki sonucu ilan gibiydi. Aslına bakarsanız Erdoğan zaten son üç gününü İstanbul’da geçirerek Ankara’yı gözden çıkarmış gibiydi; belki İstanbul’a bu kadar yüklenmese bu kadar çekişme dahi olmayacaktı.

İşte bu yüzden Erdoğan konuşmasında Türkiye’nin, nüfusun neredeyse yüzde 40’ını temsil eden beş şehrinin, en büyük şehri İstanbul’un, başkent Ankara’nın kaybını değil, alınan toplam oy oranını öne çıkarttı; bu sabah hükümet yörüngesindeki gazeteler de “15’inci zafer” diye bu sözleri manşet yaptı. Bir de Erdoğan, sanki 102 konuşmasının neredeyse tamamı, sahipliğinin yüzde 90’ı kendi yörüngesine girmiş TV kanallarından canlı yayınlanmamış, muhalefet liderleri ekrana davet edilip küçümsenmeye çalışılmamış gibi “kendimizi yeterince anlatamadık” dedi.

İşte bu yüzden Erdoğan daha erken saatlerde yaptığı ilk konuşmada “2023’e kadar seçim yok” diyerek, belki bir yandan MHP lideri Devlet Bahçeli’nin yeni bir erken seçim talep etmesinin önünü kesmek, hem de dış yatırımcılara “üstüme gelmeyin” çiçeği vermek istedi. Zaten devamında da, daha birkaç gün önce “serbest piyasa da neymiş” dediği ekonomide serbest piyasadan “taviz verilmeden” reformlara gideceğini açıkladı. Dış politikada ABD ile Rus S-400 füzelerinin alımı konusunda, ekonomiyi doğrudan etkileyecek bir sorun kapı önünde beklerken, güvenlik sorunlarında diplomasiye ağırlık verileceğini söyledi.

Bu adımları MHP ile atmak zorundaydı, çünkü sonuçlar AK Parti’nin artık MHP’ye bağımlı hale geldiğini gösteriyordu.

Bir daha koalisyon hükümetlerine muhtaç kalınmaması gerekçesiyle geçilen Cumhurbaşkanlığı Başkanlık sisteminin ilk sonucu, fiili koalisyon döneminin başlaması olmuştu. Üstelik MHP, hiçbir yasal sorumluluk taşımadan AK Parti hükümeti icraatında etkili oluyordu. Aslında CHP-İYİ ittifakı dışında seçimden kârlı çıkan parti MHP olmuştu. Bahçeli’nin açıklamasından tek sorununun HDP’nin geriletilmesi olduğu anlaşılıyordu.

HDP’nin, Doğu ve Güneydoğu’da, özellikle Suriye ve Irak sınırında AK Parti’ye belediye kaybetmesine karşın, Batı’da CHP-İYİ blokuna sessiz destek verdiği anlaşılıyor, henüz oy kırımları tam ortaya çıkmasa da. Bunda Erdoğan’ın Bahçeli ve MHP ile ortaklığının payı olduğu görülebiliyor. Erdoğan’ın bu konuda yeni adımları MHP ile nasıl atabileceği sorusu meşru bir sorudur.

Çünkü Erdoğan ve Bahçeli’nin “beka” vurgusunun seçmende fazla karşılık bulmadığı, anketlerin halkın yüzde 80’inin en önemli sorunu hayat pahalılığı, işsizlik gibi ekonomik sorunları göstermesinin doğru olduğu ortaya çıktı.

Bir nokta daha var. CHP bu defa hatadan ders çıkardığını gösterdi; sandıklara sahip çıktı. İYİ Parti de öyle. Bu sayede muhalefet sahillere sıkışmış görünümden çıktı; batı ve güney sahillerinin yanı sıra İç Anadolu’da ciddi varlık gösterdi. Kemal Kılıçdaroğlu, Ekrem İmamoğlu ve Tunç Soyer gibi iki yeni nesil ismi siyasete dâhil etmiş oldu. Meral Akşener de İYİ Partinin bir seçimlik olmadığı gösterdi aldığı oy MHP’den fazlaydı.

Türkiye’de İslamcı/muhafazakâr çizginin siyasetteki yükselişi 1994 seçimlerinde İstanbul ve Ankara’yı almasıyla başlamıştı. 25 yıl sonra, içeride ve dışarıda herkes İstanbul sonuçlarının ilanını beklerken Ankara elden çıkmış bulunuyor. Erdoğan ve AK Parti bakımından 31 Mart seçimleri dönüm noktası olacak gibi görünüyor.


Bu yazı Murat Yetkin'in kişisel internet sitesinden alınmıştır.

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89