• BIST 10643.58
  • Altın 2504.005
  • Dolar 32.1989
  • Euro 34.8984
  • İstanbul 16 °C
  • Diyarbakır 19 °C
  • Ankara 18 °C
  • İzmir 19 °C
  • Berlin 16 °C

Dünyanın başkentinde faşizmin ayak sesleri

Gülay Göktürk

Dünyanın başkenti olarak anılıyor. 72 milletin bütün farklılıklarıyla bir arada yaşadığı gerçek bir metropol;

21. Yüzyıl toplumlarının tipik bir örneği. Dünyanın en özgür, en uçuk, en renkli şehri deniyor.

Bunlar efsane şehir New York'u tanımlamak için en sık kullanılan ifadeler...

Gelin görün ki, bu efsane şehrin kaldırımlarında neofaşizmin ayak sesleri yankılanıyor ve bu kimsenin umurunda değil.

New York'un Michael Bloomberg adında fanatik bir belediye başkanı var. Kafayı halkı sigaradan kurtarmaya takmış. Meselesi sadece New Yorklular'ı duman altı olmaktan kurtarmak olsaydı sorun yoktu. Birkaç yıl önce kapalı yerlerde sigara içilmesini yasakladığında kimse itiraz etmedi zaten. Ama onun sorunu sadece bu değil. O, bütün tiryakileri "kurtarmaya" çalışıyor. Ve bunun için zor kullanmayı da hak olarak görüyor.

Belediyenin son aldığı kararı bilmem duydunuz mu? Sigarayı New York caddelerinde, bulvarlarında, parklarında ve plajlarında da yasaklamak... Artık New Yorklular şehirlerindeki yüzlerce parktan hiçbirinde şöyle bir banka oturup kahvelerinin yanında sigaralarını tüttüremeyecek.

Böyle bir yasağın içmeyenleri korumakla ilgili olduğunu kimse iddia edemez. Zaten belediye başkanının kendisi de yasağın gerekçesini açıklarken amacının pasif içicileri korumak değil, tiryakileri caydırmak olduğunu açıkla ifade ediyor: "Sigaranın sağlığa zararları bilimsel olarak ispat edilmiş"miş!

Peki ne olacak ispat edilmişse? İnsanların kendi sağlıkları ile ilgili kendi kararlarını verme hakkı yok mu? Neofaşist Bloomberg'e göre yok. Zaten New Yorklular'ı kendi iradelerine rağmen sağlıklı kılma teşebbüsü de sigaradan ibaret değil. Geçen yıldı sanırım; New York'taki bütün restoranlara yemeklerini az tuzlu yapmaları ve masalardaki tuzlukları da kaldırmaları yönünde bir genelge yayınlamıştı. Sonuç ne oldu, masadaki tuzluklar tezgâh altına indi mi, inmedi mi bilmiyorum.

Tekrar sigaraya dönersek... Bloomberg New York'ta bunları yaparken, ülkenin "en gelişmiş, en modern" diğer ucunda, California Slikon Vadisi'ndeki Belmont adlı bir yerleşim merkezinde şehir meclisi akıllara ziyan bir başka karara imza atıyor: Müstakil evler dışındaki bütün evlerde, yani apartmanlarda, bitişik nizam evlerde, sitelerde sigara içilmesini yasaklıyor. Bir başka deyişle evinizin bir başka evle ortak duvarı ya da tavanı-tabanı varsa sigara içemezsiniz. Ancak dıştan dört cepheniz de açıksa, tepenizde de kendi çatınız varsa, o zaman kendi evinizde sigara içme hakkınız var. Sanki duman, duvarlardan geçip diğer dairelere girecek ve insanları zehirleyecek...

X x x

Gördüğünüz gibi "uygar dünya"nın göbeğinde, birey hak ve özgürlüklerinin kutsal sayıldığı topraklarda dört dörtlük bir otoriteryanizm ile karşı karşıyayız. Bir belediye başkanı resmen ve alenen halkın yaşam tarzını belirlemeye kalkıyor ve işin en korkutucu yanı, "uygar toplum"da bu konuda hiçbir rahatsızlık görülmüyor. Ne bir gösteri yürüyüşü; ne bir imza kampanyası, ne bir STK hareketi... Peki bu yasakçılık meşruiyetini nereden alıyor? Çünkü New Yorklular'a göre Bloomberg "halkın iyiliğini" düşünüyor. Bu yasaklarla hem sigara içenlerin hem de içmeyenlerin menfaatini koruyor.

Doğrusu "o zaman kralların, imparatorların kabahati neydi" diye sorası geliyor insanın. Krallar, imparatorlar, diktatörler, yönettikleri halkın kötülüğünü mü istiyorlardı sanki? Eminim ki onlar da en az Bloomberg kadar duyarlıydı halk sağlığına, ülkenin ve halkın iyiliğine... 4. Murat koyduğu içki ve tütün yasağını delenlerin boynunu vurdururken İstanbul'daki kaosa karşı radikal önlemler aldığını düşünüyor ve bunu "çoğunluğun çıkarı" için yapıyordu kuşkusuz. Tek farkları

4. Murat'ın boyun vurdurması, Bloomberg'in ise 200 dolar ceza kesmesi... Ama insanlık 180 yılda bu kadarcık bir yol mu almalıydı?

Kimse, sigara yasağı etrafında ortaya çıkan bu otoriterleşme eğiliminin burada kalacağını zannetmesin. Eğer toplumlardaki bu gaflet sürerse, son yıllarda "Gelişmiş Batı"da baş gösteren neofaşizmin yüzyıllardan bu yana geliştirdiğimiz temel hak ve hürriyetleri de, demokrasiyi de kuşa döndürmesi işten değil.

Bugün sigara yasağıyla ciğerlerimizi, tuz yasağıyla böbreklerimizi bize rağmen korumaya çalışan bu akım, yarın beynimizi korumak için de harekete geçtiğinde ve kendince zihin sağlığımıza zararlı olan fikirleri yasaklamaya kalktığında kimse şaşırmasın.

Ki zaten, bunu yapmaya çoktan başladı. Siyasi Doğruculuk (Political correctness- PC) akımı çerçevesinde gelişen yeni taassubun PC olmayan fikirlere karşı uyguladığı baskı ve sansürleri duymamış olamazsınız.

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89