Hep bir şey eksik kalmıştı...
Derin devlet ilmik ilmik çözülürken, çözülmeden kalan bir parçası vardı hep...
Ecevit'in adını "kontrgerilla" olarak telaffuz ettiğinden bu yana başımıza gelen bütün esrarengiz olaylarda, Çiğli'de, 1 Mayıs'ta Taksim'de, Özal suikastında, 90'lı yıllarda Güneydoğu'da hep gölgesini gördüğümüz, Susurluk'ta ilk kez yüz yüze geldiğimiz, daha sonraları Balyoz, Ergenekon, İnternet Andıcı gibi iddianamelerde resmen hesaplaştığımız derin devlet, besbelli ki çok ayaklı bir yapıydı.
Biz 2000'lerden bu yana askeri ayağını, medya ayağını, yargı ve emniyet teşkilatı başta olmak üzere sivil bürokrasi içindeki ayağını çözmeye uğraştık. Ama neredeyse hiç dokunulmayan önemli bir ayağı daha var bu yapının: Siyaset dünyasındaki ayağı...
TSK içine kümelenen "derin unsurlar"ın siyasetten destek almadan gidebilecekleri yolun sınırlı olduğunun farkındayız. Derin devletin siyasetteki tek uzantısının Mehmet Ağar olmadığını da biliyoruz. Onun arkasında başka birilerinin olduğunu seziyoruz. Tahmin ediyoruz, spekülasyon yapıyoruz. Ama ortaya çıkaramıyoruz.
Bu belki de onların siyasetçiliğinden geliyor. Meslekleri gereği, karda yürüyüp izini belli etmemekte ustalaşan bu kesim, askerler gibi darbe çalışmalarını yazılı planlar, andıçlar haline getirip saklamıyor.
Ne var ki, sıra artık siyasetçilere de geldi galiba...
x x x
Bugün Gazetesi geçtiğimiz hafta tarihi önemde bir habere imza attı.
Eski Özel Harekâtçı Ayhan Çarkın'ın ifadeleri üzerine başlatılan 'faili meçhul cinayetler' soruşturmasında Özel Yetkili Başsavcı Vekili'ne ifade veren tanık M.E'nin ifadesiydi bu haber...
Gizli tanık M.E, Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım'la Süleyman Demirel'in kardeşi Hacı Ali Demirel'in villasında 3 kez karşılaştığını söylüyordu. İddiasına göre Yeşil'i ilk kez 1996 yılında, en son olarak da 1,5 yıl önce olmak üzere tam üç kez görmüştü Ali Demirel'in villasında. Yeşil'in Süleyman Demirel'e 'beyefendi' diye hitap ettiğini ve Hacı Ali Demirel'den emir alır bir vaziyette durduğunu anlatıyordu. Sanıldığının aksine Yeşil'in estetik ameliyat olmadığını, adını da Hasan Kütük olarak değiştirdiğini söyleyen M.E'nin bundan sonra söyledikleri daha da dehşet vericiydi: Gizli tanık, "Yeşil" kod adlı Mahmut Yıldırım'ın Süleyman Demirel'in kardeşi Hacı Ali Demirel'in talimatıyla Başkent'te birçok infaz gerçekleştirdiğini öne sürüyordu.
İddiasına göre bu cinayetlerden biri Hacı Ali Demirel'in villasında işlenmişti. Yeşil'in de kendisinin de villada olduğu bir gece, kimliğini bilmediği bir kişinin villanın havuzunda boğularak öldürüldüğünü; bu cinayeti Yeşil'in işlediğini tahmin ettiğini, ölüm olayının polise "boğulma" olarak aktarıldığını anlatan M.E'ye göre, boğulma olayının ardından Hacı Ali Demirel'in eşi kendisine "Burada çok şeyler oldu" demişti.
Tanık M.E, ayrıca Yeşil'i çok şey bildiği için harcamadıklarını, Yeşil ve hayatta olan ekibinin tüm emir ve talimatları Demirel'den aldığını, Demireller'in korumalarının dahi Yeşil'i bilmelerine rağmen kimsenin Yeşil'i Demireller'in yanında aramadığını ve sorgulamadığını iddia ediyordu.
X x x
Görüldüğü gibi son derece vahim iddialar bunlar. Elbette şimdilik sadece bir iddia... Ama savcılığın bu ifade üzerine o gece villaya giden sağlık ekibini incelemeye aldığı göz önünde tutulursa, savcılık tarafından da ciddiye alınan bir iddia...
Savcılık soruşturmayı bitirdiğinde dava açılmasını talep edip etmemeye karar verecek. Mahkeme de savcılığın bu iddialarını ciddiye alıp dava açıp açmamaya... Sonuçta, eğer dava açılır ve önümüze bir iddianame çıkarsa her şeyi daha net göreceğiz. Ve elbette onlara da suçlulukları ispatlanana kadar masum muamelesi yapacağız...
Ecevit'in adını "kontrgerilla" olarak telaffuz ettiğinden bu yana başımıza gelen bütün esrarengiz olaylarda, Çiğli'de, 1 Mayıs'ta Taksim'de, Özal suikastında, 90'lı yıllarda Güneydoğu'da hep gölgesini gördüğümüz, Susurluk'ta ilk kez yüz yüze geldiğimiz, daha sonraları Balyoz, Ergenekon, İnternet Andıcı gibi iddianamelerde resmen hesaplaştığımız derin devlet, besbelli ki çok ayaklı bir yapıydı.
Biz 2000'lerden bu yana askeri ayağını, medya ayağını, yargı ve emniyet teşkilatı başta olmak üzere sivil bürokrasi içindeki ayağını çözmeye uğraştık. Ama neredeyse hiç dokunulmayan önemli bir ayağı daha var bu yapının: Siyaset dünyasındaki ayağı...
TSK içine kümelenen "derin unsurlar"ın siyasetten destek almadan gidebilecekleri yolun sınırlı olduğunun farkındayız. Derin devletin siyasetteki tek uzantısının Mehmet Ağar olmadığını da biliyoruz. Onun arkasında başka birilerinin olduğunu seziyoruz. Tahmin ediyoruz, spekülasyon yapıyoruz. Ama ortaya çıkaramıyoruz.
Bu belki de onların siyasetçiliğinden geliyor. Meslekleri gereği, karda yürüyüp izini belli etmemekte ustalaşan bu kesim, askerler gibi darbe çalışmalarını yazılı planlar, andıçlar haline getirip saklamıyor.
Ne var ki, sıra artık siyasetçilere de geldi galiba...
x x x
Bugün Gazetesi geçtiğimiz hafta tarihi önemde bir habere imza attı.
Eski Özel Harekâtçı Ayhan Çarkın'ın ifadeleri üzerine başlatılan 'faili meçhul cinayetler' soruşturmasında Özel Yetkili Başsavcı Vekili'ne ifade veren tanık M.E'nin ifadesiydi bu haber...
Gizli tanık M.E, Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım'la Süleyman Demirel'in kardeşi Hacı Ali Demirel'in villasında 3 kez karşılaştığını söylüyordu. İddiasına göre Yeşil'i ilk kez 1996 yılında, en son olarak da 1,5 yıl önce olmak üzere tam üç kez görmüştü Ali Demirel'in villasında. Yeşil'in Süleyman Demirel'e 'beyefendi' diye hitap ettiğini ve Hacı Ali Demirel'den emir alır bir vaziyette durduğunu anlatıyordu. Sanıldığının aksine Yeşil'in estetik ameliyat olmadığını, adını da Hasan Kütük olarak değiştirdiğini söyleyen M.E'nin bundan sonra söyledikleri daha da dehşet vericiydi: Gizli tanık, "Yeşil" kod adlı Mahmut Yıldırım'ın Süleyman Demirel'in kardeşi Hacı Ali Demirel'in talimatıyla Başkent'te birçok infaz gerçekleştirdiğini öne sürüyordu.
İddiasına göre bu cinayetlerden biri Hacı Ali Demirel'in villasında işlenmişti. Yeşil'in de kendisinin de villada olduğu bir gece, kimliğini bilmediği bir kişinin villanın havuzunda boğularak öldürüldüğünü; bu cinayeti Yeşil'in işlediğini tahmin ettiğini, ölüm olayının polise "boğulma" olarak aktarıldığını anlatan M.E'ye göre, boğulma olayının ardından Hacı Ali Demirel'in eşi kendisine "Burada çok şeyler oldu" demişti.
Tanık M.E, ayrıca Yeşil'i çok şey bildiği için harcamadıklarını, Yeşil ve hayatta olan ekibinin tüm emir ve talimatları Demirel'den aldığını, Demireller'in korumalarının dahi Yeşil'i bilmelerine rağmen kimsenin Yeşil'i Demireller'in yanında aramadığını ve sorgulamadığını iddia ediyordu.
X x x
Görüldüğü gibi son derece vahim iddialar bunlar. Elbette şimdilik sadece bir iddia... Ama savcılığın bu ifade üzerine o gece villaya giden sağlık ekibini incelemeye aldığı göz önünde tutulursa, savcılık tarafından da ciddiye alınan bir iddia...
Savcılık soruşturmayı bitirdiğinde dava açılmasını talep edip etmemeye karar verecek. Mahkeme de savcılığın bu iddialarını ciddiye alıp dava açıp açmamaya... Sonuçta, eğer dava açılır ve önümüze bir iddianame çıkarsa her şeyi daha net göreceğiz. Ve elbette onlara da suçlulukları ispatlanana kadar masum muamelesi yapacağız...
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.