• BIST 10370.71
  • Altın 4328.172
  • Dolar 40.3778
  • Euro 46.943
  • İstanbul 26 °C
  • Diyarbakır 24 °C
  • Ankara 23 °C
  • İzmir 29 °C
  • Berlin 18 °C

Değerli bir ‘yol’daşlık adına

Nuray Mert

Başbakan’ın ABD ziyareti sonrası, Türkiye’nin Suriye ve genelde bölge siyaseti konusunda ortaya çıkan tablo üzerine bir şey yazmayacağım, ben bugün gelinen noktaya nasıl adım adım gelindiğini çok önceden yazmaya, söylemeye çalıştım. Öngörülerim çıktı demiyorum, çok sevdiğim bir deyişle, ‘korkusunu çektim’ diyorum. Her şey apaçık ortadaydı, bu sonuca giden onca işaret vardı, sadece bunları görmemek bir çoklarının işine geliyordu, hükümete gaz vermek her zaman kazançlı veya hiç olmazsa risksiz bir tutum ama sonuçları vahim oluyor, bedelini gaz verenler değil, gaz yiyenler ve daha kötüsü bu ülkede yaşayan herkes farklı biçimlerde ödüyor.

Kötümserlik başta olmak üzere tüm ithamlara rağmen, sorunlu konuları işler çığrından çıkmadan, önceden tartışmakta, tavır takınmakta, kazanç ve itibar yok ama, sonsuz fayda var. O nedenle, yine, ‘kötü’ olmak pahasına, bugünlerde tartışmakta fayda olacağını düşündüğüm bir konuyu sizinle paylaşmak istiyorum. En başından söyleyeyim; Kürt meselesinin çözüm sürecine çelme takmakla, eleştirel katkı vermeye çalışmak arasındaki çizgiye hepimizin çok özen göstermesi gerekiyor. O nedenle, neyin çözümün önüne engel olarak dikilebileceğini, neyin yol açıcı olacağını ince terazide tartmaya büyük ihtiyaç var.

Hepimizin bildiği gibi, Türkiye solunun kapladığı küçük alan küçük ama, yelpaze geniş. Bu yelpaze içinde Kürtlerin mücedelesine en yakın duran çevrelerin dahi, son sürecin en başından itibaren ‘AKP ile uzlaşarak barışma’ konusunda hoşnutsuzluk içinde olduğu malum. Otoriter bir siyasetle barışmanın demokratikleşmeyi askıya alacağı kaygısı tümüyle haksız değil, ancak zaten bu ülkede herkes ve bu arada mevcut iktidar beklendiği ölçüde demokrat olsa zaten Kürt meselesinde bu vahim noktalara gelinmeyeceği gerçeğini hesaba katmakta fayda var. O halde barış söz konusu olduğunda muhatabınızı seçme özgürlüğünüz yok. Diğer taraftan, sol siyasetin başından beri Kürt siyasetinin ‘ulusal/kimlik kaygılarını’ dikkate almamak ısrarının, barış ve demokrasi adına yol açıcı olmadığını, sadece ilkesel olarak değil, tecrübe ile de biliyoruz.

Diğer taraftan, Kürtlerden sosyalist bir devrim beklemek, sadece Kürtleri, sadece Türkiye’yi değil dünyayı anlamamak olur. Dahası, sosyalist devrim ile neo-liberal savruluş arasında bir çok durak olabileceğini düşünmek lazım. O halde, en başından bu sürecin ‘Kürt Dubaisi’ kurmaktan öte gidemeyeceği önyargısından hareket etmek yerine, Kürt barışını demokratikleşmenin vazgeçilmez önkoşulu olarak görmekte kararlı olmakta fayda var. Ancak, diğer taraftan Kürt siyaseti adına konuşan bazılarının da, her fırsatta sol siyasete yüklenme eğiliminden kaçınması gerekiyor. Her şeyden önce, sol siyaseti ‘ulusalcı sol’ ve/veya CHP üzerinden hedef almak anlamlı ve hayra alamet bir iş değil. Bu işin sonu, sol siyaset üzerinde tepinmeye varır. Özgür Gündem’de yayınlanan ‘Reyhanlı’da solun çapı’ (Ergin Erkiner, 16 Mayıs) başlıklı yazıyı bu açıdan çok ürkütücü buldum. Reyhanlı olayını değerlendirme zaafları bir yana, yazının girişinde yer alan, “ Türkiye solunun önemli bölümü Reyhanlı katliamında maalesef yine sınıfta kaldı” cümlesi kaygılarımı izah etmeme yardımcı olur diye düşünüyorum.

Hatırlarsanız ‘Taksim’de 1 Mayıs’ tartışması da bu açıdan hiç iç açıcı değildi. Dahası, HDK’nin Karadeniz açılımında karşılaştıkları tepkiyi Sinop’ta CHP’ye mal etmeleri bir yerel gazetenin haberinin yanlış anlaşılmasından ziyade, bulundukları binanın etrafında ‘Ya Allah Bismillah’ diye slogan atanlardan ziyade, CHP’yi hedef alarak iktidara çiçek atma görüntüsü vermişti. Bu tür örneklerin, Kürt siyasi hareketinin genel tavrını belirlediğini söylemiyorum, bu türden bir yaklaşımı tartışma konusu etmezsek sorun büyür diyorum. 

Kimse, ‘ulusalcı olmayan ve Kürt hareketine en yakın duran Türkiye solu dediğiniz de bir avuç insan’ diye hesap yapmamalı. Sol siyasete karşı tavır, ilkesel bir mesele olmalıdır. Bu ülkede, sol geçmişten gelip demokrat veya liberal çizgide karar kılanlar, siyasal söylem ve tavırlarını, demokrasiden ziyade sol üzerinde tepişmek üzerinden kurdukları için, sağ muhafazakarları koşulsuz destekleyerek bugünkü tablonun oluşmasında önemli bir rol oynadılar. Kimsenin gençliğinde inandığı sosyalizme sadık kalması gerekmiyordu, sadece geçmişleri ile kavgaya takılıp kalmadan demokrat olmayı becerebilseler, tablo farklı olabilirdi. Çoğu, sağ muhafazakarların sol düşmanlığının yedeğine düştükleri için demokratikleşme konusunda katkı değer oluşturamadı.

Tam da bu nedenle, sol siyasete ilişkin tavır, şahıslar, çevreler ve tekil olaylardan öte ilkesel bir tavırdır. Nitekim, Kürt siyasi hareketinin HDK açılımı ve her şeye rağmen (ve benim bile sabrımı zorlayan koşullarda dahi) Türkiye solu ile ittifaka verdiği önem bu çerçevede anlaşılabilir. Sonuçta, iki tarafın da, değerli bir ‘yol’daşlığa özen göstermesi gerekiyor.

  • Yorumlar 7
  • Facebook Yorumları
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    • menuridem22 Mayıs 2013 Çarşamba 13:06selam

      Nuray Hanım bu süreçte yapıcı eleştiriler yapmanız gayet güzel, fakat bilmenizde fayda varki bu ülkede yıllardır okumuş-yazmış aydın veya kendini sol olarak tanımlayan kesimler bir şey üretemediler bireysel anlamda kendisini koruyan ve ilkesel davranan mutlaka olmuştur. İşin can alıcı noktası bu kadar birikimlerine (kendilerince) rağmen bu kesimlerin kendileri sosyalist devrim yapacaklarına bunu gelip şimdiye kadar varlığı bile inkar edilen kürtlerden bekliyor olmaları.Kimse kusura bakmasın Kürtler kendi değerleriyle kendi içinde zaten devrim yaşıyorlar ve tek istedikleri halkların eşitliği.

      Yanıtla (0) (0)
    • derviş kul22 Mayıs 2013 Çarşamba 14:54türkiye solu ve kürtler-1

      Türkiyede solun kürtlerle iletişimi hep yanlış temeller üzerinde oldu.türkiyedeki ""islamcı -milliyetçi-sağcı"anlayışın kürtlere bakış açılarından biraz daha iyimser bir bakış açısı ile baktılar.sağ cephe genel olarak kürtlerin inkarı ve yoklugu üzerinde politikalar geliştirip kendi aralarına aldıkları kürtlerede kendi inkarlarını benimsedikleri oranda bir yer biçmişlerdir..Türkiyedeki sol ise kürtleri inkar etmemiş ama siyasi ve toplumsal olarak iğdiş edilmiş bir kürt ve kürtlüğü esas almıştır.evet kürtler vardır ,geri bırakılmıştır ,hakları ellerinden alınmıştır kabulümüzdür ama..

      Yanıtla (0) (0)
    • derviş kul22 Mayıs 2013 Çarşamba 15:09türkiye solu ve kürtler-2

      ..ama bunun için yanımızda belirliyeceğimiz sınırlar içerisinde mücadele edebilirler bizden bağımsız ve bilgimiz dışında kendi başlarına hareket edemezler.usta çırak mantığı ile,efendi köle mantığı ile düşünmüşler.sol kurumlar kürtleri kendi yapıları içinde ayak işlerinde ve fedakarlık gerektiren işlerde kullanmışlar yıllar yılı bu angaryayı kürtlerin sirtina yüklemişler .tanrıların Sisyphos un sirtina devasa kayayı yükleyip dağin zirvesine çıkarmasını istemesi gibi sonsuz bir çaba ve çile denizi içerisinde kürtleri oyalayıp durmuşlar.kürtleri sonuca ulaştıracak bir planlarıda asla olmamıştır

      Yanıtla (0) (0)
    • SERDAR ŞAHİN22 Mayıs 2013 Çarşamba 23:23SOL FANTAZİ

      Editörün Notu: Değerli yorumcumuz, Büyük harflerle yazılan yorumları yayınlayamıyoruz. Kriterlerimize uygun olarak yeniden yorum yazmanızı diler, ilginize teşekkür ederiz...

      Yanıtla (0) (0)
    • boran yıldız23 Mayıs 2013 Perşembe 10:00sol

      sol soldur bunun kürdü türkü ingilizi fransızı olmaz olamazda ulusal sol da ne demekmiş hem solcu olacaksın hemde ulusalcı yok böyle bir şey ya da solu bilmemenin değişik bir adı olsa gerek emekten özgürlüklerden yana olmanın ulusalcılığı olmaz kürtlerin haklarına sahip çıkmak istemlerini göz önünde bulundurmak sadece solcuların görevleri değildir kendisine insanım diyen herkesin vazifesidir buna liberal ve dini bütün insanlarda dahildir bi şöyle düşünelim solculuğu türkçe kaynaklardan öğrenenler ne kadar doğru öğrendiler komünist parti lazımsa biz kurarız diyen düşünceden olmasın mı Editörün notu: Sayın ziyaretçi, birde nokta, virgül kullansanız...

      Yanıtla (0) (0)
    • Tahsin Kaltakçı23 Mayıs 2013 Perşembe 11:50Ezilmişlik ve Sol Omurga

      sol siyaset sadece mağdurlar tekkesi değildir. ezilenlere ve mağdurlara karşı duyarlı olmak, empati kurmak sol siyaset adına doğru bir harekettir. fakat öte yandan siyasetin ana öznesi bu olamaz. olduğu zaman böyle garip durumları yaşamak çok doğal oluyor.

      Yanıtla (0) (0)
    • Yüksel Babür24 Mayıs 2013 Cuma 00:11Sol; Dünyaya helal emek gözlüğü ile bakmak ise.

      Kürtler kendi içinde bir bütün. Solcusuyla, sağcısıyla. Dubaici'si Erdoğan'ın partisinde, solcusu dağda veya nerdeyse.. ama size bir yerde katılıyorum. Karşılıklı güveni sağlarsak, sağcı kürt ile solcu türk, veya sağcı türk ile solcu kürt'ün buluşacağı yer barıştır. Demokrasi ise hepimizin ihtiyacı olandır. Ki kavgamızı insan gibi yapabilelim. Selamlar. Başarılar.

      Yanıtla (0) (0)
Yazarın Diğer Yazıları
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89