• BIST 9475.21
  • Altın 4175.94
  • Dolar 39.0293
  • Euro 44.1647
  • İstanbul 22 °C
  • Diyarbakır 26 °C
  • Ankara 20 °C
  • İzmir 25 °C
  • Berlin 8 °C

Cumhurbaşkanı’na bir öneri

Ahmet Altan-

Güneydoğu’dan bir dostum aradı.

Dedi ki, “PKK’lı çocukları ölen Barış Anneleri geçen gün Çukurca baskınının olduğu yere gidip örtülerini attılar. Bizim burada gelenektir, en kanlı kavga bile kadınlar örtülerini attığında durur. Acaba bu jesti yapan kadınları Cumhurbaşkanı davet edip bir görüşmez mi? Barış için büyük bir adım olur. Siz acaba bunu söyleyemez misiniz?”

Kürt dostum, sanırım benim “kuvvetli ilişkilerim” olduğunu düşünüyor.

Öyle ilişkilerim yok, ne Cumhurbaşkanı’nı ne Başbakan’ı ne de bir iki istisna dışında hükümet üyelerini tanırım.

Doğrusu ya, böyle işleri telefonlarla, gizli kapaklı halletmeye çalışmanın da yazarlık ya da gazetecilik yapan insanlara çok uygun düştüğü kanaatinde değilim.

“Ben bu önerini yazarım”
dedim, “sonra ne olur bilmem”.

Bence bu iyi bir öneri.

Burası “şiir çocuklarının” ülkesi, felsefe, roman, bilim değil ilk şiir kökleşmiş buralarda, duyguların epeyce coşkuyla bir biçimde ifade edildiği, duygunun zaman zaman aklın da önüne geçtiği bir coğrafya.

Duygular, jestler önemli bir yer tutuyor hayatımızda.

Biliyorum, savaş tamtamları sıkı bir şekilde çalınıyor.

Savaş büyüyecek diye sevinen çok insan var.

PKK’nın “savaş çıkartmak” için kararlı saldırıları karşısında kimse çıkıp da “devlet dursun” demiyor.

Ama “savaşa savaşla” cevap veriyorsanız, barışa da barışla cevap vermek gerekmez mi?

Kürt örgütleri, siyasetçileri, siyasi partileri çok anlamlı bildiriler yayınlıyorlar.

Barışı destekliyorlar.

Bütün ülkeyi yakacak bir iç savaş yangınını körüklemiyorlar, aksine yangını söndürmek için uğraşıyorlar.

Onlara Ankara’dan bir cevap gelmiyor.

Bu savaş, ancak Kürt halkının yardımıyla durur.

Kürt halkının önemli bir bölümü elini uzatıyor, bu eli sıkacak kimse yok mu?

PKK’nın yaptıklarına kızmak, bütün Kürt halkına kızmak anlamına mı geliyor?

Bu sorunu, sadece öfkeyle, intikam duygusuyla, tehditle çözemez kimse.

PKK yönetimi büyük bir hata yaptı bence, bu hatayı herkesten daha iyi gören Kürt halkının PKK’nın son eylemlerine karşı mesafeli duruşu barış için büyük bir fırsat yaratıyor bu ülkeye.

Türkiye’yi yönetme iddiasında olanlar bu fırsatı kullanmazlarsa çok pişman olurlar.

Kürt halkının ortaklaşa açıklamaları, Barzani’nin dünkü sert çıkışı, Öcalan’ı devreden çıkartan PKK yönetiminin savaşı tırmandırma politikasının gerçek hayatta bir karşılığı olmadığını gösteriyor.

Ama eğer devlet de PKK gibi “sadece savaş istiyorum” diye tutturursa, barış imkânlarını hovardaca harcarsa, barışa fırsat tanımazsa, “çok öfkelendim, PKK’yı bitirene kadar savaşacağım” derse, PKK’nın düştüğü hatanın aynısına düşer.

Savaşla halledilebilecek bir sorun değil karşımızdaki.

Hadi PKK yönetimi bu gerçeği göremiyor, yıllarını dağlarda geçiren insanlar ülkeyi ve bu ülkenin gerçeklerini fark edemiyorlar, Türkiye’yi yönetenler de mi gerçeklerden koptu?

Silaha güvenmek “savaşı belki kazandırır” ama Kürt sorununu çözmez.

“PKK’yı yenerim, sorunu çözerim”
diyen varsa büyük bir hataya yapar.

Savaşı bitirecek olan, iki halkın ortaklaşa belirleyecekleri “hakkaniyetli” bir çözüm bulmak, yeni anayasa yapmak gibi siyasi adımlar atarken iki halkın da “rızasını” almak ve gönüllerini kazanmaktır.

Bunun gerçekleşmesinin yolunu açacak olanlar bu ülkeyi yönetenlerdir.

Başbakan, sertliğe kendisini fazla kaptırmış bir görüntü veriyor.

Cumhuriyet, bütün tarihi boyunca Kürtlere “sert” davrandı, o “şedit” uygulamaların sonucu ne oldu, sorun çözüldü mü?

“Açılımı”
başlatan Başbakan’ın, yalnız bırakıldığını düşünerek kişisel olarak “kızma, öfkelenme” hakkı var, bunu herkes anlıyor ama bir yönetici olarak “öfkeden” başka duygular olduğunu da şimdi yeniden keşfetmek zorunda.

Ama onun bunu becerip beceremeyeceği konusunda çok kuşkuluyum, “sert adam” imajını gerektiğinden fazla sevmiş bir hali var.

Onun için, bu yazıyı ezkaza gören birinin Cumhurbaşkanı’na “Güneydoğu’dan gelen” bu öneriyi söylemesini ve onun kendisine uzatılan bu barış elini gereken olgunlukla sıkmasını, o anneleri bir çaya davet etmesini ümit ediyorum.

Tabii, Başbakan da bu jesti yaparsa, hepimiz kendisine minnettar kalırız.

Davet edin o acılı kadınları.

Onlar, o korkunç kederlerini bastırıp başkalarının evlatlarını kurtarabilmek için “örtülerini” atıp “barış” diyorlarsa, siz de onlara “buyurun, bir çay içelim” diyebilirsiniz.

Hiç unutmayın, o annelere saygı göstermek kimseden bir şey eksiltmez, aksine yüceltir saygı göstereni.

  • Yorumlar 7
  • Facebook Yorumları
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    • Ali25 Ağustos 2011 Perşembe 14:19Baris

      Degerli Ahmet Altan bu dunyada Nobel baris ödulunu hak eden insanlardan bir tanesiniz.
      Sizin yazilari okuyunca Turk halkina sempati duyuyorum bir Kurt olarak, bir Turk olarak insanligin en buyuk humanist duygularini vurguluyorsunuz ve savunuyorsunuz, Ne kadar Turk ve Kurt okuyucunuz olursa o kadar barisa sansimiz olur.

      Yanıtla (0) (0)
    • amed25 Ağustos 2011 Perşembe 16:22barışa bir fidanda siz dikin...

      evet ali arkadaşımızın tespitleri çok doğru gerçekten ırkı dili ne olursa olsun böyle olumlu şeyler düşünüyor olmak çok büyük bir enaniyettir, erdemdir... aslına bakılırsa herkesin yapması geeken şeyler bunlar ama insanları anlamak çok zor kolay varken zoru seçmek hadi neysede, iyi, güzel varken kötüyü, yanlışı seçmek ve bu seçicilik başkalarını direk etikiliyorsa ne büyük bir benciliktir anlayamıyorum...

      Yanıtla (0) (0)
    • Suna kara25 Ağustos 2011 Perşembe 19:13Bir öyle bir böyle

      Ben bu adamin A K P nin adami oldunu düsünüyorum adam önce biz kürt milletini pohpohlayip sonra bize istedigini yutturmak istiyor.

      Yanıtla (0) (0)
    • şehmuz seyhan26 Ağustos 2011 Cuma 01:41ahmet altana

      ben ahmet altanın yazıalrını okuduğum zaman bu kadar kürt düşmanı bir insan olması beni şaşırtıyo ben ahmet altanın yazılarını okuduğum zaman hani bir insanı yıllarca dondururlar aradan yıllar geçtikten sonra kendine getirildiğği zaman dünyada olan bitenlerden haberi olmaz ben ahmet altanı öle görüyom sanki yıllarc türklerin dilleri yasaklan mış sanki yıllarca türkler kimliksiz yaşamış sanki yıllarca türkler eğitimsiz kalmış sanki yakılan yıkılan bi

      Yanıtla (0) (0)
    • şehmuz seyhan26 Ağustos 2011 Cuma 01:47ahmet altana

      sanki evlerinden alınıp binlerce kişi sanki türkmüş gbi binlerce kadın ve kızlara tecavüz eilen türkmüş gibi sanki binlerce suçu olmayan siyasetçileri ceza evine koyup yıllarca mahkemeye çıkarılmayan türkletmiş gibi sanki belediye başkanları ve milllet vekilleri ceza evinde olan türklermiş gibi her gün operasyonlarla kimyasal madde kulanarak öldürülen gençler türklermiş gibi bütün hakları yok sayılan türklermiş gibi kürtlere saldırıyosun

      Yanıtla (0) (0)
    • şehmuz seyhan26 Ağustos 2011 Cuma 01:53ahmet altana

      bütün yazıların başında başlangıç olarak kürtleri savunuyo gibi görünüp içerek olrak kürtlere saldırımaktan ibarettir kürtler ölürken görmezden geliğ geçiştirmeye çalışıp başkaları öldüğü zaman kıyametleri koparırsınız binlrce siyasetçiyi ceza evine tıkayan ve bu barbarlığı devam ettirenleridde demokrat dersiniz kusra bakmayın ben edebiyatçı değilim eks

      Yanıtla (0) (0)
    • İHSAN26 Ağustos 2011 Cuma 14:34TEBRİKLER

      Çok yerinde ve önemli bir yazı evet yılların kan davası kadın eşerbını ortaya attımı şartsız o barış gerçekleşir sayın yetkililer de buna duyarlı davranıp ona göe hareket etsinler.
      burda pkk yada şunu söylüyorum sizde silahlarınızı alın yurt dışına çıkın AKP bu sorunları çözecek şayet siz de samimiyseniz
      zaten Öcalan La görüşülüyor peki onu lider olarak kabul edenler artık neyin peşindeler
      edi bese kan dökülmesin analar ağlamasın

      Yanıtla (0) (0)
Yazarın Diğer Yazıları
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89