• BIST 9010.63
  • Altın 2297.694
  • Dolar 32.3232
  • Euro 35.0564
  • İstanbul 22 °C
  • Diyarbakır 15 °C
  • Ankara 20 °C
  • İzmir 23 °C
  • Berlin 11 °C

Çözüm süreci baharları

Güneri Cıvaoğlu

İkinci bahar “çözüm sürecinin” an itibarıyla başlığı.

Hatta “Oslo’daki gizli görüşmeleri” de sayarsan “üçüncü bahar.”

En yakınından başlayalım.

Geride kalan eylül ayında çözümün eşiğine gelinmişti.

İmralı ve Kandil’le de “mutabakata” varılmıştı.

O günlerde Selahattin Demirtaş “Bir iki haftaya kadar” diye başlayan umut verici açıklamalar yapıyordu.

***

“Kobani” patlayınca bütün bunlar sıfırlandı.

Abdullah Öcalan’ın kardeşi aracılığıyla yaptırttığı konuşmada “Kobani’ye yardım için direniş” mesajını verdirince kafalar karıştı.

Hadi “mesaj” demeyelim ama “kuvvetli ima” olarak görülmeli.

Ardından Selahattin Demirtaş’ın “sokak” çağrısıyla nelerin olduğu hafızalarda taptaze...

40-50 bin kişi çok sayıda ilde ve ilçede caddelere, sokaklara döküldü.

Arabalar, dükkânlar yakıldı.

Neredeyse bir “kalkışım” denemesiydi.

Kamu binaları sarılmıştı.

Nokta nokta “hâkimiyet alanları” oluşturulmak isteniyordu.

Devlet teslim olacak değildi elbet.

***

Asker şehirlere indi.

“Sokağa çıkma yasakları” ilan edildi.

Bu arada Öcalan da mektup göndererek “bu şiddet eylemlerinin sona ermesi” isteği “asker faktörüyle” birlikte etkili oldu.

Kalkışım girişimi söndü.

Olayların faturası Selahattin Demirtaş’a postalandığı için İmralı -olası- “hasardan” sıyırdı.

Olaylar devam etseydi, genişleseydi, yayılsaydı “sıkıyönetim ya da olağanüstü hal ilanı” zorunlu olabilirdi.

Türkiye ve ülkenin Kürtleri adına hareket ettikleri iddiasında olanlar 30 yıl öncesinin ortamına “U” dönüşü yapmış olurlardı.

***

Neyse ki bu “tarihi yanlış ihtimali” görüldü.

İmralı’da “yeni bir mutabakat” taslağı hazırlandı.

Konuşmalar yeniden başladı.

Elbette büsbütün “sil baştan” değil.

Artık çökmüş olsa da bir önceki zeminin kalıntı taşları yeni yapılanmada kullanılabilir.

***

Burada sorun gene de İmralı’dan ziyade Kandil.

PKK’nın IŞİD’e karşı savaşmak üzere ABD ile yakınlaşması dağdaki yöneticileri “enfekte” ediyor.

Kandil’de “ABD’nin terör listesinden çıkmak, Kobani’yi modelleştirerek daha büyütülmüş hedeflere yelken açmak” niyetleri sezilmekte.

Karışan Ortadoğu haritası yeniden çizilecekse, masada Almanya, İngiltere, Fransa hatta Rusya ve İran da olmak için ellerini bölgeye atmış durumdalar.

***

Türkiye’nin nereye kadar adımlar atabileceği acaba Kandil ve diğer aktörler tarafından biliniyor mu?

Örneğin...

Türkiye Avrupa Birliği’nde yerel yönetimler şartına koyduğu “rezervi” kaldırır mı?

Aslında içeriği pek de Ankara’nın elini bağlıyor gibi değil.

Fakat...

Orada “yerel yönetim özerkliği” sözcüğü sorunlu.

Türkiye’de hiçbir hükümet şu aşamada hiçbir bölgeye “özerklik” vermeyi göze alamaz.

Hele şu genel seçimler arifesinde.

Netameli “özerklik” sözcüğü olmadan ve sadece Güneydoğu’ya değil bütün Türkiye’yi kapsayan bölgeler için “kuvvetlendirilmiş yerel yönetim” mümkün.

Bir diğer sorun “seçimlerdeki yüzde 10 barajının kaldırılması...”

Kandil’den gelen sesler dayatmacı.

Yüzde 10 barajla seçimleri “Gayrimeşru ilan ederiz” gibi aba altından değnek gösterme tavırları artık sır değil.

***

Bütün bunlara karşın “enseyi karartmamak” lazım.

Türkiye Ortadoğu’nun en büyük ve güçlü silahlı kuvvetlerine sahip bir “hard power...”

Diplomatik ilişkileri, enerji hatlarının toplandığı ve dağıtıldığı merkez olmanın yanı sıra, ekonomisi, -her şeye rağmen- demokrasisi, diplomatik ilişkileriyle bölgenin en etkili “soft power’ı...”

Bölgedeki başta ABD ve Avrupalılar olmak üzere bütün aktörler de ya bunun bilincindeler ya da gelişen şartlarla birlikte o bilince varacaklardır.

  • Yorumlar 1
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Yazarın Diğer Yazıları
    ÖNE ÇIKANLAR
    Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
    Tel : 0532 261 34 89