• BIST 9693.46
  • Altın 2511.516
  • Dolar 32.573
  • Euro 34.7679
  • İstanbul 14 °C
  • Diyarbakır 17 °C
  • Ankara 17 °C
  • İzmir 18 °C
  • Berlin 8 °C

“Ceylan”dan “Aşk”a “Açılım” hataları

Fatma Barbarosoğlu

Bazı günler kendime gazete okumayı, haber dinlemeyi yasaklıyorum.Bir nevi perhiz.Günlerce tatlı yemeyen insanın ağzına attığı ilk tatlı lokmayı bütün hücreleri ile hissedebilme diyeti gibi bir şey benimki.Bu perhizin faydasını çok gördüm.Köşe yazısı yayınlayıp “köşe yazarı” olmamayı da bu perhizime borçluyum.Hiçbir şeyi kanıksamadan, “hayret makamı”nda durabilmek için enerji bulabiliyorsam sebebi yaptığım bu perhiz.

Ama bu perhizin zararları da var.Ceylan'ın ölümünü kaçırdım mesela.Duyduğumda taş kesildim.Yavrusunun etlerini lokma lokma toplayan anneciği için dua etmekten başka bir şey gelmedi elimden.Evet yazı bile yazacak gücü bulamadım.Sema Karabıyık' ın yazdığı “Ceylan” yazısını kendime destan edindim okuyup okuyup ağladım.Yoksulun ölümü neden bu kadar ucuz.Neden bu kadar sahipsiz.Neden bazıları “ölüyor” da bazıları hayatını kaybediyor!!!

Ceylan o tek fotoğrafı ile belleğimize kazındı. Gözümüzün önünden gitmez. Ki biz onu hiç tanımadık. Bilmedik. Görmedik. Anneciği nasıl dayansın. Kardeşleri nasıl dayansın.

En başından yazmıştım. Açılım meselesinde büyük hikaye ile küçük hikayenin dengesini hükümet iyi tutturmak zorunda diye.

Ceylan'ın sahipsiz ölümü, ailesinin acısını tek başına yaşamaya terk ediş küçük hikaye konusunda hükümetin ve Sayın Başbaka'nın reflekslerinin ve duygusal zekasının tutuk olduğunu ortaya koyuyor.

Büyük hikaye kısmında ise Başbakan yanlış metaforlar kullanıyor.Hüsamettin Cindoruk, Aşk-ı Memnu dizisinin ( itiraf etmeliyim ki bu bilgiyi de Sema Karabıyık'ın Pazar günkü yazısından öğrendim) popülerliğinden istifade ederek; AK Parti ile CHP arasındaki “açılım” diyalogunu daha doğrusu mektuplaşmalarını Bihter ile Behlül'ün aşkı üzerinden ifadelendirmiş: “Şimdi mektuplaşma safhası başladı. Bu mektuplaşma çok komik. İkisinin de parti merkezi aynı yerde. Birbirlerine el sallasalar görecekler. 15 gündür, birbirlerine mektup yolluyorlar mektup geliyor. Aşk-ı Memnu diye bir dizi var. Bihter ile Behlül var onların mesajları gibi. Şarkıdan başladı, mektuplaşmaya gitti. İyi ki bir postacı buldular. Umutsuz bir aşk, umutsuz bir ilişki... Siyaset ciddi bir iştir oturur konuşursunuz.”

Cindoruk'un eleştirisini “platonik aşk” olarak Başbakan'a soran muhabirler Başbakan'dan şu cevabı alıyor: “Ben pek platonik aşktan anlamam. Benim aşkım gerçek aşktır ve bugüne kadar da hayatım benim hep böyle yaşanmıştır, böyle geçmiştir. Bundan daha da öte ifadeleri kullanmayı doğru bulmam. Yoluma aynen arkadaşlarımla beraber biz devam ederiz. Platonik aşkı yaşayanlar zaten ülkeyi bu hale getirdiler.”

Siyaset ile aşk kelimelerinin asla yan yana gelmemesi gerekiyor. Neden yan yana gelmemesi gerektiğini Bauman'ın cümleleri üzerinden ortaya koymaya çalışalım: “Aşk söz konusu olduğunda ,sahiplenme,iktidar,kaynaşma ve düş kırıklığı ,Mahşerin Dört atlısı”dır.

“Açılım” ile aşk kelimeleri asla yan yana gelmemesi gereken kelimeler. Çünkü aşk mantığın bittiği yerde başlar. Diğer taraftan Sayın Başbakan'ın ben platonik aşktan anlamam ifadesi de muhafazakar kimliği ile uyumlu değil. Çünkü platonik aşk; “Aşk” a aşık olma anlamına gelir ki tasavvufta, “müşahhas” tan “mücerret”e ulaşma olarak ifadelendirilmiş,divan şiirinin ana konusunu oluşturmuştur.Bilindiği gibi platonik aşk en iyi ifadesini Leyla ile Mecnun hikayesinde bulur.

Başbakan; Cindoruk'un siyaseti “magazin diline hapseden” eleştirisini o dil üzerinden cevaplayarak “diğer muhalefet” e puan kazandırıyor.

“Açılım” ı hakiki aşk üzerinden savunmaya kalkmak, en başta Başbakan'ın delikanlı imajı ile uyuşmuyor.

Aşklar başlar ve biter. Bitmeyen ilişki ebeveyn-evlat ilişkisidir. Doğmadan önce başlayan ölünce de bitmeyen tek ilişki biçimidir bu.

Dolayısıyla Başbakan'dan “aşık Başbakan” imajına uygun davranmasını değil, evlatlarını düşünen “baba” olmasını bekliyor milyonlarca kişi.

Önemli not:Değerli okuyucularım,bu size yazdığım son Salı yazısı.Bundan sonra Salı günleri yazmayacağım.Sizlerin davetine icabet ederek, haftada üç gün huzurlarınızdayım.Pazartesi,Çarşamba,Cuma.Bu kararı vermem kolay olmadı.Okuyucuların yanı sıra eş-dost ile yaptığım istişareler sonucu davete icabet etmeme gibi bir hakkımın olmadığına kanaat getirdim.Beni ikna etmek için neler söylemediniz ki şimdiye kadar.Taş olsa erirdi.Nihayet ben de eridim.Bir müddet haftada üç yazacağım.Bunun sonucunda haftada beş yazmaya karar verebileceğim gibi, köşe yazarlığını tamamen bırakma kararı da verebilirim.Kalbe şifa yazılar yazdığıma beni inandırdığınız sürece böyle.Ötesi yer işgal etmek olur ki Rabbim muhafaza buyursun.

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89