• BIST 9996.75
  • Altın 2439.282
  • Dolar 32.4246
  • Euro 34.6533
  • İstanbul 15 °C
  • Diyarbakır 28 °C
  • Ankara 17 °C
  • İzmir 22 °C
  • Berlin 16 °C

Cemaatin derin tarihi

Mahmut Övür

Cumartesi günkü "Yeni güç odağı" yazım daha mürekkebi kurumadan bizzat Fethullah Gülen'in internete düşen ses kayıtlarıyla doğrulandı.

Gülen'in çevresi de bu konuşmaları yalanlamadığı gibi sahiplendiler de... Çünkü onlara göre hoca, sade bir din adamı değil, okulları, dershaneleri, işadamları, örgütleri, bankası, hatta poliste- yargıda kısaca bürokraside etkisi olan bir "sivil toplum lider"ydi.

Ve lider sadece dini konularda değil, eğitimden bankacılığa her alanda karar verici konumdaydı.
Burada bir noktaya dikkat çekmek istiyorum. Özellikle 7 Şubat sonrasında cemaatle AK Parti arasındaki gerilimde hep şu söyleniyordu: 

"Hoca'yı çevresindekiler dolduruyor."

Bunun doğru olmadığını iki kez gittiğim Pensilvanya'da görmüştüm ama ses kaydı bunu açıkça ortaya koydu. Durum çok net:

Tüpraş'ın denetlenmesinden Uganda'daki rafineriye, Bank Asya'ya para bulunmasından BDDK'da köstebek yapılanmasına kadar her konuyla o ilgileniyor.

Son birkaç yılda olup bitenler de farklı değil. İstanbul sermayesiyle yakın ilişkilerden CHP'yle flörte, KCK tutuklamalarından 7 Şubat darbesine, seçimlere üç ay kala iç siyaseti sarsmak için arka arkaya düzenlenen operasyonlardan Türkiye'yi dış dünyada sıkıştırmak için yapılan TIR ve İHH operasyonlarına...
Bu kadar şeyin arka arkaya gelmesi ve cemaatle ilişkili olması tesadüf mü?

Cemaatin adı her olayın içinde. Geçen gün konuştuğum işadamı tam da bu yüzden "Dün asker güç odağıydı, bugün cemaat" diyor. Cemaatin güç odağı olması asker kadar olmasa da önümüzdeki siyasi sürecin en önemli meselesi olacak.

Çünkü yükselişi yeni olsa da devlet içindeki kökleri bir hayli gerilere uzanıyor. Başbakan Erdoğan'ın satır arasında söylediği gibi 1978'den beri "devlet içinde örgütlenen" bir yapıdan söz ediyoruz.

Belki daha da geriye götürülebilir.

Bu yüzden geçmişi ve eski derin yapıyla ilişkisi bilinmeden bugün anlaşılmaz. Bu açıdan 2001'de verdiği ifadeyle Ergenekon sürecinin çok tartışılan "Güvenilir mi güvenilmez mi?" denilen ismi Tuncay Güney'in anlattıkları sarsıcı. Bu ifade 2008'de de gündeme gelip tartışılmıştı.

Güney'in ifadesini alan Polis Memuru Ahmet İhtiyaroğlu anlatıyor:

"Tuncay Güney örgütün (Ergenekon) ilk yapılanmasından günümüze kadar olan gelişmeleri anlatırken bir ara yeri ve zamanı geldiğinde Fethullah Gülen yapılanmasının da Ergenekon örgütünün alt yapılanması olduğunu anlattı ve geçiştirdi.

Bunu anlatırken ağzından kaçırmış gibi bir hali vardı ve bir de terledi, ben de bunu not aldım. Gülen'i geçiştirerek anlatmaya devam etti. Ben de doğaçlaması bozulmasın diye müdahale etmedim.
"
İhtiyaroğlu, sonra şöyle devam ediyor: "Mülakatta geriye dönünce not aldığım yerlerden sormaya başladım.

Tuncay Güney'in Fethullah Gülen konusundaki sorulara çekimser şekilde cevap verdiğini, tedirgin olup terlediğini gördüm. Bu durumdan şüphelendim.

Tuncay ise sanki bu soruları beklemiyormuş gibi,
'bu sorular da nereden çıktı' der gibiydi. Ben de Gülen oluşumunu irdeledikçe irdeledim.

Bunun üzerine Gülen yapılanmasının 1970'li yıllarda Ergenekon oluşumunun bir alt yapılanması olduğunu, Ergenekon'a bağlı hareket ettiğini ve onu geçtiğini söyledi.
"

Ergenekon savcıları bu iddiayı ve ifadeyi alan İhtiyaroğlu'nun "Huzurda söylerim" dediğini araştırdı mı acaba?

Ve moda deyimle manidar bir soru:

Gülen'in MİT müsteşarlığı da yapan Eski Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Teoman Koman'la ve 28 Şubatçılarla ilgisinin altında ne yatıyor acaba?

MİT içindeki sızmalarda Koman dönemi kadrolarının etkisi olabilir mi?

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89