• BIST 10225.48
  • Altın 4303.537
  • Dolar 40.2146
  • Euro 46.6581
  • İstanbul 30 °C
  • Diyarbakır 35 °C
  • Ankara 31 °C
  • İzmir 38 °C
  • Berlin 20 °C

Bütün saygımla...

Ahmet Altan-

Eskilerde de böyleydi herhalde ama son zamanlarda sanırım daha da koyulaştı, artık “eleştirinin” her türü “düşmanlık” olarak kabul ediliyor.

Ortak algıya göre “düşmanlar” eleştirir.

Bu değerlendirmenin tersi de tabii geçerli, dostlar da över.

Dostluğa biçilen kıymet de böylece ortaya çıkıyor, dostsan öveceksin.

“Ne yapalım bu da böyle işte”
deyip geçebileceğimiz bir durum değil bu, karşımızda duran “toplumsal algı” aynı zamanda “korkunç” bir “hatasızlık” önkabulüne dayanıyor.

Herkese göre tuttuğu taraf “mutlak bir haklılığa” sahip ve tümüyle hatadan azade.

Eleştirilecek hiç bir yanı yok.

Ona “bak böyle davranırsan sonu iyi bitmeyecek” demek bir yardım etme, düzeltme isteğinden kaynaklanmıyor, çünkü o hiçbir düzeltmeye gerek duymayan bir hatasızlık çizgisinde yürüyor.

Hiçbir uyarıya ihtiyacı olmayan bir “mükemmeliyeti” eleştirmek de yalnızca düşmanlıkla açıklanabilir tabii.

Sizce bu sağlıklı bir duygu ve düşünce dünyasının işareti mi?

Daha da ürkütücü olanı, bu önkabulün dışına çıkabilen kimse yok.

Dehşet verici bir taleple karşı karşıyayız, “beni öv”, “ne yaparsam yapayım onun doğru olduğunu kabul et”, “sakın beni eleştirme, düzeltme, uyarma”.

Neden?

“Çünkü ben hatadan münezzehim, ben hatasızım, ben mutlak haklılığı ve doğruluğu temsil ediyorum.”

Bir bakın etrafınıza, bu tavrın dışında bir tavırla karşılaşacak mısınız?

Toplum öbeklere ayrılmış ve her öbek bir “küçük tanrı”, sadece o haklı ve herkes haksız, sadece o doğru başka herkes yanlış.

Bir toplumun belkemiği böyle kökünden çarpıldı mı “eleştiri” düşmanlık olur, dostluk “dalkavukluğa” indirgenir.

Dünyanın en büyük rezili de olsan eğer “översen” seni dost diye bağırlarına basmaya hazırlar, bir “değerler hiyerarşisi”, dostu düşmanı birbirinden ayıracak bir algı açıklığı, eleştiriyi içine sindirebilecek bir özgüven yok.

Herkes kendini Olympos Dağı’nın tepesinde “yapayalnız” görüyor, bir tanrı olmanın mükemmeliyetine ve bir yalnızın kırılganlığına sahipler.

Bu hastalığa sahip olan bireylere galiba psikiyatride “narsist” diyorlar, bu hastalığa sahip toplumlara ve gruplara ne diyorlar bilmiyorum.

Biz bu ülkedeki hemen hemen her grubu hatasını gördüğünde eleştiren bir gazeteyiz, eleştiriyi bir “düşmanlık” olarak görmediğimizi de bu gazete hakkındaki en sert, en acımasız, zaman zaman en saldırgan eleştirileri gene bu gazetede basarak göstermeye çalışıyoruz.

Bu gazeteyi, bu gazetede AKP’liler, BDP’liler, PKK’lılar, CHP’liler, solcular, sağcılar, dindarlar, dinsizler, Sünniler, Aleviler, Fenerbahçeliler eleştirdiler.

Taraf
’ı eleştirmekte sonsuz bir özgürlüğü kendilerine hak görenler Taraf’ın eleştirilerini “düşmanlık” olarak değerlendirdiler.

Bu “çifte standart” da sanırım “narsizmin” başka bir parçası.

Filmlerde görürsünüz, yabancı ordularda bir “ast”, “üstünün” fikrini doğru bulmadığında, ona karşı çıkarak kendi fikrini açıklarken söze “bütün saygımla” diye başlayarak “sadece o fikri doğru bulmadığını, üstüne baş kaldırmadığını” anlatmak ister.

Bu toplumda bütün gruplar “üst”, nedense bireyler de “ast” olduğundan biz de eleştirilere artık galiba benzer bir kalıpla başlamalıyız, “bütün saygımla, dostça söylüyorum ki...”

“Bütün saygımla söylüyorum ki”
kötü bir karmaşaya doğru gidiyoruz.

Düşmanlık algısı çok güçleniyor.

Fenerbahçe taraftarıyla Gülen Cemaati arasındaki gerilim bile yaşanan korkutucu tuhaflığı ortaya koyuyor, bir spor camiası bir din camiasını düşman olarak kabul ediyor.

Galatasaray maçına giden Fenerlilerin anlatımından anlaşıldığı kadarıyla polisin vahşice davranması, insanları dövmesi, gaz bombalarına tutması, polisin Gülen Cemaati’ne bağlı olduğuna dair kısa vadede değiştirilmesi pek mümkün gözükmeyen algıyla birleşince düşmanlık her türlü provokasyona açık hale geliyor.

Benzin istasyonuna molotofkokteylleri atılıyor.

Bu olayları ve bu tür gerginlikleri küçümsemeyin, Bizans’ın en büyük ayaklanmalarından biri olan “Nika İsyanı”, hipodromda “yeşillerle maviler” arasındaki rekabetten patlamıştı.

Toplumdaki patlamaya hazır bu damara Kürt meselesini, yeniden yükselmeye başlayan çatışmaları, Uludere katliamının Kürtlerin ruhunda yarattığı büyük kırılmayı, “poşudan” 11 yıl hapse mahkûm olan genci, Alevilerin huzursuzluğunu, kültürel çatışmaları ekleyin.

Buradan bela çıkar.

“Bütün saygımla söylüyorum ki”
bu durumu “başkanlık” seçimlerine kadar “idare” etme imkânı yoktur.

Benim görebildiğim kadarıyla bu toplumun tutulduğu hastalığı ancak gerçek bir “adaletle”, adaletin adilce uygulanmasının yarattığı güvenle, eşitlikle, özgürlükle tedavi etmek mümkündür.

İktidar derhal bir adalet reformuna gitmezse, topluma güven veremezse, eşitlik duygusu yaratmazsa, devlette keyfiliği engelleyemezse, devletin bazı birimlerinin cemaatlerin eline geçebileceği algısını değiştiremezse kötü işlerle karşılaşırız.

Hiç unutmayın, böyle kıpır kıpır bir fay hattından deprem çıkarmaya bazen bir futbol maçı bile yeter.

  • Yorumlar 5
  • Facebook Yorumları
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    • emir18 Mayıs 2012 Cuma 09:35cemaate kör

      altan demiş ki; "Bu gazeteyi, bu gazetede AKP’liler, BDP’liler, PKK’lılar, CHP’liler, solcular, sağcılar, dindarlar, dinsizler, Sünniler, Aleviler, Fenerbahçeliler eleştirdiler." bir tek CEMAAT yok.

      ve devamında söylediği gerginliklerin asıl yaratan büyük bir şehvetle yargı ve polisi ele geçiren Cemaat olduğu halde hala kaval çalıyor. Cemaat yapsın hükümet düzeltsin, nasıl olacak?

      Yanıtla (0) (0)
    • Bilal Yüksel18 Mayıs 2012 Cuma 11:31HER İNSAN HATA YAPAR. HATASIZLIK ALLAH'A AİTTİR

      FÂTIR 35/45. Allah insanları işlediklerine karşılık hemen yakalayıverseydi, yeryüzünde bir canlı bırakmaması gerekirdi. Ama onları belli bir süreye kadar erteler. Süreleri gelince gereğini yapar. Doğrusu Allah kullarını görmektedir. VE NAHL 16/61 DE BENZERİ AYET. BU AYETLERE İNANANLAR VE UYANLAR YAZIDAKİ ZAVALLI DURUMDAN KURTULURLAR.

      Yanıtla (0) (0)
    • M Ali Haydar18 Mayıs 2012 Cuma 11:46oyun

      cemaatin devleti elegecirmesi devleti elegecirenlerin yaygarasi ve bu devletlular ayni zamanda kürdlere zülümyapan kürdlerin hakini gasb eden gürüh onlardiyorlaki kürdler devleti bölecek ozaman bunlara hak vermiyelim bu tip oyunlarla ayni zaman anadolu insanini bir birine döshürüyorlar geriye tek shey kaliyor anadolu insanin basiretli davranmasi hertürlü yobazlagin radikalligin cani cehenneme

      Yanıtla (0) (0)
    • ahmet vatandaş18 Mayıs 2012 Cuma 18:17cemaat

      insanların dünya ahiret mutluluğu için, ülkenin çağdaş medeniyet seviyesine ulaşması için modern okullar açıp,insana hizmet etmeyi var olma sebebi sayan insanların milyonlarca taraftarı karşısına alması deli saçması bir iddia olsa gerek.asıl taraftarın arkasına saklanılarak döndürülen dolapları sorgulamak gerek.

      Yanıtla (0) (0)
    • Erol18 Mayıs 2012 Cuma 20:41The cemaat

      ''İyilik'' ve ''doğruluk'' hareketi üzerine kurulduğunu iddaa eden cemaatin ne tüzel kişiliği var ne ortada görünür kurumsal yapısı.Sadece dershane okul ve şirketlerinin olduğu biliniyor.Ne derece bu yapıya bağlı?Bağışlarıyla hareket eden bir iç içe geçmiş yapı.Manevi birliktelik üzerine hareket ediyor.Sosyolojik olarak sosyologlara takla attıracak bir mekanizma.Açık bir şekilde denetlendiğini de sanmıyorum. C.Jung'un toplumsal bilinçaltı teorisine g

      Yanıtla (0) (0)
Yazarın Diğer Yazıları
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89