• BIST 9079.97
  • Altın 2324.114
  • Dolar 32.3616
  • Euro 34.9438
  • İstanbul 11 °C
  • Diyarbakır 6 °C
  • Ankara 12 °C
  • İzmir 14 °C
  • Berlin 8 °C

Bu ülke kimsenin olamaz…

Hüseyin Gülerce

Gerilim ve kutuplaşma anaforu, cumhurbaşkanlığı seçimine doğru, toplum vicdanını rahatsız edici boyutlarda devam ediyor.

30 Mart öncesindeki atmosferin dağılacağına dair bir işaret yok. Kaygılar ve korkular, makul çoğunluğu tedirgin ediyor. Ailelerin içine kadar giren farklılaşma, yılların dostluklarını sarsan tavırlar, sağlam olduğuna inanılan bağları zorlayan müsamahasızlık giderek yayılıyor. En çok savunulan fikir ve ifade hürriyeti, unutulan değerler arşivine gönderilmek üzere… Yıllardır dostluk sergileyen, samimi arkadaşlık eden insanlar, eleştirilere ciddi analizlerle cevap vermek yerine hakaret, aşağılama ve alaya alma seviyelerine savruluyor. Hele medyada farklı kulvarda muharebe düzeni alanlar, şeref ve haysiyet cellâtlığı ile kin, nefret ve intikam soluyorlar. Taraflar, kendilerine katılmayanları, höpürdetme ve köpürtme dalgalarında sörfe yanaşmayanları, neredeyse harp kaçkını ilan edecekler. Hava öylesine ağırlaştı, savrulmalar öylesine hızlandı ki, mahalle baskılarına dayanmak, makul çizgide yatıştırıcı olmaya çalışmak ise hiç kolay değil.

Hâlbuki Türkiye, bu gerilim ve kutuplaşma atmosferinde sağlıklı olarak yaşamaya devam edemez. Bu yüksek siyasi ve toplumsal tansiyon, mutlaka bir arıza çıkaracaktır. Buna rağmen umutlu olanlar az değil.

Umudu yeşertenlerin bugünkü gürültüde duyulması zor olan esaslı dayanakları var. Birincisi, eninde sonunda bu ülkede demokratik değerler, hoşgörü, uzlaşma, özgürlüklerin genişletilmesi, ferdin hürriyetlerinin öne çıkması, farklılıkların zenginlik olduğunun kabulü ve paylaşmak hâkim olacaktır. Bu ülke kimsenin olamaz. Kimse devleti bütün birimleri ile teslim alamaz, kimse toplumu peşine takıp gidemez. Göreceksiniz, kim “benim olacak” diye düşünüyorsa yanılacaktır… Çünkü bu ülke hepimizin. Türk’ü ile Kürt’ü ile Sünni’si ile Alevi’siyle Batılı-modern-laik kesimiyle mütedeyyin-makul büyük kitlesiyle Türkiye hepimizin… Bütün kesimler için tutunacak tek bir dal var. Birbirimizin konumuna saygılı olarak, konuma saygının fikirlere ve düşüncelere de saygı olduğuna inanarak, evrensel insanî değerlerde buluşmak… En önemlisi hukukun üstünlüğü ve eşit yurttaşlık temelinde paylaşmayı kabullenmek, daha da ötesi benimsemek, savunmak… Bunu sözde bırakmamak… Liyakatli olanın, dürüst olanın, çalışkan olanın aidiyeti, ideolojisi, inancı ne olursa olsun, kim olursa olsun önünü açmak... Onlardan insanımız, ülkemiz, milletimiz, devletimiz ve insanlık için faydalanmak... Tercihe şayan olanların, en makbul olanların, sadece bizler gibi düşünenler, bizim mahallede yaşayanlar olmadığını vicdanlarımıza kazımak… Nefislerimizi aşabilir, devreye samimiyetimizi sokabilir, “ben…ben…” demeyi bırakabiliriz. Bizim toplum olarak tarihten tevarüs ettiğimiz böyle bir vasfımız var. Daha önce başardık, yine başarabiliriz…

Umudu yeşerten ikinci hakikat şudur: Bu topraklar, bu coğrafya zor bir yerdir. Burada halkın gönlünde olmayanın ayakta kalması zordur. Bakınız biz bir cihan devleti kaybettik ve kalan sağlardan herkese Türk olduğunun dayatıldığı bir ulus çıkarmak istendi. Hâlbuki biz farklılıklarımızla bir millettik. Türk’tük, Kürt’tük, Laz’dık, Çerkez’dik, Boşnak’tık, Arnavut’tuk, saymayayım hepimizi. Biz, bir arada bizdik. Onun için vesayetçiler kazanamadı. Bizi tek tip yapamadılar. On yılda bir tekrarladıkları darbeler, bünyemizi zaafa uğratmaktan başka işe yaramadı.

Bugün de kimse aynı yollara sapmamalı... Sonunda, paylaşmayı bilenler kazanacak.

Yazarın Diğer Yazıları
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89