• BIST 10082.77
  • Altın 2438.191
  • Dolar 32.4757
  • Euro 34.7263
  • İstanbul 14 °C
  • Diyarbakır 16 °C
  • Ankara 16 °C
  • İzmir 16 °C
  • Berlin 15 °C

Bölünme iddiaları ve PKK

Orhan Miroğlu

Barış arayışında üç dönüm noktası.

Bingöl, Silvan ve Dağlıca.

Öcalan Bingöl eylemine sahip çıkmadı
, ama katliam hâlâ aydınlanabilmiş değil.

Silvan eylemi, Oslo’yu ve Öcalan’ı boşa çıkardı.

Karayılan bir yıl sonra da olsa, Silvan eyleminin siyasi sonuçlarını sorgulamaya yol açabilecek bir anlayışla, Silvan için farklı ve olumlu şeyler söylerken, Kürt politikacılar, hükümete dönüp, “Askerleri PKK’nin önüne niye attın” diye soruyor ve Oslo sürecine geri dönülmesini talep ediyor.

Böylece Bingöl katliamının sebebini de anlamış oluyoruz!

Silvan’da olan şey Bingöl’de de oldu, birileri askerleri PKK’nin önüne attı, PKK de önüne atılan askerleri öldürdü!

İyi de askerleri PKK’nin önüne atanlar, PKK’den neden bu kadar emin oluyorlar?

Savaş hukuku diye bir şey yok mu?

Gerillalar önlerine çıkan her canlıyı öldürmekle mükellef insanlar mıdır?

İmralı’da, Oslo’da müzakere için masaya oturulacak, sonra birileri askerleri PKK’nin önüne atacak ve tekrar başa dönülecek!?

Çok geçmeyecek, Kayseri’den Trabzon’a kadar, ortalık kan gölüne dönecek.

Oslo sürecine geri dönülmesi ve Öcalan’a ev hapsi talebi, bu kan gölünün ortasında mümkün mü?

Öcalan’a ev hapsi, asker ve polis cenazelerinin camilerden hiç eksik olmadığı bir zamanda mı gerçekleşir, yoksa silahların sustuğu bir zamanda mı?

Öcalan’a ev hapsi silah gücüyle mi gerçekleşir, yoksa silahların ebediyen susmasıyla mı?

Elinde silah olanlar savaşarak hükümeti Oslo’ya ve ev hapsine yeniden ikna edebileceklerini mi düşünüyorlar?

Bence böyle düşünmeleri pek mümkün görünmüyor.

Çünkü her saldırı, her ölüm, hem Oslo’yu, hem Öcalan’a ev hapsi ihtimalini biraz daha zayıflatıyor.

O hâlde silahlı mücadelede ısrar etmenin ne Oslo’yla, ne Öcalan’a ev hapsiyle bir ilişkisi olabilir.

Zana’nın ifade ettiği gibi, görünürde toprak ve devlet talebi de yok.

Demek ki bu savaş Kürtler’in çıkarına değil. O hâlde, Kürtler’in çıkarına olmayan bir savaşta ısrar etmek neden?

Cevabı zor bir soru değil bu:

Çünkü, PKK’nin Ortadoğu’da statükocu güçlere verdiği teminatların, kurduğu ilişkilerin sonuna gelinmedi.

Ne bu Ortadoğu hesapları bitiyor, ne daha PKK’nin kuruluş aşamasında Öcalan’ın varlığına işaret ettiği, devlet-PKK ilişkilerinde yaşanan “o diyalektik bağların” sonu geliyor.

Eğer birileri hâlâ öldürmesi için PKK’nin önüne asker atıyorsa, bu sadece ve sadece PKK’yle o birileri arasındaki “köklü diyalektik bağlar” nedeniyledir.

“Diyalektik bağlara” dayalı devlet stratejisi PKK’yi güçlendirdi, ona avantaj sağladı.

Devlet, PKK bizi bölmek istiyor diyordu, PKK de devletin Kürt hareketini tasfiye etmek ve bölmek için birtakım planlar yaptığını propaganda ediyordu.

Ama bunların hiç biri olmadı.

Türkiye de, PKK de bölünmedi.

Devletin bir kanadı Öcalan’a suikast planlarken, bir kanadı da onu koruyor, suikastlardan haberdar ediyordu.

Oysa 1990’lı yıllara gelindiğinde, savaş tecrübelerini sorgulayan ve bu sorgulama üstünden PKK’de yeni şeyler söyleyen hiç kimsenin Öcalan gibi bir şansı olmadı.

Mehmet Şener
, Osman Öcalan, Kani Yılmaz, Nizamettin Taş, Hikmet Fidan ve diğerleri.

Osman Öcalan PKK’den ayrıldığında her şeye bitmiş gözüyle bakılıyordu.

Ama kimse onu desteklemedi ve arkasında durmadı, kardeş Öcalan şimdi sadece bir işadamı..

Eş zamanlı tarih içinde bakıldığında, diğer Kürt partileri içinde bölünmeye uğramayan bir tek parti yoktur ve bu çok normaldir.

Celal Talabani
’nin liderliğini yaptığı YNK hareketi, KDP’nin içinden çıkmış bir harekettir.

Federal Hükümet’in kurulmasından sonra, Noşirvan Mustafa önderliğinde kurulan GORAN hareketi de YNK’nin içinden çıktı.

FKÖ için de durum aynıdır ve FKÖ’nün ve Filistin’in ulusal mücadele tarihi, bir yönüyle bölünmeler tarihidir.

Türkiye gibi hızla değişen, büyüyen, global düzeyde etkisi ve önemi her geçen gün biraz daha artan bir ülkede yaşayan, önemli siyasi tecrübelerden geçmiş, yirmi milyona yaklaşan nüfusuyla bir halk, yani Kürtler, acaba son kırk yıl içinde neden PKK dışında bir tercihe yönelmedi veya yönelemedi?

PKK, FKÖ’den ve tam yüzyıl önce Osmanlılara karşı ayaklanan Barzaniler’den ve onların kurduğu KDP’den daha mı güçlüydü?

Kuşkusuz değil.

Kürtlere reva görülen zulüm ve bu zulmün sebep olduğu acı ve yas bir yana, PKK eğer bölünmeden bugünlere geldiyse, bu, Türkiye, AB ve ABD, Kürt siyasetinde başka bir şey olmasını istemediği için oldu.

Dolayısıyla, son kırk yılın olguları, raporcu dostlarımızın yazıp çizdiklerinin ve son olarak da Leyla Zana’nın ifade ettiğinin aksine, kimsenin PKK’yi bölmek diye bir derdinin olmadığını, bu meseleyle ilgili hemen tüm siyasi aktörlerin Öcalan’ın başında olduğu bir PKK’yi istediğini açıkça gösteriyor.

Ancak her şey çok değişti. PKK’yle Türkiyeli “düşmanları” arasındaki “diyalektik bağlar” zayıflarken, Suriye, İran ve Rusya’yla bağlar giderek güçleniyor.

Öcalan 13 yıldır İmralı’da. İçinde tutulduğu iletişimsizlik ortamında PKK’ye ve siyasi gelişmelere hâkimiyetini her geçen gün biraz daha yitiriyor.

Silahlı mücadelede ısrar edilirse, Öcalan’la PKK’nin arasındaki mesafe biraz daha açılabilir ve Türkiye, “kültürel ve siyasi haklarda reform- Öcalan’a ev hapsi” gibi farklı bir programa yönelebilir.

Pazarlıksız, müzakeresiz.. CHP’nin desteklediği “ulusal bir mutabakatla”..

Leyla Zana’nın açıklamalarının bu olasılıklarla ilgisi olabilir mi, bilmiyorum.

Zana, altı ay önce, silahları sigorta olarak görüyordu. Altı ay sonra, “Kürt ve Türk gençleri boşuna ölüyor, PKK yeni bir muhasebe yapsın” noktasına geldi.

Leyla Zana çok haklı, ama umudunu Suriye’ye bağlayan PKK, Esat gitmeden, bu muhasebeyi yapar mı, bu pek mümkün görünmüyor doğrusu..

***

Şimdi de Ali Bayramoğlu’nu hedefe koydular.
Sanırım yeni de değil, geçen sene bir kuruluşun düzenlediği toplantı ve görüşmelere katıldı diye, aynı toplantıya katılan Cengiz Çandar ve Mithat Sancar gibi gazeteci-yazarlarla beraber topa tutuldu. İtibarsızlaştırma kampanyalarına maruz kaldı. Akit gazetesi ve bu gazeteyle bağlantılı bir internet sitesi, Ergenekonvari yöntemlerle Ali Bayramoğlu’na saldırmaya devam ediyor. Ali Bayramoğlu, bu ülkede demokrasi mücadelesinin yazıldığı en saygın, en itibarlı sayfalara, emeğini, yüreğini ve cesaretini katmış biridir. Vicdansızlık yapmayın, haddinizi de aşmayın.. Hrant’ı bu zihniyetiniz öldürdü. Ali’nin kılına dokunamayacaksınız ama, bunu da böyle bilin..

  • Yorumlar 16
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Yazarın Diğer Yazıları
    ÖNE ÇIKANLAR
    Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
    Tel : 0532 261 34 89