• BIST 10167.01
  • Altın 2390.665
  • Dolar 32.3676
  • Euro 34.6997
  • İstanbul 16 °C
  • Diyarbakır 21 °C
  • Ankara 17 °C
  • İzmir 24 °C
  • Berlin 26 °C

Birlik ama nasıl birlik

Nabi Yağcı

Askerlerin siyaseti uğraştırması öyle kolay çözülecek iş değil, daha alınacak çok yol var, dedik ya yapı parça parça sökülüyor diye. Maçta mola alındı, biz de bu moladan yararlanıp yarım bıraktığımız konuya dönebiliriz. 30 Temmuz 2011 günkü yazımda “İki ayrı birlik anlayışı” başlığıyla ele aldığım konuya devam edeceğim.

Konumuz, Kürt sorununun çözümünde Başbakan’ın “Milli birlik, kardeşlik” yaklaşımıyla, KCK’nın açıkladığı “Demokratik Ulus Çözümünde Demokratik Özerklik Bildirgesi” içinde ifadesini bulan birlik anlayışını karşılaştırmaktı.

Önce kökleri tarihe uzanan temel sorunlarımızın zaman içinde uğradığı anlam değişikliğine dikkat verilmeli. Örneğin toplumumuzda laiklik anlayışı artık on yıl öncesinin anlayışı değildir. Onca kavga, tartışma boşuna gitmedi. Militan laiklik anlayışı resmen sürüyor olsa da toplum katında değişime uğradı. Başörtüsü artık kamu alanında düne göre daha fazla kendine yaşam alanı bulabiliyor. Değişime uğrayan laiklik anlayışı ancak yeni bir anayasada ifadesini bulacak. Ama bunun için eski olgulara yeni anlam kazandıran farklılığın adı konmalı.

Topluluk hakları

Dünyada artık kişi hak ve özgürlükleri yanı sıra topluluk hakları denen yeni türden haklar evrensel insan hakları içinde mütalaa edilir ve benimsenir oldu. Örneğin bizde azınlık statüsündeki gayrımüslimlerin kâğıt üzerinde de kalsa iki tür hakları var: Biri vatandaş olarak eşit vatandaşlık hakları, ikincisi ise ayrı bir topluluk (azınlık) olmaktan gelen kendi dilini, dinini, kültürünü yaşama ve yaşatma hakları gibi cemaat hakları. Bu örneğe benzer biçimde günümüzde çoğunluk içinde kendini ayrı, farklı gören topluluklar kendi yaşam tarzlarına özgürlük istiyorlar ve bu talepleri hukuk önünde meşru görme eğilimi güçleniyor. Eşcinseller arasında evlilik, alt-milliyetçi talepler gibi...

Artık tek tek bireyler gibi grup ve topluluklar da çoğunluğun dikte ettiği monolitik bir yönetim ve yaşam tarzına mahkûm olmak istemiyorlar. Klasik insan hakları demokrasisini aşan katılımcı-çoğulcu demokratik haklar gündemde.

Kürt sorunu bu yeni demokrasi anlayışı içine oturtulmadıkça a) Kürtlerin ne istediği, b) çözümün nasıl olacağı anlaşılamıyor. Eskiden Kürt sorunu deyince akla yalnızca kişi haklarıyla sınırlı bir sorun geliyordu. Dil sorunu gibi... Bu geride kaldı, şimdi yeni durumu görmek gerek. Göremeyenler, “Kürtlerin varlığı da dili de artık kabul edildi, daha ne istiyorlar” diye soruyor, soranların pek çoğu samimi. Görülemeyen nokta, kör nokta Kürtlerin taleplerinin artık yalnızca kişi haklarından ibaret olmayıp, topluluk haklarını talep etme noktasına yükselmiş olduğudur. Neden görülemiyor?

Ayrı oldukları kabul edilmiyor.

Adına ulus deyin, halk deyin, ne derseniz deyin diliyle, kültürüyle, tarihiyle, coğrafyasıyla ayrı bir topluluk var karşımızda. Önce bu ayrı oluş kabul edilmeli. Kürtler iki şeye isyan ediyorlar; biri yok sayılmaya, ikincisi farkları kabul edilmeyip asimile edilmek istenmelerine. Tabii yok edilmek istenmelerine de.

Nasıl ki, “Alevi, Sünni hepimiz din kardeşiyiz” demekle meseleler çözülmüyorsa , Sünniler ve Aleviler ayrı iseler, “Türk-Kürt kardeşiz” demekle de çözülmez. Bu nedenle Başbakan’ın “Milli birlik ve kardeşlik içinde çözeceğiz” söylemi sorunlu bir söylemdir ve geleneksel devlet politikalarını çağrıştırmakta.

Bu ayrı varoluş ve ayrı topluluk, kimliği, dili, kültürü, tarihiyle ayrı kabul edilmedikçe mesele çözülemeyecek.
Demokratik özerklik talebinin anlaşılmayışı da buradan türüyor. Ama Kürtlerin kendileri de meseleyi bu temelde açıklamıyorlar. Devletin yıllarca “ayrılıkçı, bölücü bunlar” söyleminin getirdiği psikolojik baskıyla onlar da ayrılıkçı değil birlikçi olduklarına durmadan vurgu yapıyor, fakat pratikleri bu söylemle çelişince bu kez de samimi olmadıkları suçlamasıyla karşılaşıyorlar.

Kürtler, “Biz zaten tarihte de ayrıydık ama şimdi gönüllü birlik istiyoruz” sözünü kabul edilebilir bir üslup içinde cesaretle söyleyemiyor, daha önemlisi bu fikri politikalaştıramıyorlar.

Ayrı olma durumu iki biçimde sonlanır, ya ayrı olan kendi devletini kurar ya da birliği tercih eder. PKK zayıf olduğu dönemde ayrı devlet diyordu ama bugün demiyor, bu tezi bıraktı. O nedenle bugün önümüzde duran soru, ayrılmak değil “Birlik ama nasıl birlik” sorusudur. Bu soru doğru yanıtını bulamazsa bu görücü usulü evlilik kanlı bir boşanma ile de sonuçlanabilir.

Kürtler Demokratik Özerklik Bildirgesi ile “Nasıl bir birlik” sorusuna yanıt arıyorlar.

Peki, ne diyorlar?

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89