• BIST 9177.7
  • Altın 4142.85
  • Dolar 39.0767
  • Euro 44.1438
  • İstanbul 22 °C
  • Diyarbakır 32 °C
  • Ankara 23 °C
  • İzmir 26 °C
  • Berlin 16 °C

BDP'nin açlık grevi

Hilal Kaplan

KCK'nın 17 Haziran 2011 tarihli açıklaması şöyle başlıyordu: "(Öcalan), Kürt sorununun çözümünde bir boyutu devrimci halk savaşı diğer boyutu da demokratik anayasal çözüm olan iki boyutlu olan bu sürecin anayasal çözümün gelişmesine fırsat sunulması bakımından KCK'nin devrimci halk savaşını devreye koymaması için çağrı yapmıştır."

Devamındaysa "ancak" diye başlayan itirazlar geliyordu. En sondaysa, Öcalan'ın çağrısına uyup uymamak noktasında istişare edeceklerini belirterek bitiyordu. Gerisini biliyorsunuz: "Barış Konseyi kuruluyor" açıklamasının ardından gelen Silvan pususu ile demokratik özerklik ilanı; plaj veya sağlık ocağı, anaokulu veya öğrenci yurdu, sivil ya da asker ayırt etmeden yapılan saldırılar…

PKK, DTK ve BDP'yi de yanına alarak, yıllardır muhatap alınması için uğraştıkları Öcalan'ı muhatap almayarak bariz biçimde çiğnedi. Şiddetin dozunu artırdı ve halkı galeyana gelmeye çağırdı. "Devrimci halk savaşı" çağrılarına rağmen, BDP tabanı ısrarla "barış" dediği için "dağdaki hesap ovaya uymadı".

'Kürt siyasî hareketi'nin artık bir karar vermesi şart: Öcalan'ın çağrı yaptığı yola dönüp demokratik siyaset zemininde mi mücadele edecekler, yoksa bir tür gövde gösterisi yaparcasına kan akıtmaya devam mı edecekler? Öcalan'ın "anayasal çözümün gelişmesine fırsat sunmak" olarak tanımladığı ilk seçenek tercih edilmezse, devlet de "boyun eğmeyeceğini" gösterecektir. Ve bunu, BDP'li siyasetçilerin sıklıkla başvurduğu bir kalıba atıfla "tehdit değil, tesbit" olarak yazdığımdan emin olabilirsiniz.

Geçtiğimiz sene Eylül ayında yazılan bu satırlar hâlâ gerçekliğini korumaya devam ediyor. BDP'liler, şimdi de hapishanedekilere destek amacıyla açlık grevine başlamışlar ve Meclis'teki hiçbir komisyona katılmama kararı almışlar. Çözüme katkı sunsun diye halkın oy vererek Meclis'e gönderdiği BDP'lilerin, çözüm zeminini Meclis'ten sokağa taşıması sadece kendilerini kısır bir döngüye hapsetmekle kalmıyor. Aynı zamanda Öcalan'la müzakereye hazır olduğunu sıklıkla yineleyen bir hükümet varken, Öcalan'ın üstünü çizmeye devam ettikleri anlamına da geliyor.

Üstelik bu noktada hükümeti sıkıştaracak türden bir siyasî kazanım elde edilmediği de aşikâr. Bunu görmek için Leylâ Zana'nın Avrupa Parlamentosu'na hitaben yazdığı mektubun cevabına bakmak yeterli. Stefan Fülle'nin kâleme aldığı yanıt mektubunda, "açlık grevindekilerin durumunun yakından ve endişeyle takip edildiği" ifade edildikten sonra açlık grevindekilere sağlıklarını ve hayatlarını tehlikeye atmamaları çağrısı yapılıyor. Hükümettense talepleri yerine getirmesi değil, "insan hakları standartlarına uygun olarak, mahkûmların sağlık durumlarının kötüye gitmesine engel olması" isteniyor. Anadilde savunma hakkının tanınmasının da memnuniyetle karşılandığı söyleniyor.

Ölmek veya öldürmek, sorunlarımızın çözümüne hizmet etmiyor; bilakis çözüm umudunu giderek yok ediyor.

Yeni Şafak

  • Yorumlar 10
  • Facebook Yorumları
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    • serhat12 Kasım 2012 Pazartesi 12:43sahte dindar

      Bir Hidayet Sefkatli Tuksal hanimefendiye bakin,birde buram buram irkcilik ve fasizm kokan hilal kaplana

      Yanıtla (0) (0)
    • !!!!!!!!!!!12 Kasım 2012 Pazartesi 14:32yazar

      eğer sende yazarım diye ortalıkta gezebiliyorsan dünyanın sonu gelmiş gözüküyor. vay türkiyenin haline ki gündemi senin gibilerin meşkul ediyor olması.. yazık çok yazık. birde başörtüyle müslümanım diye geçiniyorsunuz. mahşer zamanında allaha nasıl kul hakkı yediğinizi ölümlere nasıl sebep olduğunuzu, olacağınızı malesef başörtüyle gizlediğiniz şovenist düşünceleriniz gibi gizleyemeyeceksiniz.

      Yanıtla (0) (0)
    • imran adsay12 Kasım 2012 Pazartesi 16:00akılımızı karıştıracak kadar akıllı deyilsin

      bu meclis hiçbir cözüm üretemediği için cözüm sokaklara taşınıyor. ateşkesleri sürekli devlet bozarak pkk ye yüklüyorsunuz ,bu klasik ayak oyunlarınızı bırak hilal hanım. siz dünkü kemalizimin bu günkü yeni versiyonosunuz.y azık bir zamanlar ne cok sevmiştik senide

      Yanıtla (0) (0)
    • keko meko12 Kasım 2012 Pazartesi 17:33hilal abla ;

      Sen ablaydın eskiden ...bu yazıdan anladım ki sen de de vicdan erimesi yaşanmaya başlamış...inan şimdi boğazımda yumruk gibi bir ağrı ve gözlerimde yaş olarak kendini gösterenn bir sinir boşalması..

      Yanıtla (0) (0)
    • sedat altun12 Kasım 2012 Pazartesi 18:14eleştiri

      hilal hanımada milliyetçi diyebiliyosanız..işimiz çok zor..en ufak eleştiriye tahammül yok.. hemen milliyetçisi deyip işin içinden çıkıyosunuz..

      Yanıtla (0) (0)
    • Ali Osman12 Kasım 2012 Pazartesi 19:00Hilal Kaplan

      Hilal Kaplan Özgürlük Hareketinin mücadelesi sayesinde başörtüsüyle yazarlık yapabiliyor. Ama o bunun kendinden kaynaklandığını sanıyor. Devlet boyun eğmez, çünkü devlet Hilal Kaplan'dır artık. Doğrusu şudur: Devlet boyun eğecektir. Halk efendidir. Devlet köledir. Devlet, "devlet boyun eğer" diyenlerin olacaktır.

      Yanıtla (0) (0)
    • Muzaffer Saglam13 Kasım 2012 Salı 12:43Hilal hanim Kurd halkinin cok degerli bir dostu!

      Hilal Kaplan hanfendi gercekten Kurd halkinin cok degerli olan bir gaseteci dostu. Zaten onun bu soyledigini diye bilirim'ki PKK ve BDP siyasetinin disinda olan bizim diger tum Kurdler onun soyledigi sekilde dusunuyorlar. Ki onun bu aciklamasina ek olarak sunuda eklemekte yarar goruyorum, demek istedigim; BDP tamamen Kandil'ê gore bir siyaset yapiyor. Yani Kandil onlara ne gibi bir emir verirse, neticede onlar ona gore hareket etmek zorundadirlar. Bugun yuzlerce insanimiz olum doseginde ne y

      Yanıtla (0) (0)
    • Ronahî12 Kasım 2012 Pazartesi 21:24KÜRT PARTİLERİ BİRLEŞMELİDİR

      Not: Değerli yorumcumuz, Büyük harflerle yazılan yorumları yayınlayamıyoruz. Kriterlerimize uygun olarak yeniden yorum yazmanızı diler, ilginize teşekkür ederiz...

      Yanıtla (0) (0)
    • Ronahî13 Kasım 2012 Salı 06:22SATILIK BİR SİTESİNİZ

      Büyük harflerle yapılan yorumları yayınlamıyormuş ya defolun gidin sizin faşist türk devletinden ne farkınız var

      yorum işinize geliyorsa yayınlıyorsunuz yayınladığınızı da keserek biçerek işinize gelmiyorsa yok hakaretmiş yok büyük harfmiş size ulan cezaevlerinde ölüm sınırında insanlar var bunların içinde arkadaşlarım ve akrabalarım da var sen kalkmış büyük harf küçük harf hikayeleri anlatıyorsun bana başlarım büyük harfinede senin... Not: 'Büyük harflerle yapılan yorumları yayınlamıyormuş ya defolun gidin sizin faşist türk devletinden ne farkınız var' Ya Rabbi, Aklıma mukayyet ol...

      Yanıtla (0) (0)
    • Dr.fuado14 Kasım 2012 Çarşamba 02:47Hilal Kaplan a Bir kaç soru!

      1)Kürdler anadillerini her yerde konuşabilir mi?
      2)Kürdler ayrılıp bağımsız en azından TC ye bağlı olmayan bir devlet kurmak isteyebilirler mi?
      3)Türklerde ve siz de ciddi empati eksikliği olduğuna inanan bir müslüman isem ne dersiniz.?
      4)Bu ülke de yaşayan milli, ecdadcı,fetihçi,türkçü birde muhafazakar milliyetçiler neredeyse ırkçılık hastalığının genetik bir geçiş yaptığına inandıracak seviyeye geldiğini düşünürsem?

      Yanıtla (0) (0)
Yazarın Diğer Yazıları
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89