• BIST 9668.36
  • Altın 3996.585
  • Dolar 38.8091
  • Euro 43.2885
  • İstanbul 17 °C
  • Diyarbakır 14 °C
  • Ankara 21 °C
  • İzmir 22 °C
  • Berlin 11 °C

Barışa direnenlere #direnbarış

Hilal Kaplan

Başbakan Erdoğan, barışın zor, savaşın kolay olduğunu tam da bugünkü gibi zaman dilimleri için söylemişti. Savaşan devlet ile barışan devletin arasında derin yapısal farkların olacağı ve bunun da devletin dönüşümüne en büyük dinamizmi kazandıracağı aşikârdı. Ancak sadece 30 yıllık değil, 90 yıllık bir kamburdan kurtulmaya çalışmak, yerleşik kadro ve zihniyeti bu minvalde değiştirmeye kalkmak uzun soluklu bir çabayı da beraberinde getirecekti. Kürt sorununun demokratik yollardan çözümüyse, bu projenin en önemli ve zor ayağını oluşturuyordu.

Gezi olaylarının ardından Cizre'deki 'asayiş' gösterisi, Dersim'deki ev taramaları ve en son Medeni Yıldırım'ın hayatını kaybetmesine, sekiz kişinin yaralanmasına yol açan Lice'deki acı olay… Öcalan, son notlarında şöyle demişti: 'Bu şiddet sarmalını bize dayatanlar, 'Bu defa bizsiz barışamazsınız' demeye getiriyorlar.' Öcalan, ne yazık ki haklı çıktı ama ardından ekledi: 'Engellemelere rağmen süreç ilerleyecek.'

Fakat anlaşılıyor ki bu yolda yalnız yürünecek.

Polis, asker, 'sivil' bürokratlardan bir kısmı, inisiyatifin kendilerinden tamamen çıkmasına ve siyaset alanına kaymasına, bazı alanlarda serbestçe at koşturamamalarına tahammül edemiyorlar.

Toplamda 40.000 kayıp vermiş iki tarafı yıllardır bir masanın etrafına oturmaya çağıran aydınlar, ilk kez bu hayali gerçeğe dönüştürecek bir lider çıkmışken, onun birkaç sözünü gerekçe gösterip aynı masaya oturmaya bile yanaşmıyorlar. Zaten ihtiyatlı iyimserler olanları da tekinsiz kötümserlere rücu etti bile.

Batılı misyon şefleri, BDP hareketi içinden isimlerle buluşup 'Gün sizin gününüz. Savaşmaktan vazgeçmeyin. Yanınızdayız' diyerek Kürt Mehmet'e yine nöbet yolunu göstermeye çalışıyorlar.

İran, neoconlarla aynı çizgide, Kandil'i yakın markaja alarak, PKK'nın Öcalan'ı ezerek yoluna devam etmesini telkin ediyor.

Taksim'den devrim devşirip Erdoğan'ı yıkamayanlar, hedef büyütüp gözlerini bölgeye dikiyorlar. Neyse ki provokasyon konusunda memleketteki en yetkin halk Kürtler de, bu sakil plan şimdiden suya düşmeye aday görünüyor.

Kurtla beraber yiyip, kuzuyla ağlar misali Halk TV, nasıl oluyorsa Nuçe TV'nin canlı yayınını aktarıyor. Ancak çözüm karşıtı iştahlarını da gizleyemeyen bir altyazıyla elbette: 'Lice'de çıkan olaylar, AKP'nin de PKK'nın da çok samimi olmadığı açılımın bittiğinin aleni ilanıdır!'

Kürtlerin hayatını çok önemsediği için meclisteki çözüm komisyonuna üye bile vermeyen CHP'liler #direnlice yazıyorlar ki biz bunu elbette #dirensavaş diye okuyoruz.

Roboskî bombalandıktan bir gün sonra havai fişeklerle yılbaşı kutlayanlar, giden 34 cana katır diyen yoz dilin yazılarını paylaşmaya doyamayanlar, bu kez ne hikmetse sokaklara akın ediyorlar.

Bu minvalde sürecin şimdiye kadarki en büyük imtihanı ne Paris'te işlenen karanlık suikasttir, ne de Ak Parti Genel Merkezi'ndeki Erdoğan'ın makamına ve Adalet Bakanlığı'na yapılan saldırıdır. Sürecin en büyük imtihanı Lice'dir. Zira gerçekleşen hayat kaybına ve yaralılara sebep olan failler, ilk defa sürecin baş aktörlerinden birini, yani devleti temsil etmektedir. Bu yüzden Lice'ye diğer hadiselerin hepsinden daha hassasiyetle yaklaşılmalıdır.

Karakola karşı tepkinin nedenleri, göstericiler arasında kimlerin olduğu, vb. konu başlıkları uzunca konuşulabilir. Ama bir ölü ve dokuz yaralının yanında bunlar tali meselelerdir. Hükümet, eski devlet geleneğinin işlediği binlerce katliamdan sorumlu olmayabilir. Ancak bunların hepsinin yükü, toplumsal hafızada mevcuttur. Buna hâlen çok taze olan Roboskî acısını da eklediğimizde, Kürtlerin devlete bakışına neden ontolojik bir tekinsizliğin eşlik ettiğini anlamak zor değil. Kürtlerin çözüme olan inancını kaybetmelerine yönelik bu eylemin sorumluları ivedilikle soruşturulmalı ve yargı önüne çıkarılarak hukuk içerisinde gereken yapılmalıdır. Savcının hemen olay yerine intikal etmesi, BDP Eş Başkanı Gültan Kışanak'ın sağduyu çağrısı ve İçişleri Bakanlığı'nın bir grup Mülkiye ve Jandarma müfettişini adli soruşturma yapmaları için Lice'ye göndermesi devam ettirilmesi gereken olumlu adımlardır.

Ezcümle yol uzun ve çetin. #direnbarış, biz direneceğiz.

  • Yorumlar 3
  • Facebook Yorumları
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    • sabri ayçiçek30 Haziran 2013 Pazar 15:20Hepimize,yeni bir dil gerek!

      Bu süreçte,bir "barış antlaşması" yapıp da olayı bitiremiyoruz,barışın inşa edileceği bir sürece giriyoruz. Dolayısıyla çok aktörlü, çok karmaşık ama çözümsüz de olmayan bir sürecin adıdır bu. Önce kendimizden başlayarak, dilimizdeki, "ötekini", daha da ötekileştirici,reddedici,küçük düşürücü söz ve alışkanlıklardan vazgeçerek başlayabiliriz buna. Hiçbir şeyi de küçük görmeden ve Avusturyalı yazar gibi diyerek: Yeni bir dil olmadan, yeni bir dünya kurulamaz.

      Yanıtla (0) (0)
    • diyar diyarım30 Haziran 2013 Pazar 12:51barış

      Barış, silahın susması değildir. Barış, silahın konuşma ihtimalinin kalmamasıdır

      Yanıtla (0) (0)
    • renas çağan30 Haziran 2013 Pazar 14:13erdoğan ve barış

      Hilal hanım hükemet barış sürecinin en başından beri kürtler için ne yaptı?
      siz de çok iyi biliyorsunuzki tayyip erdoğanın yapacağı bir kaç insani açıklama ve hükümetin atacağı demokratikleşme adımları ortamı yumuşatacaktır. ama erdoğanın seçim barajı düşmeyecek,çalışsınlar geçsinler gibi dalga geçer konuşmaları ve dilenciye sadaka verir gibi anadilde eğitim yok seçmeli ders verdik yeter şeklindeki konuşmaları barışın en büyük düşmanı.sizin gibi aydın geçinenlerin yapacağı en önemli şey erdoğanı ve hükümeti barışa ve barış diline davet etmektir...

      Yanıtla (0) (0)
Yazarın Diğer Yazıları
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89