İlk kez bu ülkede asker darbeciler sivil bir mahkemede “darbecilikten” mahkûm oldular. Hukuk ve demokrasi tarihimiz için büyük bir dönüm noktası bu.
Ama ülkede “büyük bir demokrasi dönemeci dönüldü” diyen bir hava yok, bir burukluk var herkeste.
Her türlü sivil iktidara karşı “el altında darbeci bir ordu bulunsun” diyen ulusalcıları söylemiyorum, onlar darbeciliğin yediği her tokatta karalar bağlıyorlar zaten.
Onlar için en mükemmel ülke, ordunun iktidarında Kürtlerin, dindarların, solcuların sürekli ezildiği bir ülke.
Meselemiz onlar değil.
Genelde bir tatsızlık hissediliyor.
Herkes Balyoz’un bir darbe hazırlığı olduğunu biliyor, “kanıtlarla oynandı” diyenler bile Balyoz’un “kurallara ve emirlere uygun” bir askerî manevra olduğunu söylemiyor, teyplere kaydedilen konuşmalar, hakiki isimlerle hazırlanan “tutuklanacaklar” listesi, planlar, hükümet aleyhindeki nutuklar bir darbe girişimiyle karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor.
Peki, niye tedirgin bir havayla karşı karşıyayız?
Darbeciler hapse atıldı ama “askerî vesayetin” yerine demokratik bir düzen kurulmadı, aynı çarpık sistemin başına “siviller” geçti sadece, askerî vesayet düzeni bütün yasaları ve baskı mekanizmalarıyla taş gibi duruyor yerinde.
Sanırım kuşkulu ve tedirgin iklimi yaratan da bu.
Eğer askerî vesayet geriletildikten, darbeciler yakalandıktan sonra Türkiye Avrupa Birliği yolundaki macerasına eski hızıyla devam etseydi, 12 Eylül’ün kanlı izleri kazınsaydı, Anayasa ve yasalar değişseydi, özgürlükler genişletilseydi, her ırktan ve dinden vatandaşlar arasında eşitlik sağlansaydı, gerçek bir hukuk ve demokrasi sistemi yerleştirilseydi, Balyoz davasının sonuçları böyle karşılanmazdı.
Bir dönemin bitişi güvenli bir sevinçle selamlanırdı.
Ama bir “dönem” bitmedi, o “baskıcı dönem” yeni efendileriyle devam ediyor.
Bu da, Balyoz davasını insanların “askerî vesayete karşı demokrasinin zaferi” olarak değil, aynı sistemin yönetimini ele geçirmek için çarpışan iki güçten birinin zaferi olarak görmesine yol açıyor.
Bu da kuşkuları arttırıyor.
Demokrasi ve hukuk için değil de kendi siyasi ikbali için dövüşmüş gibi görünen “sivil siyasetçilerin” hile yaptığı iddiaları toplum tarafından keskin bir güvenle geriye püskürtülmüyor.
Ne yazık ki böyle ümitli bir ortam sağlanamadı.
Ülkedeki her hamle, askerî vesayetin “sahipliği” için verilen dövüşün bir parçası olarak algılanmaya başladı.
Bu algının derinleşmesi, AKP’li insanların da aralarında bulunduğu geniş bir kesimin “ne oluyor” sorusunu gittikçe artan bir endişeyle sorması bütün ülkeyi zehirleyen bir güven kirliliği oluşturuyor.
İktidar ise bunu değiştirmeye değil tam aksine koyulaştırmaya yol açacak konuşmalarla gerginliği arttırıyor.
Toplumda AKP’ye karşı kuşkulu bir havanın doğması AKP yönetiminde de “bunlar bize düşman” kuşkusunu arttırıyor, toplum birbirini “düşman” olarak gören iki uca doğru çekiliyor.
AKP’lilerin durumu daha iyi görebilmesi için sanırım referandumdan önceki günleri bir hatırlaması gerekiyor, toplumdaki ümitli havayı, geleceğe güveni, düzenin değişeceğine olan inancı hatırlarlarsa, bugün AKP’ye yönelik bu “kuşkulu” yaklaşımın düşmanlıktan değil AKP’nin fazlasıyla “statükocu” davranmasından kaynaklandığını da belki kavrarlar.
Şu gerçeği hep birlikte kabul etmemiz gerek bence, biz bir toplum olarak Kürt’üyle Türk’üyle zehirlendiğimiz çarpık bir eğitimden geçtik, bu eğitim kendi içinden “değişimci” bir zihniyet ve kadro çıkartamıyor, geçmişimizde örnek alacağımız “demokrasi” mücadeleleri yok.
Burada herkes “iktidarı ele geçirip” diğerlerini ezmek üzere biçimlenmiş bir düşünce ve inanç yapısına sahip.
AKP kadroları da bu çarpıklığın dışında değil.
AKP iktidarının ilk yılları ile bugünü kıyaslayıp da “aradaki fark nereden kaynaklanıyor”, o özgürlükçü ve demokrat parti neden şimdi “baskıcı bir statüko partisi oldu” diye sorduğumuzda, benim görebildiğim kadarıyla tek bir cevapla karşılaşıyoruz.
Avrupa Birliği.
AKP, iktidarının ilk dönemlerinde Avrupa Birliği’nin “kriterlerini” kabul etmişti, Avrupa’nın “demokratik” mücadelesinden elde edilen tecrübelere uygun biçimde ilerlemişti, büyük bir sevinç, inanç, güven yaratmıştı.
Evrensel bir parti gibi hamleler yapmıştı.
İktidarını sağlamlaştırdığını düşündüğü andan itibaren sadece Avrupa Birliği’nden değil, çok daha vahimi, Avrupa Birliği’nin “kriterlerinden” uzaklaştı, yerelleşti, statükoculaştı ve statükonun başına geçmek için mücadele eden bir partiye dönüştü.
Avrupa’dan koptuğu andan itibaren de başka türlü olamazdı zaten, eldeki kadrolar ve zehirlenmiş zihinler başka bir iklim yaratamazdı.
Balyoz’a gösterilen tepkilere bir de bu açıdan bakarsak sanırım temel bir sorunu da daha net görebileceğiz.
- BIST 9453.7
- Altın 4124.087
- Dolar 38.8057
- Euro 44.0645
- İstanbul 24 °C
- Diyarbakır 30 °C
- Ankara 23 °C
- İzmir 30 °C
- Berlin 22 °C
- Nûbihar Dergisinden Kürt Dili Dosyası!
- Nûbihar dergisinin 164.sayısı çıktı!
- Gazeteci Evrim Kepenek'e kelepçeli gözaltı!
- Gazeteci Sinan Aygül'e saldıran korumalar tutuklandı
- 15 barodan gazeteci Sinan Aygül’e yönelik saldırıya kınama
- İbrahim Kalın MİT Başkanlığına atandı
- Çanakkale ve Balıkesir'de art arda deprem
- Buldan ve Sancar eş başkanlığı bırakacaklarını açıkladı
- Başak Demirtaş: Selahattin adaylığını üç kez iletti
- Şenyaşar ailesi: ‘Gereken yapılmazsa ‘adalet’ pankartını Meclis’e asacağız’
- Cumhurbaşkanı Erdoğan yeni kabineyi açıkladı
- HDP’li yönetici: Demirtaş’ın talebi genel merkezimize ulaşmadı
- Biden, sahnede yere düştü
- Demirtaş: HDP, cumhurbaşkanı adaylığı talebimi gerekçesiz reddetti
- Selahattin Demirtaş: Aktif politikayı bırakıyorum
Balyoz ve Avrupa

Ahmet Altan- / Yazar
- Yorumlar 1
- Facebook Yorumları
Yazarın Diğer Yazıları
- Böyle olmaz05 Eylül 2016 Pazartesi 01:22
- Tiyatro28 Ağustos 2016 Pazar 23:15
- Yüz yıllık gün21 Ağustos 2016 Pazar 22:58
- Ne oluyor?14 Ağustos 2016 Pazar 22:56
- Canavarlar bahçesi ve Taraf07 Ağustos 2016 Pazar 21:37
- Bir hikâye kalır01 Ağustos 2016 Pazartesi 00:28
- Goril ve Robespierre20 Temmuz 2016 Çarşamba 02:10
- “FETÖ'cü denilip geçilecek bir iş değil bu"18 Temmuz 2016 Pazartesi 07:10
- Enverleşmek12 Temmuz 2016 Salı 22:57
- Montezuma11 Temmuz 2016 Pazartesi 01:07
- Le Tour…05 Temmuz 2016 Salı 18:11
SON EKLENEN GALERİLER
ÖNE ÇIKANLAR
Fotoğraflarla Kürdistan’a dönen ilk hacı kafilesi
Başkent Hewler’de huzurevi
IŞİD’in son mevzisinden kaçış...
Kürdistan Parlamentosu'nun yeni üyeleri yemin etti
12345678
- Süleyman ÇevikKürtçe zorunlu eğitim bir haktır!
- Ersin TekGeleceğin Önündeki Engel: Geçmiş!
- Roşan LezgînZazakî Kur’an Meali ve İncil çevirisi
- Bayram BozyelSri Lanka; İktidar hırsının trajik sonuçları
- Abdullah Can“Bediüzzaman’ın hançeri” mi, Bediüzzaman’ı hançerlemek mi? (5)
- Mustafa Özçelik‘’Helalleşme’’ söylemini destekleyerek, kapsamlı helalleşmelere kapı ara
- Rahmetullah KarakayaBinelim kuşa gidelim Muş’a (2)
12
Sait Çürükkaya...
Antep'te sokak düğününe bombalı saldırı
Cizre'deki bodrumlarda ne yaşandı?
Nizamettin Ariç - Xakî Bîngol - Çîyayê Şengalê
12345678
- Murat YetkinSon üç gün, son üç soru
- Hayko BağdatKürtler TİP’e neden kırgınlar?
- Arzu YılmazKürt seçmenin seçimi ve dış politika
- Hediye LeventCIA Şefi neden Orta Doğu'da?
- İsmail Beşikci59 Yıl Sonra Şemdinli
- Mehmet Latif YıldızGüçlendirilmiş parlamenter sistem üzerine
- Akif BekiHDP’yi kapatmak neye yarar?
- Fehim TaştekinKürtler için lanet geri mi dönüyor?
- Ahmet TaşgetirenYargı sancısı -bumerangı unutmamak
- Fehmi KoruFırat’ın doğusuna gitmiyoruz, tamam. "Neden"...
- Aydın Doğanİstanbul seçimleri ve ötesi…
- Galip Dalayİran'a Sovyet modeli...
- Hakan AlbayrakMalcolm X
- Elif ÇakırBize ne oldu böyle?
- Orhan Kemal CengizHDP neden arabayı atın önüne koyuyor?
- Yaşar YakışFırat’ın doğusu sorunu askeri harekâtsız da çözümlenebilir mi?
- Mücahit BiliciDonald Trump’ın Zülkarneyn olarak portresi
- Tarık Ziya EkinciKılıçdaroğlu'nun Ahmet Türk'le görüşmesi bir skandaldır
- Akdoğan Özkan'ABD Çin ile Savaşacak'
- Murat SabuncuABD, Türkler ve Kürtler arasında 'çözüm' için devrede mi?
- Ahmet AltanMilliyetçilik ve Aydınlar
- Aslı AydıntaşbaşYalancı bahar mı ikinci bahar mı?
- Amberin Zaman‘Al papazı, ver papazı’ derken elde ne kaldı?
- Etyen MahçupyanErken seçim istemeyip ne yapsaydı?
- Kadri GürselÜç yıl sonra HDP yine anahtar
12345
RÖPORTAJ
Arzu Yılmaz: Irak Başbakanı Kazımi’nin ziyareti Türkiye’den ABD’ye mesajKürt sorunu üzerine çalışmaları ile tanınan ve Kürdistan Bölgesinde de görev yapan Hamburg Üniversitesi Misafir Öğretim Görevlisi Dr. Arzu Yılmaz Irak Başbakanı Kazımi’nin ziyaretini Evrensel'e değerlendirdi.
Türkan Elçi: 'Tahir hiçbir rüyamda benimle konuşmadı’Bugün Diyarbakır Barosu Tahir Elçi’nin öldürülmesinin beşinci yılı.
Kürt hukukçuya Yeni Zelanda'dan 'Küresel Etki ÖdülüERBİL (K24) - Kürt hukukçu Rez Gerdi, mültecilerle ilgili yaptığı çalışmalar ve gösterdiği çabalar nedeniyle Yeni Zelanda’da “Küresel Etki Ödülü”nü kazandı.
PSDK lideri: Kürtler ABD’yle doğrudan görüşmeliKürdistan Sosyalist Demokrat Partisi (KSDP) Genel Sekreteri Muhammed Haci Mahmud, Bağdat’la yaşanan bazı sorunlar konusunda kesin sonuçlar alınması için Kürtlerin ABD’yle doğrudan görüşmesi gerektiğini söyledi.
ÖZEL MAKALE
Konya’daki katliama ilişkin gözaltı sayısı 13’e çıktıKonya’da yedi kişinin katledildiği ırkçı saldırıya ilişkin gözaltına alınanların sayısı 13’e yükseldi.
Reuters: Türkiye sınıfta kaldıKoronavirüs salgınıyla mücadele kapsamında Türkiye'de 2 haftadır hafta sonları akşamları sokağa çıkma yasağı uygulanıyor. İngiliz haber ajansı Reuters'ın analizine göre bu yasaklar bir işe yaramadı.
Demirtaş hakkında yeni iddianame: 3 yıla kadar hapsi istendiAnkara Cumhuriyet Başsavcılığı, Başsavcı Yüksel Kocaman'ı hedef gösterdiğini iddia ettiği HDP'nin tutuklu eski eş genel başkanı Selahattin Demirtaş hakkında yeni bir iddianame hazırladı. İddianamede Demirtaş’ın 3 yıla kadar hapsi istendi.
Mesud Barzani: Kerkük; anılar, düşler ve düşüncelerBarzani, “Saddam Kerkük’ün Kürtlerin hakkı olduğunu kabul ediyor muydu?” şeklindeki soruya, “Şahsen kendisi bana, ‘Kerkük Kürt kentidir’ dedi."
KÜLTÜR SANAT
Nûbihar Dergisinden Kürt Dili Dosyası!Nûbihar dergisinin 165. Sayısı Kürt Dili Dosyası olarak çıktı.
Nûbihar dergisinin 164.sayısı çıktı!Nûbihar dergisinin yeni sayısı okuyucusuyla buluştu.
Nûbihar dergisinin 163. sayısı çıktı3 ayda bir Kürtçe yayınlanan Nûbihar dergisinin 163. sayısı zengin bir içerikle çıktı.
Feyruz, Suudi Arabistan’da konser vermeyi reddettiArap dünyasının yaşayan en büyük şarkıcısı Feyruz, Suudi Arabistan'ın insan haklarına saygı göstermediğine dikkat çekerek konser davetini reddetti.
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89
Tel : 0532 261 34 89
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.