• BIST 10225.48
  • Altın 4307.241
  • Dolar 40.2513
  • Euro 46.7406
  • İstanbul 25 °C
  • Diyarbakır 26 °C
  • Ankara 22 °C
  • İzmir 28 °C
  • Berlin 16 °C

Aydın düşmanlığı

Ahmet Altan-

Toplumla aydın arasında daima gergin bir ilişki vardır.

İki birbirine zıt isteği aynı anda içinde barındırır toplum.

Olduğu gibi kalmak ister ve değişmek ister.

Aydın da, değişmek isteyen toplumun kendi içinden, kendini değiştirmesi için çıkardığı kesimdir.

Büyüyen bir ağacın, güneşe doğru uzanan en ucundaki dallarıdır aydın.

Aydın, toplumu değişmeye zorlar, toplum bir yanıyla bundan hoşlanır, bir yanıyla da bundan nefret eder.

Aydın, “bir görev” olarak üstlenmez değiştirmeyi.

Onun varoluş biçimi zorlayıcıdır.

Gerek Kemalistler, gerekse dindar muhafazakârlar “aydın” kavramını “bilgiyle” ilişkilendirirler.

Onlara göre “bilgili” insan aydındır.

“Bilgi”
aydının tek özelliği değildir, hatta en önemsiz özelliğidir.

Bir insanın aydın olabilmesi için “bilgiden” yeni “bilgi” üretebilmesi, bu bilginin yayılmasına yardımcı olabilmesi gereklidir.

Bunu da hiç öyle “bilinçle” yapmaz, doğası öyledir.

En basit örneği ile anlatırsak, bir romancı topluma hizmet etmek için roman yazmaz, roman yazmadığı zaman ölecekmiş gibi hissettiği, derin bir acı çektiği ve bu acıyı da ancak roman yazarak dindirebildiği için yazar.

Ama iyi bir roman yazabildiyse, yazdıkları toplumun ya insanla ilgili bilgisini, ya toplumla ilgili bilgisini, ya da doğayla ilgili bilgisini yeniler, o bilgiye yenilikler katar ve bunu da “yazının” kendine ait estetiğiyle yapar.

Bunu yaparken sahip olduğu bilgiler ya da düşünceler hiç de önemli değildir.

Balzac kralcıydı, Knut Hamsun ve Ezra Pound faşistti, Neruda komünistti, Yahya Kemal muhafazakârdı, Necip Fazıl sağcıydı, Nâzım Hikmet solcuydu, Graham Greene dindardı, André Gide dinsizdi.

Birbirlerine hiç benzemezlerdi ama hepsi toplumlarına yeni bilgiler, yeni sesler, yeni gerçekler, yeni düşünce biçimleri, yeni söyleyiş tarzları bağışlayarak, kendi varlıklarıyla toplumda varolanın değişimine katkıda bulundular.

Bunu, sahip oldukları bilgiyle değil ürettikleri bilgiyle yaptılar.

Bizim toplumumuzda “aydın” olmanın bilgi sahibi olmaya indirgenmesi ise dindarların ve Kemalistlerin “bilgiyi” yücelten yaklaşımlarından kaynaklanmıştır.

Din için bilgi çok önemlidir çünkü Allah’ın yolladığı “bilginin” yayılmasına dayanır din, o bilgiyi ancak “bilgi” sahibi olarak yayabilirsiniz, o yüzden bilgi dindarlar için kutsaldır.

Kemalistler ise toplumun ancak “bilgiyle” aydınlanıp ilerleyebileceğine inandıkları için bilgiyi ve “bilgili adamı” kutsamışlardır.

İki kesim de kendi “aydınını” bilgisiyle ölçmüştür.

Bilgili bir din adamı sadece bilgili bir din adamıdır, aydın olabilmesi için o bilgiden yeni yorumlar üretebilmesi, o bilgiyi yeni bir biçimde aktarabilmesi, yeni “tarikler” bulması, o yoldan nasıl gidileceğini anlatabilmesi gerekir.

Ama “din” kutsal bir kaynaktan neşet ettiği için her yeni yolu, her yeni bilgiyi, her yeni yorumu şüpheyle karşılar, Batı’da Protestanların bizim diyarlarda ise mutasavvıfların çektikleri bu şüphenin sonucudur.

Kemalizm de sadece “varolan” bilgiyi kutsar ve ondan yeni bilgiler üretilmesinden daima kuşkulanır, Cumhuriyet tarihi boyunca yeni “bilgiler” üreten neredeyse bütün aydınlar cezalandırılmışlardır.

Din ve Kemalizm, “bilgi üretenden” duydukları huzursuzluğu, rahatsızlığı, toplumun “değişmek istemeyen” yanının doğal tepkisiyle bütünleştirerek, “bilgi sahibini” yüceltmiş, “bilgi üreteni” ise neredeyse lanetleyerek onu “düşman” ilan etmiş ve “aydın düşmanlığını” benimsemişlerdir.

İki kesim de “kendi içinde” sadece bilgi sahibini “muteber” kabul etmiş, bilgi üreteni ise dışlamıştır.

Bugün dinin ve Kemalizmin tutucu özelliklerini bünyesinde toplayan Başbakan Erdoğan ve AKP yönetimi yeniden “aydın düşmanlığını” ön plana çıkartmaya, aydınlara karşı bir cihada girmeye uğraşıyor.

Bunun birçok nedeni var.

Birincisi böyle bir savaşla “toplumun değişmek istemeyen” yüzünün hazır desteğini arkalarına alıyorlar.

Hatalarını ve eksiklerini bu kavganın arkasına saklamayı hesaplıyorlar.

Sürekli olarak toplumu değişime zorlayan “aydının” bu zorlayıcılığından ve tutuculuğa getirdiği kaçınılmaz eleştiriden kurtulmak istiyorlar.

Kendi “bilgilerinin” en yeterli ve gerekli bilgi olduğuna inanıp, yeni her türlü bilginin onların konumunu sorgulatacağından endişe ediyorlar.

Bu kaçınılmaz bir kavgadır.

Toplumlar, olanı muhafaza etmek isteyenle, olanı değiştirmek isteyenlerin bu çatışmalarıyla ilerler.

Toplumun olanı muhafaza etmek isteyen yüzünü genellikle siyaset, toplumun olanı değiştirmek isteyen yüzünü de genellikle sanat ve bilim dünyasının aydınları temsil eder.

Siyaset her zaman daha güçlü gözükür.

Ve siyaset daima yenilir.

Çünkü toplumlar bir yandan oldukları gibi kalmaya çabalarken bir yandan da oldukları gibi kalırlarsa “öleceklerini” bildiklerinden “değişebilmek” için kendini değiştirecek aydını kendi içinden çıkarmıştır, yaşayabilmesi, gelişebilmesi, değişebilmesi için kendi içinden çıkardığı aydına muhtaçtır.

Toplumun yaşaması ancak aydınların zaferiyle mümkündür.

Onun için de “yaşayan” her toplumda aydınlar, böyle bir amaçları olmasa bile savaşı kazanır.

  • Yorumlar 7
  • Facebook Yorumları
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    • Bilal Yüksel02 Mayıs 2012 Çarşamba 10:19Bilmediğini biliyorum zannetmek yanlışa götürürür

      Sayın Altan Hak din İslam'ın gerçeği tasdik ettiğini bilmiyor ve yanlışa düşüyor. İyi niyetli inşaallah Allah gerçeği kavrayabilmeyi nasip eder

      Yanıtla (0) (0)
    • ishak aksu02 Mayıs 2012 Çarşamba 14:49hak dini

      her kesin yorumuna saygili olmak demokrat olmanin geregidir.ancak elestiri yapmak da en az bunun kadar dogal ve gereklidir.bilal arkadasin yorumunu okudum,oncelikle altan ustanin bunu idrak edemeyecek kadar 'cahil'oldugunu sanmiyorum,bence bu analizde islam dininde hakikat yada bilginin anlami onemi degil,islam ve kemalizim geleneginin,yani ardillarinin bu kavrami ele alis ve uygulama tarzi elestirilmistir ve gayet gercekcide olmustur.cok derinlikli bir makale olmus tebrik ediyorum kendisini..

      Yanıtla (0) (0)
    • umut bak02 Mayıs 2012 Çarşamba 15:32aaaa

      Evet hak din İslamdır.Tarihimize baktığımızda tonla ulema görebiliriz Kur'andan aldığı feyizle yeni arayışlar içinde bulunan ulemalar mesela Mevlana,Bedüzzaman,İmamı gazali v.b. gibi birçok ulema sıralayabiliriz ayrıca İslamı referans alan bir dünya yazar şair de vardır.Sayın Altan çok iyi niyetli biri olduğunuzu düşünüyorum İnşallah Allah gerçeği kavrayabilmenizi nasip eder.

      Yanıtla (0) (0)
    • ishak aksu02 Mayıs 2012 Çarşamba 16:51imam gazali

      umut arkadas oyle bir ornekleme yapmis ki yorumlamadan gecmek kabalik olurdu.hak dini islam bilginlerini zikrederken imam gazaliyi de yad etmis. kuskusuz sunni islam felsefesi tarihinde cok onemli bir yere sahiptir imam gazali.ancak genel islam felsefesi denince tutuculuk ve statukonun en belirgin savunucusudur. oyleki ahmet altanin aydin dusmanligi terimi tamda ona uyuyor, zira bircok islam felsefecisini zindik diyerek (ibn-i Rust gibi) batiya kacmak zorunda birakmistir...

      Yanıtla (0) (0)
    • hürses03 Mayıs 2012 Perşembe 12:04aydıncık

      İyi de Sayın Altan Türkiye'de toplumun değişen yüzünü temsil edeceklere bakınca ezici çoğunlukla kemalist tutucular kadrosunu görüyoruz.Boyunlarına bağladıkları flar onları aydın yapmaya ne kadar yeter.

      Yanıtla (0) (0)
    • arik04 Mayıs 2012 Cuma 11:51İbn Rüşd

      İshak Aksu arkadaşım önce Gazzalî'nin vefat tarihine, sonra İbn Rüşd'ün doğum tarihine ve nerede doğduğuna bir bakıver istersen kaçıp kaçmadığı anlaşılır. Yorumları okuyan ve üşenen olur ben yazayım en iyisi. Gazzalî'nin vefatı 1111. İbn Rüşd'ün doğum tarihi 1126. Doğum yeri ise Kurtuba, şu an İspanya'daki Cordoba şehri.

      Yanıtla (0) (0)
    • ishak aksu16 Mayıs 2012 Çarşamba 03:23arik arhadasa

      sevgili arkadasim kusura bakma cevabini yeni gördüm o yüzden gec yazdim.öncelikle ibn i rüst örnegini vermemin sebebi ayni yillarda yasamis olduklarinin kaniti icin degil,temsil edilen zihniyetin sonucu yurtdisina kacan degerleri anlatmak icindi.ayrica imam gazali bir alim olabilir,ama islamiyetin özü degildir.burda sorguladigim din degil kisilerdir.saddam hüseyinde müslüman oldugunu söylerdi,ama ne kadar temsil ettigi biliniyor sanirim

      Yanıtla (0) (0)
Yazarın Diğer Yazıları
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89