• BIST 10276.88
  • Altın 2390.367
  • Dolar 32.335
  • Euro 34.7427
  • İstanbul 18 °C
  • Diyarbakır 22 °C
  • Ankara 15 °C
  • İzmir 22 °C
  • Berlin 19 °C

Arınç’ın sözleri havada kalmasın

Yasemin Çongar

Konuşan herhangi bir siyasetçi değil, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’tı. Konuştuğu yer, herhangi bir ortam değil, Meclis kürsüsüydü. Nihayet, konuşmanın kendisi de, gerek vesilesi gerek işlevi itibariyle, herhangi bir konuşma değildi...

2012 Bütçe Kanunu üzerindeki Genel Kurul görüşmelerinde son konuşmalar yapılırken, Başbakan Erdoğan’ın da öngördüğü üzere hükümet adına söz alan Arınç, muhalefetin eleştirilerini cevaplayıp, güncel konulara değinmenin ötesine geçen bir perspektifle, konuyu Kürt meselesine getirdi ve meselesenin bence anadamarı olan “eşitsizlik” sorununun anayasada çözüleceğinin bugüne kadarki en güçlü işaretini verdi.

Arınç’ın, kuşkusuz öncelikle kendisini ama daha da önemlisi Başbakan’ı ve AKP hükümetini bağlayan ve hatta Kılıçdaroğlu ile Baykal’ın adlarını gayet müspet bir tonda zikretmek suretiyle ana muhalefeti de adeta “bağlamak isteyen” sözleri, Meclis Genel Kurulu’nda bugüne dek kimliklere saygı ve hak eşitliği adına sarfedilmiş en sağlam, en sahici sözlerdendi.

Şu ifadeleri hafızamıza yazalım:

“Kürt meselesi veya Kürt kimliği, üç sene önce, yirmi sene önce, otuz sene önce ortaya çıkmış değildir. Kürtlerin varlığı en az bin seneden beri bir gerçektir. Bunu inkâr edemezsiniz… ‘Ben Kürdüm’ diyen bir insanın bu ülkede hepimiz kadar, en az hepimiz kadar hayat hakkı, bilgi, eğitim, dil, kültür, kimlik hakkı ne varsa vereceğiz, ki bu bizim cebimizden verdiğimiz bir şey değil.”


Bu ifadelerin üç önemli işlevi olduğunu düşünüyorum.

Birincisi, mâlum gazetelerin tepesinden her gün bütün çirkinliğiyle sırıtan “Türkiye Türklerindir” şiarının özetlediği sıradan ve sıradanlığı ölçüsünde tehlikeli olan ırkçı zihniyet, bu cümlelerle gayet “merkezî” bir tekzip görmüş oluyor. Beğenseniz de beğenmeseniz de bu ülkede “merkez” değişti ve yeni merkezin zihniyeti, “Türkiye’nin, Türklerin olduğu kadar Kürtlerin de olduğu” kabulüne ve bu kabulün ifadesine yatkın. Nitekim Erdoğan da, daha önce birkaç kez, “ret” ve “inkâr” politikalarının terk edildiğini, “asimilasyon” politikasına da son verileceğini söyleyerek, Kürt varlığının ve kimliğinin zihinsel kabulü yönünde “merkez”in vardığı aşamayı göstermişti.

Arınç’ın sözlerinin ikinci önemli yönü ise, Erdoğan’ın geçmişteki ifadelerini de, bugüne dek herhangi bir cumhuriyet hükümeti adına yapılmış herhangi bir konuşmanın vaatlerini de aşan somut bir taahhüt içermesidir.

Başbakan Yardımcısı’nın Meclis kürsüsünden, bu ülkede “Ben Kürdüm” diyen herkese, “en az hepimiz kadar hayat, bilgi, eğitim, dil, kültür, kimlik hakkı ne varsa” verileceğini söylemesinin tek bir anlamı var: Kürtler, zaten hakları olan, olması gereken, uğrunda mücadelenin bile gereksiz, vaat edilmesinin bile zül sayılması icap eden anayasal eşitliği nihayet elde edecekler. Bu, vatandaşlık tanımının Türk-Kürt-vesaire ayrımı yapmadan “etnik” vurgudan arınmış bir ortak tanıma dönüştürülmesi demektir. Bu, aynı zamanda, Kürtlerin Kürt olmaktan kaynaklanan kültürel ve kimliksel farklılıklarını yaşayabilme ve yaşatabilme haklarının gözetilmesi, en önemlisi de kendi dillerini kullanma ve öğrenme hakkının anayasal güvenceye kavuşması demektir.Arınç şu kelimeleri gelişigüzel kullanmıyor kuşkusuz; “eğitim” diyor, “dil” diyor, “kültür” diyor. En çarpıcısı da, “Bu hakları vereceğiz” dedikten sonra, “verme” kelimesindeki garabeti fark edip, “cebimizden vermiyoruz” diye eklemek suretiyle, söz konusu olanın bir “lütuf” değil, seksen sekiz yıllık cumhuriyetin “gasp ettiği” hakların iadesi yönünde gecikmiş bir görevin yerine getirilmesi olacağını ima ediyor.

Arınç’ın sözlerinin üçüncü önemli yönü ise, bu topraklardaki şiddeti, savaşı, kanı durdurma potansiyelidir. Kürtlerin kendilerini Türklerle eşit hissetmeye başlayacağı ve bu eşitliğin güvencesini anayasada bulacağı bir Türkiye, Kürt meselesini büyük ölçüde çözmüş olur, bu da, “milliyetçi şiddetin” yani “PKK meselesinin” tümüyle son bulmasa bile, kaçınılmaz biçimde etkisizleşmesi, tabansızlaşması sonucunu verir.

Tabii, bütün bunlar tek bir şeye bağlı! Siyasi iradenin sözünün gereğini yapması, “eşitlikten” yana somut adımlar atması gerekiyor. Arınç’ın birkaç cümlesiyle işaret ettiği açık ufka erişebilmemiz için başta Erdoğan ve AKP olmak üzere, bu ülkede siyasi iradeyi temsil eden herkesin, yeni anayasayı “eşitlik” temelinde yapmak için azami gayret sarfetmesi gerekiyor. “Türkiye, bütün vatandaşlarınındır” demek o kadar da zor değil. MHP’den umutlu olmak için pek bir neden yok ama AKP, BDP ve, evet, kendisine rağmen CHP, tarihî bir sorumlulukla karşı karşıya.

  • Yorumlar 1
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Yazarın Diğer Yazıları
    ÖNE ÇIKANLAR
    Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
    Tel : 0532 261 34 89