• BIST 9812.78
  • Altın 2427.694
  • Dolar 32.5699
  • Euro 35.0032
  • İstanbul 24 °C
  • Diyarbakır 27 °C
  • Ankara 25 °C
  • İzmir 24 °C
  • Berlin 6 °C

'Apo bir şey söyler, KCK durur' mu?

Oral Çalışlar

Abdullah Öcalan, BDP heyetiyle yaptığı son görüşmede; bazı TV yayınlarında ve gazetelerdeki kendisine yönelik değerlendirmelere değinmiş: “Örneğin şöyle yaklaşanlar var; ‘Apo bir şey söyler ve şu uygulamalar değişir’ ya da ‘şunlar şöyle bir hal alır, KCK durur ya da başlar’. Bu, süreçten ve Kürt halkından ve onun siyasal kurumlarından hiçbir şey anlamamış olmak demektir.” Öcalan’ın tepkisini şöyle yorumlamak mümkün: “Benim ‘Ne dersem olur’ yaklaşımında olduğumu düşünmek; Kürtlerin iradesini, siyasal kurumların iradesini ciddiye almadığımı düşünmek demektir.”

Öcalan herkesin gözü önünde; önerilerini, siyasi değerlendirmelerini ve çözüme ilişkin çizdiği yol haritasını; Kandil’e danışıyor, BDP heyetiyle tartışıyor, yurtdışındaki örgüt temsilcilerinin görüşlerini alıyor ve gelen cevaplara göre, bir yol haritası çiziyor. Onun liderlik ettiği bir müzakere ve diyalog süreci içindeyiz hâlâ. Sonunda onun söylediği, ortak bir irade haline dönüşüyor.

Öcalan’ın, Kürt siyasi hareketi üzerindeki ağırlığına dair; zaman zaman değişik beklentiler ve değerlendirmeler yapılmış olsa da Öcalan’ın etkisi, aradaki iletişim zorluklarına rağmen, her aşamada kendini kabul ettirdi ve hissettirdi.

Öcalan’ın gücü, örgütün kurucu önderi olmasının ötesinde; siyaseti doğru okuması, doğru bir kitle çizgisi izlemesinden geliyor. Kürtlerdeki barış talebini, silahların sonunun geldiği gerçeğini görmüş ve bu doğrultuda cesur bir çizgi sürdürebilmiştir. Herkesin olmaz dediği koşullarda o 'olur'u görüp söyleyebilmiştir.

Son dönemde, attığı her adımda; bazı Türk solcuları, demokratları, “Öcalan’ı dinlemeyecekler” şeklinde öngörülerde bulunsa da Öcalan, Kürt toplumuyla uygun adım yürümeye devam edebiliyor.

Bölünmenin önündeki engel Kürtler

Sırrı S. Önder, son görüşmelerinde, Öcalan’ın bölünme propagandası ve savaş çığırtkanlığı yapanları, şöyle eleştirdiğini ifade etti: “Bu ülkenin bölünmesi üzerinden ilkel propaganda ve savaş çığırtkanlığı yapan herkes gericidir. Herkes, Türkiye halkı bilmeli ki bu ülkede bölünmemenin, bir arada yaşamanın tek teminatı; Kürtlerin iradesidir ve bu konuda samimiyet ve tutarlılıklarını defalarca kanıtlamışlardır. Türklerin büyük barışımızın etrafında kenetlenmesi ve bu spekülasyonlara itibar etmemesi gerekiyor. Bunların hiçbiri, bölünme paranoyası üzerinden siyaset yapanların hiçbiri yerli değildir. Bunlar hep uluslararası angajmanların ajandaları ile çalışıyorlar.”

Burdaki 'ana saptama'yı iyi değerlendirebilmek önemli: Öcalan, Türklere de barış çağrıları yapmaya devam ediyor. Birlikçi bir dil kullanıyor. Savaşçıların dilinin ise 'yerli' olmadığına dikkat çekiyor.

Olumlu rüzgâr

Sırrı S. Önder’in son görüşmeden aktardıklarına göre artık, çözüm konusunda, daha önemli ve ciddi adımlar gündemde. Son günlerde tırmanan çatışma havasına ve arttığı öne sürülen gerilime rağmen, rüzgâr olumlu yönden esiyor. Öcalan da bu tabloyu ifade ediyor.

Öcalan’ın daha önce de vurguladığı “Çözüm konusunu siyasilerle konuşalım ve çözümü siyasi zemine taşıyalım” yaklaşımı, giderek gerçek anlamını bulmaya başlıyor.

Türkiye, ciddi bir kutuplaşmanın sıkıntılarıyla boğuşurken demokratikleşme, düşünce ve örgütlenme özgürlüğünün en çok zedelenmiş olduğu alandaki (Kürt meselesindeki) hamle de devam ediyor. Tabii şu da bir gerçek: Cezaevindeki gazeteciler açısından, baskı altındaki siyasetçiler açısından, asıl vahim tablo; hâlâ Kürtlerin yaşadığı bölgelerle Kürtlerle ilgili. O nedenle çözüm süreci, yalnızca Kürtleri ilgilendirmiyor. Kürtlere yönelik her demokratikleşme adımı; Türkiye’nin siyasi paradigmasının değişimi, yani 'siyasi özgürlük alanında yeni adımlar' anlamına geliyor.

Kürt sorunundaki her adım; Türkiye’nin diğer kimliklere dair psikolojisini de etkiliyor, etkileyecek. Yeni denge ve denklemler oluşacak, yeni koridorlar açılacak.

Çözüm süreci; geriye dönüşü olmayan bir yolculuk olarak başlamıştı ve öyle sürüyor. Meseleyi; “Öcalan’a tepki” veya “Erdoğan’a tepki” gibi gözlüklere indirgeyenler; yanıldılar, yanılacaklar.

Her iki siyaset insanı da yapacakları ve yaptıkları katkılarla tarihsel bir dönüşümün öncülüğünün temsilcisi olmaya adaylar.

  • Yorumlar 1
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Yazarın Diğer Yazıları
    ÖNE ÇIKANLAR
    Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
    Tel : 0532 261 34 89