• BIST 10642.6
  • Altın 4352.924
  • Dolar 40.5254
  • Euro 47.6148
  • İstanbul 24 °C
  • Diyarbakır 29 °C
  • Ankara 19 °C
  • İzmir 28 °C
  • Berlin 18 °C

Amed izlenimleri: Niteliksiz nitelik

Günay Aslan

Cumartesi sabahı Van'dan ayrıldım. Bitlis, Muş, Bingöl, Elazığ ve Malatya hattında hızlı bir haftasonu turu attıktıktan sonra da önceki akşam yorgun argın Amed'e vardım. Gittiğim yerlerde ilk olarak şehirlerin özgün mimarilerini ve kültürel kimliklerini yitirmiş oldukları gerçeğiyle karşılaştım.

Bu şehirler eskiden çok farklıydılar; hepsinin kendine özgü bir mimarisi, kültürel dokusu vardı ama, şimdi hepsi birbirine benziyor. Van'ı Tatvan'dan, Tatvan'ı Muş'tan, Muş'u Bingöl'den, Bingöl'ü Elazığ'dan, Elazığ'ı Malatya'dan, Malatya'yı Diyarbakır'dan ayıranın artık sadece 'ölçek' farklılığı olduğu anlaşılıyor.

Çarpık ve çirkin tek tip bir kentleşme almış başını gidiyor. Her şehirde TOKİ'nin insan ruhunu daraltan yapıları yükseliyor. Aradan geçen 20 yılda bir TOKİ Cumhuriyeti'nin kurulduğu belli oluyor. Mekansal ve kültürel bu 'değişimin' toplumsal dokuyu tarumar ettiği, her şehirde paralel toplumlar, kitlesel savrulmalar ve derin sınıfsal ayrışmalar ürettiği gözleniyor.

AKP Hükümeti kuru toprağı ekonominin motoru haline getirmiş ve nicel olarak büyümüş kötü bir şehirleşmeyi hayata geçirmiş ancak, çok ciddi sorunlar da üretmiş. Buradaki şehirlerin yüzde 80'i temel hizmet sorunu yaşıyor. Diğer hizmetler bir yana her 10 ilin 8'inde kanalizasyon şebekesi sorunu yaşanıyor.

Mekansal ve toplumsal dokudaki çarpık bu 'değişim' sınıfsal uçurumu da derinleştirmiş ve şehirleri sosyal patlamalara gebe hale getirmiş. Bilinçli bir müdahaleyle ve politik bir projeyle gerçekleştiği anlaşılan ve travma yaratan 'kentsel değişimin' bu yanı pek görülmüyor ve sorgulanmıyor fakat, bunun yakın erimde ciddi sorunlar üreteceği çıplak gözle bakıldığında bile fark ediliyor.

Diyarbakır'da yakın erimde ciddi sorunlar yaşayacak şehirlerin başında geliyor. Gerçi burada bugün bile çok ciddi sorunlar yaşanıyor ancak, bunlar her nedense görmezden geliniyor. Burada kimse gerçekleri açık açık konuşmaya ve tartışmaya yanaşmıyor. Siyaset dünyamızda ve kurumsal yapımızdaysa bir tıkanma ve yıpranma göze çarpıyor.

Burada dehşet verici bir yoksulluk ve buna bağlı olarak da derin bir sınıfsal ayrışma yaşanıyor.

Hali vakti yerinde olanlar tel örgülerle ve yüksek duvarları çevrili güvenlikli sitelere çekiliyor. Zenginlik ve güvenlik açısından Diclekent'in İstanbul Bahçeşehir'den bir farkı görünmüyor.

Amed'in yoksullarıysa gece kondu semtlerinde yaşam savaşı veriyor. Burada hırsızlık, fuhuş, uyuşturucu, kaçakçılık, şiddet olayları son derece sıradanlaşmış bulunuyor. Şehir bunları deyim yerindeyse içselleştirmiş görünüyor.

Kendini 'makro siyasete' kaptıran ve 'mikro sorunlar' için fırsat bulamadığı anlaşılan bizim siyaset sınıfıysa bu sorunlara eğileceği ve çözümler üreteceği yerde her durumda topu taca atıyor. İktidar ve rant hırsı gözleri kör etmişe benziyor. Her yerde neredeyse gruplaşma ve buna bağlı olarak da çürüme yaşanıyor.

Buraya gelmeden önce toplumsal sorunların bu kadar ağır olduğunu bilmiyordum. Aynı şekilde legal siyasetin bu sorunlar karşısında bu kadar duyarsız, dağınık, verimiz ve yetersiz kalacağını da tahmin etmiyordum.

Burada halkla siyaset sınıfı arasında ciddi sorunlar yaşanıyor. Halk ezberlerini bozamadığı, toparlanamadığı ve sorunlarına çözüm bulamadığı için siyasete tepki gösteriyor. Güven de duymuyor. Halkın güveni kırılmış görünüyor. Bir yurtseverin bir belediye başkanımıza söylediği gibi 'sadece şehitlerin hatırına' ona oy veriyor.

Burada AKP'yle KCK arasında müthiş bir çekişme yaşanıyor. AKP siyasetin bazı dinamiklerini konsilinde etmeye, edemediklerini de çürütmeye çalışıyor. KCK de buna karşı kontrolü elde tutmanın çabasını veriyor.

Siyaset sınıfı bundan dolayı inisiyatifsiz bırakılmaktan ve vesayetçi yaklaşımlardan yakınıyor. Sistemin de sorunları çözme yerine ötelemeyi tercih ettiğinden şikayet ediyor. Sorunun kişilerden değil, Kürt hareketinin sisteminden kaynaklandığını ileri sürüyor.

Umudunu kendine bağlayan halkı da sabırsız davrandığı ve kurumlara 'ne koparırsam kardır' anlayışıyla yaklaştığı için eleştiriyor.

Burada çoğu insan artık devleti ve hükümeti eleştirmiyor. Devlet ve hükümet ustaca aradan sıyrılmış; herkes birbirini eleştiriyor. AKP ağır sorunlar yaşayan halkı ve kendi derdine düşmüş siyaseti karşı karşıya getirmiş bulunuyor. Burada geleceğe bir tuzak kurulduğu anlaşılıyor.

AKP sorunlardan bunalan halkın er ya da geç kendisine geleceğini düşünüyor. Bu yüzden keyifle bu süreci izliyor. Ayrımcılık yapmaya ve sorunları ağırlaştırmaya da devam ediyor.

Buradan bakınca bütün bileşenleriyle Kürt siyasetinin bir özeleştiri vermesi ve zamanın ruhuna uygun bir değişim ve dönüşümü hayata geçirmesi elzem görünüyor. Aksi durumda gidişat hayra almet görünmüyor...

  • Yorumlar 4
  • Facebook Yorumları
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    • Mahfuz DENİZ07 Ağustos 2014 Perşembe 10:36ELEŞTİRİ ZAMANI

      Kürt Halkı belediyeler şahsında süreklilik arz eden az çok bir siyasi birlik kurmuştur.Halk atadığı temsilcilerin başarısını görmek istemektedir.Atanan tüm temsilciler, bu halka hizmet için birbirleriyle adeta yarışa girmelidirler.Her bir temsilci binbir duyarlılığa sahip olmak zorundadır.Halkın en sıradan bir sorununu çözmek için uykularını kaçırmalı, terlemelidirler.Halkın kendilerine bahşettiği öncü rolu ve makamlarının saygınlığının nufuzunu kulanarak mal varlıklarını artırmamalıdırlar.Tersine halkın sorunları uğruna mal varlıklarından birazını harcayacak mertlikte olmalıdırlar.Hizmet atılım ve yaratıcılıklarıyla halkta büyük heyecan yaratmalılar.Memleket küçelerinde ballı çeken ,esrar içenlere yeni umut kapıları açmalılar...Yoksa?!

      Yanıtla (0) (0)
    • Rahmi ÜSTÜNEL07 Ağustos 2014 Perşembe 21:37İçerikten Boşaltma veya Değersizleştirme Operasyonu

      Toplumsal yapıyı ' salt ideolojik ve örgütsel yapının inşa süreci' olarak anlayan, bunu da sınıfsal, geleneksel ve egemen ve global kültürel egemenliği dikkatte almadan hayata yayan, geçiren, kurumsal yapılarda üretken ve sonuç alıcı bir profesyonel ve uzman anlayışları gözetmeden,ufuksuz tepeden inme ranta dayalı köylü kurnazlığı ile olacağı budur. inşallah yanılırız.

      Yanıtla (0) (0)
    • hezan07 Ağustos 2014 Perşembe 15:30greceklik....

      gerçekçi ve yerinde bir tespit... bu kazanımlar yılların öngörüsüyle elde edildiyse de yarınlarda var olabilmenin koşulu bölge belediyelerinin bu öneri ve şikayetleri ciddiye almasından geçiyor. yoksa şehit siyaseti güdenlerden bir farkımız kalmaz... bugunu dunden gördüysek yarınları da bügünden inşa edebilmeliyiz... yoksa??????

      Yanıtla (0) (0)
    • welat destçû08 Ağustos 2014 Cuma 02:38bijdîne

      Welat roj bi roj dirize!!! paqijî, edalet, ehlaq, tendirustî, bawerî, hezkirin roj bi roj kêm dibe û têk diçe. Dexîl li halê me!!!

      Yanıtla (0) (0)
Yazarın Diğer Yazıları
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89