• BIST 10045.74
  • Altın 2395.993
  • Dolar 32.4805
  • Euro 34.6399
  • İstanbul 16 °C
  • Diyarbakır 24 °C
  • Ankara 16 °C
  • İzmir 26 °C
  • Berlin 29 °C

Ah bu arşivlerin gözü kör olsun!

Vahap Coşkun

“Dersine iyi çalışsın, yoksa mahcup olur” diyor Nuray Mert (BirGün, 18.2.2013)

Meğer yazısının tarihini yanlış yazmışım. 10.1.2009 değil, 10.9.2009 olacakmış. Mert, bu vahim (!) yanlışımı delil gösterip “yazısını okumadığıma, kulaktan dolma söylentilerle yola çıktığıma”hükmetmiş.

Aslında dersime iyi çalışırım. Alıntıların doğru ve sağlam olmasına dikkat ederim. Sözkonusu yazıyı yazarken de Mert’in 2009’da yazdığı bütün yazılara baktım, notlar aldım. Ama insanız nihayetinde, hepimizin gözünden kaçan hatalar olabilir.

Nitekim Mert de, benden bahsederken bir yerde “Çosun”, bir yerde de “Çoşkun” yazmış. Şimdi ben de bu yanlışa işaret edip “Mert, önce dersine çalışsın, soyadımı doğru yazmasını öğrensin de, ondan sonra gelsin tartışalım” mı diyeyim? Demem, çünkü bu tür yanlışlara takılmanın argümanı olmayanların sığınağı olduğunu bilirim; özü tartışmayı tercih ederim.

Öze gelince, sanırım Mert iki konudan çok rahatsız olmuş: İlki, Ertuğrul Özkök ile aynı kefede değerlendirilmesine çok kızmış. Kendisi ile Özkök’ün tavrı arasında hiçbir düşünce akrabalığı olmadığını okuması yazması olan herkesin kolayca tespit edebileceğini” belirtiyor.

Okur-yazar olmadığımdan olsa gerek, ben aralarında anlamlı bir fark görmedim. Sahiden göremedim. Geçmişte Mert, bugün de Özkök benzer “hassasiyetlerin” altını çiziyorlar; Cumhuriyet’in fay hatlarının sürekli gündeme getirilmesinin, buralarda yüzleşme ve değişim taleplerinin yükselmesinin sıradan Türkleri bir sıkıştırılmışlık duygusuna ittiğini belirtiyorlar. Mert, “Ermeni meselesi, Kürt meselesi derken, diğer yandan Türk meselesinin giderek derinleştiğini söylemeye çalışıyorum” (Hürriyet, 3.8.2009) diyor. Ben zaten bu yaklaşımı, bu sözde somutlaşan zihniyeti eleştiriyorum.

İkincisi, “Siyasi güzergâhını değiştirdi” hatırlatması da asabını bozmuş Mert’in. “Hele benim gibi birine siyasi güzergâhını değiştirdi...” şeklindeki ifadelerinden, yaptığımın çok büyük bir günah olduğu sonucunu çıkarıyorum. Ama bu noktada Mert’e kör olasıca arşivleri adres göstermekten başka yapabileceğim bir şey yok. Orada ne denli keskin dönüşler yaptığını görecektir. Misal “Yas tutmayı bilmek” başlıklı yazısında, PKK ve BDP’ye yenilir yutulur olmayan eleştiriler getiriyor ve şöyle diyordu Mert:

“(...) Eskileri sanki her derde deva olmuş gibi, yeni bir ulus inşa etme hevesine kapılıp, yine elalemin çocuğunu dağa çıkaran, onları bölgenin en güçlü ordularından birisinin karşısına dikip, ölüme gönderirken, ‘özgürlük’ nutku atanların, bunun üzerinden siyasî kariyerlerine devam edenlerin pişkinliği.”
(Radikal, 28.2.2008)

Bu denli sert eleştirdiği bir hareketle, daha sonra seçim otobüslerinde zafer işaret yapacak kadar bütünleşebiliyorsa, bir güzergâh değişikliğinden söz edemez miyiz?

Yine 2008’de PKK ve BDP’yi, pek de matah bulmadığı yeni bir ulus-devlet yaratmaya çabaladığı için eleştiren Mert, 2009’da, ulus-devletin erdemlerini keşfediyor:

“Ulus-devlet sorgulaması ‘olmadı, baştan yapalım’ hafif akıllılığı ile yapılacak iş değildir. O nedenle ‘Anayasanın değiştirilmesi teklif edilemez maddeleri de değiştirilir, nitekim bir gün değişecek gibi’ gibi aptalca çıta yükseltmeye gerek yok”
(Radikal, 01.09.2009)

Mert’in 28 Şubat ve 27 Nisan’da birbirine neredeyse karşıt uçlarda durduğunu gerekirse sonra konuşuruz. Şimdilik tartıştığımız çerçeve itibariyle şunu söylemekle yetineyim: Mert, “Kürt meselesinde gönül gözü açılmamışken” ve “burjuva aydın körlüğünden mustaripken” yazdıkları ile bu körlükten sıyrılıp gönül gözünün açıldığı dönemlerde yazdıklarını mukayese etsin, aradaki muazzam makas farkı onu da şaşırtacaktır.

Hemen belirteyim; bu, ayıp veya günah değil; görüşlerimiz yerinde durmaz, zaman içinde dönüşebilir ve siyasi pozisyonumuz değişebilir.

Hakikaten bunu bir gurur meselesi yapmaya gerek yok.

“Gerekirse konuyu daha sonra etraflıca yazarım”
demiş Mert. Kendisine naçizane bir tavsiyem var: Tartışma, kendi düşüncelerimize de eleştirel bakmaya hazır olduğumuz ölçüde yararlıdır. Bu bağlamda Mert’in tavrı ve dili sorunlu. Onun üst perdeden seslenen dili hiçbir tezini haklılaştırmıyor ve ikna edici de değil.

Önerim; küçük dağları ben yarattım havalarında ve herkese haddini bildirmeye hazır bir başöğretmen edasıyla yazmaktan vazgeçmesi. Bu üslup, onun ve yakınındakilerinin yüreğini soğutabilir ama anlamlı bir tartışmaya kapı aralamaz. Baktığınız aynada kendinizi bir dev olarak görebilirsiniz; ama bu, aynanın gerçeği yansıttığı anlamına gelmez.

  • Yorumlar 9
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Yazarın Diğer Yazıları
    ÖNE ÇIKANLAR
    Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
    Tel : 0532 261 34 89