• BIST 10319.96
  • Altın 2465.437
  • Dolar 32.2606
  • Euro 35.0379
  • İstanbul 13 °C
  • Diyarbakır 16 °C
  • Ankara 10 °C
  • İzmir 17 °C
  • Berlin 16 °C

ABD, Züğürt Ağa gibi

Nabi Yağcı

ABD’nin kirli çamaşırlarının ortaya dökülmesinin dünya siyasetinde ne gibi sonuçları olabileceğine kafa yormayı biraz erteleyip, bu yazımda bu olayın yorumlanışı üstünde durmak istiyorum. Çünkü kirlilik otomatikman temizlik doğurmaz, toplum olarak temizliğe hazır mıyız sorusunu da sormak gerek.

Şener Şen’in o harika filmini hatırladım. Züğürt Ağa’yı. Ağa, ağalığının bittiğini hemen kabul edemez, gerçeği parça parça ve parçalanarak sindirir içine; yeni bir dünyaya tutunmaya çalışırken etrafındakiler ona hâlâ ağa muamelesi yaparlar, oysa o çoktandır yolun sonuna geldiğinin farkındadır. Ve o müthiş final... Şener Şen başında çiğköfte tepsisi sokakta salına salına yürür; artık fiziken de ruhen de ağalık bitmiştir.

ABD yönetimi çoktandır dünyanın büyük patronu olduğu devrin kapandığının çok iyi farkındadır. Fakat WikiLeaks olayı ile gördük ki, devlet çarkı hâlâ eski usul gitmekte, değişen dünyanın farkında değil. Öyle görülüyor ki Amerikalı diplomatlar kendi devletlerini hâlâ dünyanın jandarması olarak görmekteler.

Nereden anlıyoruz?

Üsluplarından.

Diplomatlar kendilerini sömürgeci bir devletin yabancı ülkedeki valisi gibi görerek Teksaslı kovboy şımarıklığıyla raporlarını kaleme almışlar.
Diplomasi sınırlarını aşarak ülkenin iç işlerine karışma pervasızlığını göstermişler. Şu âna kadar ortaya atılanlarda dudak uçuklatacak bir sır yok ama dikkatimizi çekmesi gereken şey Amerikan diplomatlarının bu saygısız pervasızlıkları olmalı. Oysa baktığımda “diplomatlar görevlerini yapmışlar, duyduklarını aktarmışlar” deme rahatlığında yorumlara tanık oluyoruz. Öyle değil.

Bu yorumcular Dışişleri diplomatlarıyla, gizli istihbarat görevlilerini birbirine karıştırıyorlar.
İkinciler adı üstünde gizli faaliyet yürütürler, hiçbir yasaya, norma bağlı değildirler oysa yabancı bir ülkede görev yapan Dışişleri görevlilerinin uymakla yükümlü oldukları uluslararası hukuk ilkeleri ve normları vardır. Büyükelçiler güven mektubuyla göreve başlarlar. Kısacası diplomatlar casus değildirler, öyle çalışanlar o ülke tarafından sınırdışı edilirler. Casusluk faaliyetleri yalnızca o ülkenin ordusu, devletiyle ilgili en gizli bilgileri edinmekle de sınırlı kalmaz, en önemlisi etkili-yetkili kişilerin yatak odalarına kadar özel ve gizli olması gereken bilgileri de toplarlar.

Kriptolara baktığımız zaman diplomatların aynen bir gizli servis ajanı gibi çalışmış olduklarını, hatta ABD Dışişleri Bakanı tarafından o yönde yönlendirildiklerini de görüyoruz. Diplomasi faaliyetinin meşru sınırları dışına çıkmışlar. Üstelik de topladıkları derme çatma enformasyonları son derece saygısız bir üslupla merkeze iletmişler. Diplomasi konusunda teknik bilgim yok ama Taraf iyi bir şey yaptı ve dört emekli diplomata bizde bu işlerin nasıl yapıldığını sordu.

İnal Batu,
Yazışmalarımız çok daha ciddidir, sululuk hiç yoktur. Dedikoduya, doğrulanmamış söylentilere çok az değinilir. Gizliliğe önem verilir”, Temel İskit,Türk diplomatları merkeze güvenilir bir bilgi aktarmak mecburiyetindedirler (...) dedikodu yoktur, en fazla rivayetlerden bahsedilir. Zira dedikodulara yer veren, laubali kelimeler kullanan diplomatlar saygınlığını kaybeder ve güvenilirliğini zedeler”, Akın Özçer,Yurtdışında görev yapan diplomatlar her şeyi bildirir. Türk Dışişleri Bakanlığı’nın yazışma dili daha resmî, empersonel ve ağdalıdır. Tasvirler enderdir”, Özden Sanberk,Büyükelçi imzasıyla giden telgrafların üslubu klasik diplomasiyle çok uygundur (...) Ayrıca bizde hiçbir şey delillendirilmeden iletilmez. Bir iddia ancak kanıtıyla beraber yazılır.

ABD diplomasisinin pervasızlığını hegemon devlet zihniyetinin dışında açıklamak zordur. WikiLeaks Amerikan “casus diplomasisi” ve küstah üslubunu tüm dünyanın gözleri önüne serdi. Çok hayırlı bir iş yaptı.

Her zaman bir de öteki yüz vardır.

Açıklanan bilgi notlarına baktığımızda en saygısız üslubun CHP için kullanıldığını görüyoruz. Sabah’ta Refik Erduran o sözcüklerin tam çevirisini vermiş, şöyle diyor: “Çeviri yetersizlikleri yanıltıcı olabiliyor. Sözün aslı acayip: “A bunch of elitist ankle-biters.” Düz çevirisi: Seçkinci bir ayak bileği ısırıcıları takımı.

Haber hazırlayan arkadaşların “gürültücüler” diye aktardığı, ilk kez duyduğum “ayak bileği ısırıcıları” lafının anlamını kestirmek kolay değil.

Sözlüklerde de karşılığı yok.

Hani viyaklayarak insanın ayaklarına doğru hamle eden bücür ama şirret köpekcikler vardır; ısırmalarından korkulmasa da tedirgin olunur. Onlardan esinlenerek üretilmiş bir deyim galiba. İddiadaki “seçkinci” teşhisine katılsanız bile küçümseme dozunu onaylamayacağınıza eminim.

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu Başbakan’a “Yiğitsen Amerika’ya kafa tut” derken kendisi bu ağır hakaret karşısında hiç de alınmış gözükmüyor. Kısır siyaset yine siyasi etiğin yerini alıyor. Ortada Başbakan ile ilgili bir iddia varsa elbette sorulmalı, fakat bunu yaparken siyaseti dedikoduların yönetmesine de fırsat verilmemeli.

Bu hassasiyet siyaset için olduğu kadar basın için de önemli.

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89