• BIST 9056.11
  • Altın 2300.965
  • Dolar 32.313
  • Euro 35.1123
  • İstanbul 19 °C
  • Diyarbakır 17 °C
  • Ankara 22 °C
  • İzmir 26 °C
  • Berlin 15 °C

Tahliyeler Tesadüf mü?

Tahliyeler Tesadüf mü?
Taraf yazarı Ahmet Altan, Balyoz tutuklularının Hakim Kuban tarafından tahliye edilmesini sorguladı.

Tahliye ve anayasa

Tesadüf elbette bunlar.

Hâkimler ve Savcılar Kurulu’nun geçen yaz İstanbul’a atadığı bir yargıcın bütün darbe sanıklarını bir gecede tahliye etmesi bir tesadüftür.

Şamil Tayyar’ın on gün kadar önce aynı yargıçtan söz ederek, “bu yargıç nöbetçi olacak, onun nöbetçi olduğu dönemde tahliyeler artabilir” demesi ve dediğinin çıkması da tesadüftür.

Bir mahkemenin bir albayı “Balyoz darbesinden tutukladığı saatlerde” o “tek” yargıcın 19 Balyoz sanığını tahliye etmesi tesadüftür.

Bir mahkeme “Balyoz darbe suçunu” çok ciddi bulurken, HSYK’nın geçen yaz atadığı yargıcın “suçun vasfı” değişebilir demesi de tesadüftür.

Tahliyelerin hep aynı yargıç tarafından yapılması da tesadüftür.

HSYK’nın, “darbe ve Ergenekon” sanıklarını tutuklayan, haklarında dava açan savcıları görevlerinden almaya uğraşıp, bütün sanıkları tahliye eden bir yargıcı o mahkemeye tayin etmesi de tesadüftür.

Tesadüftür bunlar.

Ama tuhaf ve “daha önceden tahmin edilebilen” tesadüflerdir.

Ve, bu kadar “çok” tesadüf olması bir yargı sistemi için iyi değildir.

“Eğer o yargıcın nöbetçi olduğu gün başvururlarsa darbe sanıkları mutlaka tahliye olurlar” inancının yayılması ve bu inancın doğru çıkması yargıyı yaralar.

İşte, son günlerde tartıştığımız “anayasa değişikliklerinin” bu tesadüflerle çok kuvvetli bir ilişkisi var.

Bu “anayasa” taslağının bir bölümü, bu “tesadüflerin” tam göbeğinde duran HSYK’nın yapısını değiştirmeyi amaçlıyor.

O “yapının” değişmesi demek “tesadüflerin” azalması demek.

Anayasa taslağının kabul edilmesini isteyenlerle istemeyenler, aslında temeldeki bu “tesadüf” meselesini tartışıyorlar.

Yargının yücelerinde “tesadüflere” yol açan bir yapı mı olsun?

Yoksa yargının yüceleri “tesadüflere” kapansın mı?

Beş bin sayfalık belgelerle birilikte ortaya çıkan bir “darbe hazırlığına” karıştıkları söylenenlerin bir kısmı tutuklanırken, daha önceden bir yazarın “bu yargıca dikkat edin” dediği bir yargıç “suçun vasfının değişebileceğine” tek başına karar versin mi?

“Cami bombalama” timlerini kimlerin hazırladığı sorgulansın mı sorgulanmasın mı?

Genelkurmay Başkanı’nın bile “ciddi” olduğunu söylediği bir darbe hazırlığının davası sürerken bir gecede “suçun vasfının değişebileceğini” mi görelim?

Yoksa, darbenin ciddiyetle, her belgenin tek tek incelenip, soruşturulup sonuca vardığına inanacağımız bir yargı sistemimiz mi olsun?

Tartıştığımız HSYK, Şemdinli savcısını meslekten men etmişti.

Eski bir genelkurmay başkanı ise 32. Gün programında Mehmet Ali Birand’a, o savcıyı kendisinin görevden aldırdığını söylemişti.

Biz, generallerin emirleriyle savcıları görevden alan bir yargı sistemi mi istiyoruz?

Anayasa değişikliğini tartışırken asıl tartıştığımız budur.

Yargı, generallerden emir alacak mı almayacak mı?

Bu yapı, bugünkü rejimin “kilit taşıdır”.

O kilit taşını değiştirdiğimizde, yargı generallerden emir almaz, darbe suçları güvenle yargılanır, görevini yapan savcılar meslekten men edilmez, “darbe” suçunun vasfı bir gecede değişmez.

Bu taslağın çok eksikleri var, tamam.

Sadece “genelkurmay başkanlarıyla kuvvet komutanlarını” Yüce Divan’da yargılamaya kalkması, “devletin bürokratlarına” başbakan ve bakan statüsü tanıması bile yeterince bir rezalettir.

Seçim barajlarını indirmemesi bir “demokrasi” ayıbıdır.

Kürtlere “eşit vatandaşlık” tanımaması, en temel meselelerden birini görmezden gelmesidir.

Bunlar tamam.

Peki, bu eksikliklerden dolayı bu taslağı reddedersek, bu eksiklikler düzeltilecek mi?

Var mı “ben bunları düzelteceğim” diyen ve düzeltmeye gücü yetecek siyasi bir parti?

Yok.

İsterseniz, “eksik bulduğunuz” için bu anayasa değişikliğini reddedersiniz, o eksiklikler “eksiklik” olarak kalır, yargı sistemindeki “devrimsel” değişim de gerçekleşmez.

“Tesadüfler” devam eder, darbecilere, muhtıracılara, Ergenekonculara dokunmak zorlaşır.

Bu mu istediğiniz?

Eğer bugünkü “rejimin” ve “ordu egemenliğinin” savunucusu olan hukuk sistemini değiştirirseniz, o “eksiklikleri” gidermek çok daha kolay olur, değişimin önü açılır.

Hangisini tercih edersiniz?

“Tesadüfler” devam mı etsin yoksa bu hukuk sistemini değiştirip, diğer değişimleri rahatça konuşacağımız “yeni bir döneme” mi geçelim?

Soru, kısa ve net.

Vereceğiniz cevap da kısa ve net olmalı bence.

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
  • Ekşi Sözlük’e erişim engeli kaldırıldı03 Mart 2023 Cuma 10:13
  • Ekşi Sözlük'e erişim engeli getirildi22 Şubat 2023 Çarşamba 11:28
  • Şahan Gökbakar'dan 'sesi kısan' TRT Haber'e tepki11 Şubat 2023 Cumartesi 22:47
  • Sözcü TV yayın hayatına başlıyor21 Ocak 2023 Cumartesi 12:38
  • Halk TV'de üst düzey istifalar07 Ocak 2023 Cumartesi 23:01
  • RTÜK’ten kanallara ‘Kılıçdaroğlu’ cezası30 Mayıs 2022 Pazartesi 13:43
  • TV100'den Metin Özkan kararı23 Şubat 2022 Çarşamba 17:11
  • VOA’dan RTÜK kararına itiraz: Tek amacı sansür uygulamak23 Şubat 2022 Çarşamba 15:40
  • Rusya Deutsche Welle'yi yasakladı03 Şubat 2022 Perşembe 18:28
  • RTÜK’ten TELE1 ve FOX TV’ye ceza24 Ocak 2022 Pazartesi 15:21
  • ÖNE ÇIKANLAR
    Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
    Tel : 0532 261 34 89