• BIST 9716.77
  • Altın 2427.694
  • Dolar 32.5699
  • Euro 35.0032
  • İstanbul 18 °C
  • Diyarbakır 18 °C
  • Ankara 22 °C
  • İzmir 19 °C
  • Berlin 7 °C

Savaş süper bir şeydir, barış o kadar değil

Savaş süper bir şeydir, barış o kadar değil
Sanırım daha az alet edevata ihtiyaç olduğu için barış, savaşın yanında daha az donanımlı duruyor. Ece Temelkuran yazdı...

Sanırım daha az alet edevata ihtiyaç olduğu için barış, savaşın yanında daha az donanımlı duruyor. Doğru dürüst mühimmat sahibi bir sözcük değil barış. Şöylece havada duruyor, kuş gibi. Balık gibi kaygan bir şey sanki. Savaşı ise elle tutabiliyorsun, ne güzel. Kurşun var mesela, net. Ölüyorsun sonsuz bir netlikte. Sonra tanklar var, ayak izleri elbette barış adlı enayi bir kuşunkilerden daha gözle görünür. Uçaklara ne demeli? Hele ki F 16’lar, dinlemelere doyamazsınız sesini. Hele ki şöyle taciz amaçlı kafanızın tepesinden geçsin, ciğerleriniz yarım saat sallanır gürültüsünden. Tüfek mesela, ne kadar somut bir hadise. Tutuyorsun elinle. Ama barış içinde yaşamak öyle mi! Geçip gidiyor bir kuşun tüyü gibi suyun üzerinde... Savaş daha zengin durur neticede. Üniformalar, metaller, rap rap yürüyüp hor hor bağırmalar filan. Barış meteliğe kurşun atar, bir pantolon bir gömlek şibidibidibidipdip... “Yaşamayı severiz şibidibi...” her zaman daha bir sersem durur “Öldürsek ne güzel değil mi!” cümlesinden. Öyle bir yanı vardır insanoğlunun. Neden bilmem savaştan bahsedince sanki daha ciddi bir şey konuşuyormuş da sıra barışa gelince öyle daha bir laylaylom havalardaymış gibidir. Barışın havai bir havası vardır da savaş “taş gibi”dir biraz daha.

SAVAŞIN HAVASI

Anlıyorum yani, savaştan konuşan insan kendini daha bir ayakları yere basar bulur. Daha bir olgun sanki. Sanki “gerçek hayattan” bahseder savaştan söz eden, barış ise devlet nizamı içinde durup dururken rüya anlatmak gibidir sanki. Genç işi, deli işi gibi bir şey. Savaş, “Biz hayat üniversitesinde okuduk aanıyo musun?” raconu keser de barış daha biraz Cambridge’te yastık yüzleri üzerine doktora yapmış gibidir. Yani kısaca söyleyecek olursak savaş havalıdır, barış biraz muhallebi çocuğu. Dolayısıyla, kendini “kaave”nin önünde zincir sallayan, dünyadaki tek emeli “kendi işini” (bir mesleği olmayanların mesleğidir bu) kurmak olan genç bir adam kadar havalı hissedenlerden “hayat dersleri” alırız. Biz barıştan söz edenler ise biraz daha TRT’den origami öğrenmeye çalışan çocuklar gibi dururuz. Bu genellikle böyle olmasına rağmen bugünlerde işler biraz değişik...

SAVAŞA KALKAN ELLER KIRILSIN!

Önceki gün Kadıköy’de barış için yürüyenler dayak yediler. Çünkü Dünya Barış Günü idi. Bütün dünyanın barış isteyenleri sonuna kadar döverek kutladığı günü biz de elimizden geldiğince, imkânlarımız ölçüsünde insan pataklayarak idrak ettik. Memlekette ağzını barıştan yana açacak kadar gözü kararmış insan sayısı fazla olmadığı için, altyapıdan da yeterince boksör, yakın savunma sporu ustası yetişmediği için mevcut azdı, fakat mühim değil. Biz ne de olsa gelişmekte olan bir ülkeyiz, o da olacaktır zamanı gelince. Şimdilik bu kadar insan döverek kendine düşen Dünya Barış Günü mesuliyetini yerine getirenlere şükranlarımızı sunarız. Elleriniz dert görmesin!

TABUTLARIN SAHİBİ

Fakat bu seferki Dünya Barış Günü’nün bize öğrettiği bir şey var. Barış isteyenlerin savaşa, dövüşe, kavgaya hazır olması gerekiyor. Savaş isteyenlerden daha fazla. Hatta belki savaş isteyenlerin bizim kadar şiddete maruz kalma ihtimali olmayabilir. Ne de olsa onlar hör hör bağırıp ondan sonra da kenara oturup tabutların gelmesini televizyondan, akşam yemeği yerken izleyebilirler. Kimse onlara, “Siz savaş istediniz, buyrun savaşın” demeyecek nasılsa. Ama barış isteyenlere, öyle görünüyor ki, “Barış istedin ha?” diyerek falaka sırası gösterilecek. Upuzun bir falaka sırası... Nasılsa tabutlar gelirken kimse dönüp “Arkadaş sen savaş diyordun, ne yapacağız şimdi bu gözleri kapalı oğlan çocuklarıyla?” demeyecek. Niyeyse yine bize dönecekler: “Barış isteyen sendin değil mi? Yürü bakalım dayağa!” Ne tuhaf değil mi? Her ölümde, her asker düştüğünde savaş isteyenlere değil, barış isteyenlere dönüyor küfür. Hem bu kadar fasulyeden sayılıp hem de bu kadar dayak yemek?.. Her seferinde “Kimse ölmesin” diyenlerin ölümden sorumlu tutulması?.. Ezcümle, barış istiyorsanız kavgaya hazır olun. Çünkü siz isteseniz de istemeseniz de dayak gelecek...

*Başlık, Ah Muhsin Ünlü’nün “Resulullah ile aramdaki farklar” adlı şahaneler şahanesi şiirine naçizane bir göndermedir. Okunsun. Fırsat buldukça yine okunsun.

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
  • Ekşi Sözlük’e erişim engeli kaldırıldı03 Mart 2023 Cuma 10:13
  • Ekşi Sözlük'e erişim engeli getirildi22 Şubat 2023 Çarşamba 11:28
  • Şahan Gökbakar'dan 'sesi kısan' TRT Haber'e tepki11 Şubat 2023 Cumartesi 22:47
  • Sözcü TV yayın hayatına başlıyor21 Ocak 2023 Cumartesi 12:38
  • Halk TV'de üst düzey istifalar07 Ocak 2023 Cumartesi 23:01
  • RTÜK’ten kanallara ‘Kılıçdaroğlu’ cezası30 Mayıs 2022 Pazartesi 13:43
  • TV100'den Metin Özkan kararı23 Şubat 2022 Çarşamba 17:11
  • VOA’dan RTÜK kararına itiraz: Tek amacı sansür uygulamak23 Şubat 2022 Çarşamba 15:40
  • Rusya Deutsche Welle'yi yasakladı03 Şubat 2022 Perşembe 18:28
  • RTÜK’ten TELE1 ve FOX TV’ye ceza24 Ocak 2022 Pazartesi 15:21
  • ÖNE ÇIKANLAR
    Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
    Tel : 0532 261 34 89