• BIST 8991.27
  • Altın 2276.601
  • Dolar 32.3101
  • Euro 35.0399
  • İstanbul 16 °C
  • Diyarbakır 12 °C
  • Ankara 9 °C
  • İzmir 19 °C
  • Berlin 8 °C

Hüzünlü şafağın yangınına yürüyüş

Hüzünlü şafağın yangınına yürüyüş
Sabahın hüzünlü şafağına selam vermeye hazırlanmak istiyordu. Onu nerede karşılayacaktı?

Sabahın hüzünlü şafağına selam vermeye hazırlanmak istiyordu. Onu nerede karşılayacaktı?

İlkin nerede bulunduğunu keşfetmesi gerekiyordu.

Bir çift farın göründüğü yer neresiydi?

O bir çift farın arkasında irili ufaklı, farklı renklerde ve noktalar halinde ışık kümeleri, ışık işaretleri görünüyordu. Öyleyse oralar bir yerleşim yeri olabilirdi. Gettolar, gecekondular, dereler, vadi parçacıkları, sel yatakları, çakıl taşları... Uzaklarda bir fırtınanın uğultu halindeyken savurduğu sarı kızılyapraklar ekin tarlaları turuncu ışıklar savrulan kavak ve çınar görüntüleri... Sonra belirsizlik: o uçan şey bir bulut mudur, bir çift kartalın göğün ulu boşluğuna savrulan kanat süzülüşü müdür, bilinmiyor; anlaşılmıyor. Ve anlaşılması ve bilinmesi istenmiyor. Köşelere doğru serilen bulutsu karanlıklar manzarayı iyice flu hale getiriyor. Sağdaki farın az gerisindeki o parlak ışığı neye yormalı? Eğik bir sokak lambasının kambur direğine asılı mavi ışık neyin nesi tanrım?

Burada iki ayrı tablo birbirinin içine girmiş girişmiş gibi duruyor. Birinci görüntü gecenin karanlığına yelken açarken öteki şafak vaktinin donuk kırık beyazına yol alıyor.

Yol, evet, yol: üst üste yığılmış travers molozları, acaba o fırtınadan arta kalan molozlar mıydı bunlar, yoksa henüz moloz ve hurda haline gelmeyi kararlaştırmamış çöp yığını mıydı? Belirsiz mesafedeki insan siluetinin bu hurda yığınını gözetlemediği nerden belliydi? Bütün bunlar henüz meçhul olanın sınırları içindeydi. Usta bir ressamın gözüyle bakıldığında görülebilecek olan ufuk kızıllığını nasıl tanımlamalıydı? O meçhul kızıllık ancak benim sevgili kör ressamım ve sağır bestekârım tarafından belirlenebilecek bir netlik taşıyordu.

Ufkun az berisinde yitip giden yolda kör karanlıklara doğru yürümenin tadını çıkartmak gerekiyor. Belki sevgilinin evi o kör karanlığın başka bir kör karanlıkla buluştuğu yerde çıkacaktır karşısına. Şimdiden bilinebilir mi? Şimdiden hiçbir şeyi tahmin etmek mümkün görünmüyor.

Mümkün olan bir tek şey varsa ufkun öte yakasında Orfe'nin gitarasıyla onu beklemekte olduğuydu. Orfe'nin gitarası güneşi uyandıracak. Gitaranın hüzünlü tınısı tüm doğayı ayağa kaldıracak. Orfe'nin nağmelerinden yükselen ahenkle sevgilinin ufka açılan penceresinde ona serenatlar, aryalar okunacak.

Bu fotoğraf müziğin içli nağmelerinden oluşmuş çizgiler taşıyor. İçli nağmelerin notasını bağrında barındırıyor.

Gecenin karanlığında bile ürpertiyle salınan çıplak ağacın çağrısı doğaya hüzünlü davetkâr ıslıklar gönderiyor. Bu ıslıklar bir kontrbasın, çellonun uysal notalarıyla titreşen ağacın hışırtısıyla buluşacak. Buluşuyor. Güvercinlerin, serçelerin, kırlangıçların tenor sesiyle doğa birden ulu ulvi bir ses helezonuyla boşanıyor. Bir sağanağın fırtınalı sesiyle...

Güneş, işte tam da o an mızraklarını ovanın enginlerine salıyor.

Sevgili oradadır. Odur. Ova onun öpüşleriyle ürperiyor. Otlar, üzerlerindeki çiğ tanecikleriyle güneşe doğru yekiniyor.

Rasim Özdenören - Yeni Şafak

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89