• BIST 9890.74
  • Altın 2435.681
  • Dolar 32.5203
  • Euro 34.8906
  • İstanbul 20 °C
  • Diyarbakır 29 °C
  • Ankara 26 °C
  • İzmir 23 °C
  • Berlin 13 °C

Diyabetin maliyeti 286 milyar dolar

Diyabetin maliyeti 286 milyar dolar
Uluslararası Diyabet Federasyonu'nun verilerine göre, dünya genelinde diyabete ilişkili maliyetler 286 milyar dolara ulaşıyor.

 2025 yılında ise bu rakamın 396 milyar dolara ulaşacağı tahmin ediliyor.

Her yıl 14 Kasım'da 'Dünya Diyabet Günü' çerçevesinde 160'ın üzerinde ülkede programlar yapılıyor. Düzenlenen etkinliklerle, diyabetli çocuk ve erişkinleri, risk altındakileri, sağlık çalışanlarını, sağlıkta karar vericileri ve medyayı kapsayacak şekilde farkındalık oluşturulması amaçlanıyor.

Diyabet, kanda çok miktarda flekerin (glikoz) bulunmasına yol açan kronik bir hastalık olarak tanımlanıyor. Normal koşullarda, pankreas tarafından üretilen insülin hormonu, glikozun kandan ayrılarak enerji için kullanılmak üzere vücut hücrelerine girmesine yardımcı olurken, diyabetli hastalarda ya insülin miktarı azalıyor, ya da üretilen insülin tam olarak kullanılamıyor.

Temel olarak iki tip diyabet hastalığı görülüyor. En sık görüleni vücudun yalnızca küçük miktarlarda insülin ürettiği, ya da pankreasın ürettiği insülinin vücut tarafından etkili biçimde kullanılmadığı durumlarda gelişen şekli olan 'Tip 2'. Tip 2 diyabet, dünya genelindeki diyabet vakalarının yüzde 90-95'ini oluşturuyor.

TİP 2 diyabetin Türkiye'deki yaygınlaşan saptamaya yönelik olarak yapılan Türkiye Diyabet, Obezite, Hipertansiyon ve Epidemioloji Çalışması'nın (TURDEP) sonuçlarına göre, Türkiye'de diyabet hasta sayısı nüfusun yüzde 7.2'si oranında. Araştırmaya göre, 'glikoz tolerans bozukluğu' denilen ve halk arasında bilinen ismiyle gizli şeker oranı ise yüzde 6.9. Türkiye'de yaklaşık 6 milyonun üzerinde diyabet hastası bulunuyor.

'DÜNYA TOPLAM SAĞLIK HARCAMALARININ YÜZDE 13'ÜNÜ TEMSİL EDİYOR'

Diyabet, zamanında ve iyi tedavi edilmediğinde insan organizmasının bütün sistemlerinde bozukluğa yol açabiliyor. Özellikle hipertansiyon, obezite, aile öyküsünün varlığı Tip 2 diyabet gelişimi için birinci sırada hazırlayıcı etkenleri oluşturuyor.

Diyabetli hastaların günlük yaşamlarında en önemli sorunlarının başında yorgunluk, beslenme kısıtlamaları, ilaç kullanımı ve kilo artışı geliyor.

Ortaya çıktığında, kişinin tüm yaşamı boyunca devam eden kronik bir hastalık olan diyabet, ülkelere de ciddi maliyet yüklüyor. Birleşmiş Milletler, tüberküloz ve AIDS'ten sonra 3. hastalık olarak diyabetle ilgili tüm sağlık otoritelerini mücadeleye ve diyabeti kontrol altına almak için sağlık stratejilerini yeniden düzelemeye davet ediyor. Diyabet ve diyabete bağıl hastalıklar, hasta ve yakınlarına, ülkelerinin sağlık sistemlerine ve ekonomilerine önemli bir mali yük getirmekte. Uluslararası Diyabet Federasyonu verilerine göre, dünya genelinde diyabetle ilişkili maliyetler 286 milyar dolara ulaştı. 2025 yılı itibariyle diyabetin global maliyetinin 396 milyar dolara ulaşacağı tahmin edilmekte. Bu rakam dünya toplam sağlık harcamalarının yüzde 13'üne karşılık gelmekte.

'TÜRKİYE'DE 1 MİLYONUN ÜZERİNDE GENÇ TİP-1 DİYABETLİ'

Türkiye Diyabet Vakfı Ankara Şube Başkanı Prof. Dr. İlhan Yetkin de 14 Kasım Diyabet Günü dolayısıyla

yaptığı açıklamada, insülin hormonunun kandaki mutlak eksikliğinin tip-1 diyabet olarak tanımlandığını ifade ederek, 'İnsülin hormonu beş dakika kanda olmazsa birdenbire kan şekerinde yükselme başlar. Bu dakikadan sonra geçen süre ne kadar uzarsa kişinin komaya girme ihtimali o kadar artar. Tip-1 diyabetlerin çoğunluğu koma nedeniyle hastaneye gelir' diye konuştu.

Çok su içme, sık idrara gitme ve ağız kuruluğunun tip-1 diyabetin en önemli belirtileri olduğuna dikkati çeken Yetkin, 'Bu şikayetler başladığında komaya girmeden hastaneye ulaştırıldığında o kişilerin sağlığı daha az bozulur. Tip-1 diyabet genellikle 14 yaşlarında ortaya çıkıyor. Türkiye'de 1 milyonun üzerinde gencimiz tip-1 diyabetli' dedi.

Yetkin, tip-1 hastalarının bulgular arttığında hastaneye geliş sürelerinin çok önemli olduğunu vurgulayarak, şunları kaydetti:

'Çocuk komaya girdiği halde, hastaneye geliş süresi gecikirse ölüm oranı yüksek olmaktadır. Komaya giriş ne kadar kısa sürede fark edilir ve hasta hastaneye ulaştırılırsa ölüm oranı düşmektedir.

Aileler, hastalığa ilişkin belirtilere karşı çok duyarlı olmalı. Çocuk, gece sık idrara çıkıyorsa idrar kontrolünü öğrendikten sonra altına kaçırıyorsa, zayıflıyorsa en kısa zamanda hekime başvurulmalı ve kan-şeker testleri yaptırılmalı.'

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89