• BIST 9915.62
  • Altın 2440.177
  • Dolar 32.4575
  • Euro 34.7559
  • İstanbul 13 °C
  • Diyarbakır 14 °C
  • Ankara 12 °C
  • İzmir 12 °C
  • Berlin 3 °C

Türkler ve Kürtler: Eski reflekslerle yoldan sapmak

Joost Lagendijk

Kobani krizi Türkiye ile Batılı müttefikleri arasındaki ilişkileri giderek artan bir basınç altında bırakmakla kalmadı.

Ülke içinde de hükümet ile Kürt yanlısı partiler arasındaki güvensizliğin giderek arttığına dair işaretlere tanık oluyoruz. Bazılarına göre, Türkiye’nin uzun yıllardır tecrübe ettiği Kürt sorununa çözüm bulma süreci çoktan durakladı ve her iki taraf şiddet kullanmaya devam ettikçe son dönemdeki kazanımların kaybedilmesi istikametinde gerçek bir tehlike söz konusu. Ankara perde arkasında bir şeyler döndüğüne dair spekülasyonlardan geçilmiyor, fakat bunun ne olduğunu kimse bilmiyor. Değişen siyasi koşullara (Kobani için verilen savaş ve bu savaşın ülke içinde ve uluslararası planda etkisi) bağlı olarak Türk hükümetinin başta PKK lideri Abdullah Öcalan ile uzlaşılan yol haritasının artık geçerli olmadığı ve bütün büyük kararların ertelenmesi gerektiği kanaatinde olduğuna dair iddialar mevzu bahis. Bazılarına göreyse AKP içinde bir ayrışma var: Bir kanat, partinin Kürtlere verdiği sözleri şimdi yerine getirmesi ve 2015 genel seçimlerinin sonrasına dek beklememesi gerektiğine inanıyor; diğer kanat ise AKP tabanının belli bir kısmında, PKK’nın partileri üzerindeki nüfuzunun artışı olarak nitelendirilen bir ruh halinin güçlenmesinden korkuyor.

Karşılıklı kuşkular ve keskin, ama temelsiz yargılarla dolu böyle bir ortamda, Uluslararası Kriz Grubu’nun (ICG) “Türkiye ve PKK: Barış Sürecini Kurtarmak” başlıklı raporunun zamanlaması daha mükemmel olamazdı. Geçen perşembe raporun sunumunda ICG’den Hugh Pope, neyin tehlikede olduğunu şahane özetledi: “İki taraf eski reflekslerin ve günlük haberlerin, kendilerini Türkiye dahilindeki esas ihtilaflarını çözmeye odaklanmaktan başka yöne saptırmasına izin vermemeli. İlk başta ülke içinde barışa ulaşmaksızın, her iki taraf da aslında ortak olan düşmanları, yani Irak ve Suriye’deki İslam Devleti örgütü karşısında son derece savunmasız kalacaktır.”

Rapor, mantıklı gerekçelere dayanarak, sorunun kararlaştırılması ve ardından uygulanması gereken önlemler paketinin içeriğiyle ilgili olmadığını vurguluyor. Yıllardır süren görüşmeler sonrasında hem Türk hükümeti hem Kürt liderliği, nihai bir anlaşmanın neye benzeyeceğini aşağı yukarı biliyor. ICG’ye göre eksik olan şey, barış sürecinin hedefine ulaşmak için kat etmesi gereken çeşitli yollara dair berraklık. Her iki taraftaki sözcüler nihai anlaşmanın farklı aşamalarını ve unsurlarını karıştırma, böylece muhatabı ve kendi taraftarlarının da aklını karıştırma eğiliminde. Yollardan biri Türk hükümetinin yapması gereken reformlar; rapor, reformların, silahsızlanma, silahlı güçlerin dağıtılması ve yeniden entegrasyona yönelik bütün ayrıntılı müzakerelerden ayrı olarak ilerlemesi gerektiğinin altını çiziyor. Sayılan bu konuların hepsi ikinci aşamanın, yani Türkiye ile PKK’nın aralarındaki savaşı sona erdirmek için yapacağı barış anlaşmasının parçası. En nihayet, üçüncü aşama görüşmelerin genel atmosferi, süreci ve bağlamı.

O noktada her iki taraf tabanlarına, şartlı af, hem Türkler hem Kürtler için en iyi şekilde işleyecek ademi merkeziyetçi yapının türü ve sürecin sonunda Öcalan’ın statüsünün nasıl tanımlanacağı gibi meselelerde genellikle can yakıcı tavizleri gerektireceğini anlatmak konusunda ihtiyatı hâlâ elden bırakmıyor.

Bütün bu hususlarda ICG raporu, meseleye aşina yabancılara son derece mantıklı görünen incelikli öneriler ortaya koyuyor. Sürece dahil olan iki tarafın sorunu elbette hâlâ birbirlerine güvenmemeleri ve eski tutumlara ve kışkırtıcı söylemlere kolayca geri dönmeye meyyal olmaları. ICG bu tuzaktan kurtulmak için Türk hükümetini ortamı iyileştirmeye ve ulusal sınırların ihlal edilemezliği ve güvenliği dahilinde güven inşa etmeye çağırıyor. Fakat rapor PKK konusunda da katı bir tutum ortaya koyuyor: ICG örgüte demokrasi parametreleri içinde davranma yeteneğini ve “monolitik tarzı, fazlasıyla hiyerarşik yapısı ve neredeyse ruhani ideolojisinden” kurtulmaya istekli olduğunu kanıtlaması için bastırıyor.

Bu akılcı sözlerin, bir an önce alınması gereken kararlar üzerinde etkisi olmasını umut etmekten başka elden bir şey gelmiyor. Ankara bekleyip görmeyi ve bunun sonucunda ülke içinde kaosla ve dünyada daha fazla tecritle yüz yüze gelmeyi kaldıramayacaktır. Kürtler ise günün, hiç olmadığı kadar kendi lehlerine olan fırsatları kullanma günü olduğunu anlamalıdır.

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89