• BIST 9071.88
  • Altın 2324.344
  • Dolar 32.3615
  • Euro 34.924
  • İstanbul 17 °C
  • Diyarbakır 13 °C
  • Ankara 14 °C
  • İzmir 17 °C
  • Berlin 7 °C

Irak Kürdistanı İzlenimleri: Nereden nereye! (1. Bölüm)

Fehim Işık

Yaşamın zor olduğu yıllar

Yaklaşık 15 yıldır özgür topraklara gitmemiştim. En son 1995 yılının başlarında, Irak Kürdistanı’ndaki uzun kalışımın ardından Türkiye’ye dönmüştüm. Elbet Irak Kürdistanı’na gidemeyişimin nedeni başlı başına bir öyküdür. Ancak bu öykü, geçmişinde muhalefet olan her Kürdün öyküsü ile benzerlikler taşıdığı için ayrıntılarına girmeye gerek yok.

Irak Kürdistanı’ndan dönüş yaptığım yıllarda bölgenin iki büyük partisi, Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) ile Kürdistan Yurtseverler Birliği (YNK) arasında ‘birakujî’ olarak adlandırılan bir egemenlik savaşı vardı. Hemen her gün onlarca peşmergenin ölümü ile süren kanlı bir iç savaş yaşanıyordu, o dönemde. 

19063 

Bu kanlı savaşın başlangıç öyküsü, kısa sürede yayılarak her tarafa sıçraması kadar ilginçtir.

1994’ün 1 Mayıs’ında, Ranya ilçesinde iki komşu bir arsa sorunu nedeniyle kavgaya tutuşurlar. Ranya’da yönetim YNK’nin elindedir. Aralarında sorun olan, anlaşamayan komşulardan bir YNK’li, diğeri ise KDP’lidir. Bu iki komşu arasında kavga çıkar; kavgada komşular silahlarla birbirine girer ve ölüm olur. İki komşunun kavgası, kısa sürede saman alevi gibi Irak Kürdistanı’nın dört bir yanına yayıldı.

KDP’nin yönetimindeki il ve ilçe merkezlerinde, köylerde KDP’liler YNK’lilerin her şeyine el koydu, bir kısım YNK’li tutuklandı.Aynı durum, YNK’nin egemenliğindeki bölgelerde de yaşandı. YNK’liler de ‘karşılıklılık’ ilkesini bozmayarak, KDP’nin bürolarına el koydu, onları tutukladı. Ne yazık ki her iki taraftan peşmergeler, ilk gün yaşanan çatışmalar sonrasında yaşamını yitirdi. Birçok KDP’li ve YNK’li de bulundukları yerleri terk ederek kendi partilerinin egemenliğindeki bölgeler geçmek zorunda kaldılar.

Bu çatışmalar yaklaşık 6 ay boyunca ağır biçimde sürdü. Sonuçta güçler arasında ‘ateşkes’ sağlandı, herkes ele geçirdiği ya da elinde kalan bölgelere geçerek kitlesel sıcak çatışmayı sonlandırdı. Ara sıra küçük çaplı çatışmalar yaşanmakla birlikte, 1995 Şubat’ından sonra ciddi çatışma görülmedi. Ancak bu sürecin sonucunda yaşanan en büyük olumsuzluk, Irak Kürdistanı’nın iki bölgeye ayrılması, Soran ağırlıklı bölgelerde YNK’nin kendi hükümetini kurması ve kurumlarını oluşturması; benzer şekilde KDP’nin de ağırlıkla Bahdinan’da olmak üzere kendi egemenlik alanlarında hükümetini ve kurumlarını oluşturması oldu. Irak Kürdistanı’nda, bir avuç özgür toprakta, birbirinden bağımsız, her an patlamaya hazır bomba gibi bekleyen iki güç, ayrı egemenlikler kurmuşlardı.

Etkileri yıllar süren, başka ülkelerin Irak Kürdistanı’nın iç işlerine müdahale etmesine, provokasyonlar oluşturmasına yol açan bu olumsuzluk yalnız Irak Kürtlerini etkilemedi. Esas olarak Irak Kürtlerini etkilemekle birlikte, yaşamlarını diğer ülkelerde sürdüren Kürtlerin özgürlük mücadelesini, Kürtlerin duygusal dünyası bu süreçten alabildiğine olumsuz etkilendi. Hatta Avrupa ülkeleri ile Amerika’nın siyaseti de bu süreçten sonra farklılaştı. Kürtlerin uluslar arası alandaki etkileri, diplomatik ilişkileri neredeyse ters yüz oldu.

 19064

 15 yıl önce, özgür toprakları terk ettiğimde durum buydu. Kuşkusuz, bundan önceki sürece, 1991 yılının bahar aylarından başlayan döneme özetle de olsa değinmek gerekir.

Irak Kürdistanı’na ilk gidişim 1991 yılının yaz aylarına doğruydu. Bir grup gazeteci arkadaşla birlikte Habur’dan Zaho’ya geçmiştik. Günübirlik bu gidişimizde, ancak yıkıntıları ve perişanlıkları resmedebildik. Saddam güçleri geri çekilmişti, Kürtler yer yer yönetim erkini eline almıştı. Ancak herkesin gözünden büyük bir korku ve endişe okunuyordu. Kürtlerin geleceğe dair hayalleri olmakla birlikte, yoksulluk ve savaş koşullarının yorgunluğu gözlerinden okunuyordu.

İkinci kez, 1992’de Irak Kürdistanı’nda yapılan ilk genel seçimler döneminde gittim. Üçüncü ve uzun gidişim ise 1993 yılının yaz aylarındaydı. Yine gazeteci kimliğimle gitmiştim. Tam o dönemde Diyarbakır Demokrasi Platformu adına yaptığımız bir açıklama nedeniyle hakkımda tutuklama kararı verilmesi, Türkiye’ye dönüşümü ertelememe ve Irak Kürdistanı’nda yaklaşık iki yıl süren zorunlu ikametime neden oldu. Türkiye’ye 1995 yılında, hakkımdaki arama kararı kalkmamasına rağmen geri döndüm. En nihayetinde 1996 yılında AB Uyum Yasaları’nın sağladığı olanakla kaçaklıktan kurtulup beraat ettim ve normal yaşama dönebildim.

İlk gidişimde, dediğim gibi insanların uzun yıllar süren savaş yorgunluğu yüzlerinden okunuyordu. İran-Irak savaşının yıkımları, Körfez Savaşı döneminin bombalamaları, geri çekilen Saddam güçlerinin arkalarında bıraktıkları yıkımlar, ölümler, talanlar nedeniyle virane olmuş bir coğrafyayı resimliyorduk, gazeteciler olarak. Neredeyse sağlam kalan tek bir köprü bile yoktu. Anayollar üzerindeki tüm köprüler bombalanarak yok edilmişti. Köprülerin bir kısmına tahtadan, demirden ilkel ve bir o kadar da riskli geçişe fırsat veren geçitler kurulmuştu. Tüm devlet binaları yerle birdi, sağlam kalanlar da talan edilmişti. Halkın önemli bir kısmı Türkiye ve İran’daki mülteci yaşamını sürdürmeye devam ediyordu, henüz geri dönüşler sağlanmamıştı. Halk, ağır yoksulluk koşullarında yaşıyordu. Yönetim erki belirgin değildi. Mahkemeler, devlet daireleri, eğitim kurumları çalışmıyordu. 

19065 

Seçimler dönemindeki gidişimizde devlet kurumlarının önemli bir bölümü çalışmaya başlamıştı. Devlet ortak bir hükümet erkiyle yönetilmiyor olsa bile her parti, ağırlıkla da KDP ve YNK kendi bölgelerinde idari birimleri oluşturmuş, yönetim görevlerini yerine getirmeye çalışıyorlardı. Seçimlerden hemen sonra 1971 Otonom Anlaşması hükümlerine göre kurulan Irak Kürdistanı Ulusal Meclisi çalışmaya başladı.Bir tek Bölge Başkanlığı seçimleri sonuçlanamamıştı. İki aday, KDP lideri Mesut Barzani ile YNK lideri Celal Talabani birbirlerine yakın oy almışlardı. İtirazlar sonrasında, Bölge Başkanlığı seçiminin ertelenmesi ve uygun zamanda yenilenmesi kararı alındı. Parlamento çoğunluğu da, bir önceki fiili yönetim dönemine uygun olarak, fifti-fifti paylaşılmıştı. Bir diğer önemli nokta ise, Türkiye ve İran başta olmak üzere dünyanın dört bir yanına dağılmış mülteci Kürtlerin önemli bir bölümü özgür topraklara dönmüştü.

Üçüncü gidişimin uzun süreceğini hiç düşünememiştim. Ancak istenmeyen öznel durum sonrasında bu seferki ikametim yaklaşık 2 yıl sürdü. Bu 2 yıl boyunca birçok şeye tanıklık ettim. Tanıklıklarım arasında olumsuz durumlar olsa da, kuşkusuz kardeş kavgasının başladığı günlere kadar büyük çoğunlukla olumlu gelişmelere tanıklık etmiştim. Köyler yeniden inşa ediliyor, halk tarlasını, bağını, bahçesini sürüyor, hayvancılık giderek canlanıyor, ticari bir yaşam oluşmaya başlıyordu. Eğitim kurumları da açılmıştı. İlköğretim ve lisenin yanı sıra aralarında tıp fakültesi de olmak üzere birçok üniversite eğitimini sürdürüyordu; hatta ziraat ve mühendislik gibi yeni bölümler de açılıyordu.

19066 

1993 yılında dikkatimi çeken bir diğer olgu da, ‘cahş’ olarak adlandırılan eski Saddam yanlısı Kürtlerin kendilerini affettirme ve yeniden görev alma çabalarıydı. Saddam yanlılarının bir kısmı başlangıçta Bağdat’a kaçmış, KDP ve YNK’nin güvencesi üzerine geri dönerek ağırlıkla devlet dairelerinde, teknik işlerde çalışmaya başlamışlardı. Bunların çalışmaya başlaması işlerin düzene girmesini de olumlu etkilemişti. Ancak bunların hiç biri kritik görevlere getirilmiyor, emniyet, istihbarat ve askeri kurumların birçoğu eski peşmerge komutanlarının denetimine veriliyordu.

Bu dönemin en belirgin özelliği, KDP ve YNK arasında gizliden gizliye devam eden iktidar savaşıydı. Her iki güç arasında bir çatışma yaşanmamasına rağmen, iktidar savaşı verildiği belli oluyordu. Bu iktidar savaşından en çok eski Saddamcı aşiretler yararlanıyordu. Herhangi bir inanca bağlı olarak değil, ama bu güçlerin siyasi olanaklarından yararlanmak amacıyla KDP veya YNK saflarına katılan eski Saddamcı aşiretler, kendi aşiret alanlarında birçok olumsuzluğa neden oluyorlardı. Bu aşiret üyeleri iki büyük güç arasındaki iktidar savaşından yararlanıyor, çevre devletlerle uygunsuz ilişkilere girerek provokatif eylemler geliştiriyor, hatta bir kısmı Türkiye veya İran’a resmi koruculuk yapıyor, üstelik birçok adli olayın yaşanmasına da neden oluyorlardı.

Demokrasilerde iktidar savaşı hiç kuşku yok bir haktır. Ancak Irak Kürdistanı bölgesindeki iktidar savaşı, demokratik kurallara uygun gitmiyordu. Yönetim erkinde yer yer görülen boşluklar, demokratik deneyim yoksunluğu, en önemlisi de Saddam döneminin alışkanlıkları iktidar savaşının demokratik olmayan yollardan sürmesine neden oluyordu. Bu olumsuz durum, adeta gelecekte neler olacağının habercisiydi. 

-Devam Edecek-

2. BÖLÜM
3. BÖLÜM

  • Yorumlar 1
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Yazarın Diğer Yazıları
    ÖNE ÇIKANLAR
    Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
    Tel : 0532 261 34 89