• BIST 9454.03
  • Altın 2500.414
  • Dolar 32.5951
  • Euro 34.8132
  • İstanbul 13 °C
  • Diyarbakır 21 °C
  • Ankara 14 °C
  • İzmir 18 °C
  • Berlin 6 °C

Yaşar Kemal: 'Dilimizi kestiler...'

Oral Çalışlar

1968, Haziran ayı... Babam, Tarsus'tan, Türkiye İşçi Partisi(TİP)'nden belediye başkan adayıydı. Onu destekleyenlerden biri de, o dönemde TİP'te çalışan Yaşar Abi'ydi.

O seçim kampanyası sırasında, babamın babasının Kürt olduğunu öğrenmişti. "Seni Kürt'ün torunu" derdi bana...Baba dostuydu...Hemşehriydi.

Devlet Güvenlik Mahkemesi'nde, Alman Der Spiegel dergisine yazdığı yazı nedeniyle yargılanıyordu. Yıl 1995'ti. Savunmasındaki iki cümle, zihnime kazındı. Ezberimde kaldığı gibi aktarıyorum: "Bizim dilimizi kestiniz. Bir milletin dilini kestiğiniz zaman, onu öldürürsünüz."

Yaşar Kemal'le o günlerde yaptığım söyleşide de, bu tepkilerini şöyle dile getirmişti: "Dilini ver adama. Adam kardeşinin dilini keser mi? Ben yalnız Kürtler için demiyorum, örneğin elimde Çerkeslerin Nart destanı var. Kürtlerin büyük bir kültürleri var. 16.yüzyıl Ahmede Xani. (...)Fekiye Teyran var ki en hayran olduğum şairlerden.(...) Kürtlerde de ben bunlara Homerik destan diyorum. Bunlar hala yaşıyor. Türkiye'de ırkçılık hep devlet içinde güçlü oldu."(Cumhuriyet Dergi, 26 Şubat 1995).

Anadili, Kürtçe'ydi. Evinde konuşulan bu dilde, yazamadı. Kürtçe'yi hiç unutmadı.1950'li yıllarda; Diyarbakır'a, Kürdistan'a, yani baba topraklarına gazetecilik için gittiğinde; akıcı Kürtçesiyle, bölge insanlarıyla bağ kurmayı başardı, ropörtajlar yaptı. Kürt dostlarıyla karşılaştığında, Kürtçe konuşmayı çok severdi. Kürtçe türkü, dengbej dinlemeye bayılırdı.

SÜRGÜN ÇOCUĞUYDU

Yaşar Kemal, bir sürgün çocuğuydu. 1915'te, Ermenilerin vatanlarından sökülüp atıldığı günlerde; onun ailesi de, Van'ın Muradiye ilçesinin Ernis köyünden, kan davası yüzünden kaçıp, Osmaniye'nin Hemite köyüne yerleşmişti. Ölüm, babası Kürt Sadık Ağa'yı orada gelip buldu. Onu, kan davalıları öldürdü. Yaşar Abi, beş yaşındaydı.

Babasız büyüdü. Acılarla, yoksullukla sarmalanmış bir çocukluk yaşadı. Anadilini konuşması yasaktı. O, Türkçe'nin ünlü destan yazıcısı olacaktı.

Anadolu'nun, bu toprakların efsanelerinin, sesi oldu. Haksızlığı teşhir etti, sıradan insanın hayatını edebiyata aktardı, Türkçe'ye özel bir derinlik kattı.

Sosyalistti. Haksızlığa, eşitsizliğe, adaletsizliğe karşıydı. Türkçe'nin büyük yazarıydı. Ancak, Kürt olduğunu hiç unutmadı.

KÜRT KİMLİĞİ

Kürtlerin kimliğinin yasaklanmasını, her dönemde mesele etti. Her aşamada; Kürt isyanını, bölgede artan devlet zülmunü, kaygıyla izledi. Tepkilerini dile getirdi.

Barış onun özlemiydi. Her zaman, Kürtlerin hakkının hukukunun savunucusu oldu: "Bu ülkede zülum yok, diyorlar. Kendi başımdan geçen bir öneği anlatayım. Jandarma beni Kadirli'den Kozan'a hapishaneye götürürken bütün ailem yolu benimle yürüdüler. 'Yolda kaçıyordu, vurduk' demesinler diye."

O, zulmü gördü. Anadilinde yasağı gördü. Kürtlerin isyanını gördü. Binlerce Kürt köyünün boşaltılmasını, milyonların yerinden yurdundan edilmesini gördü. Faili meçhulleri, yargısız infazları gördü.

BARIŞ ÖZLEMİ

En çok görmek istediği, Kürt barışıydı; Kürtlerin dilinin yasak olmadığı, Kürt kimliğinin tanındığı, Kürtlerle Türklerin eşit olarak yaşadığı bir ülkeydi.

Bunu gördü mü görmedi mi? Onunla konuştuğumuzda, artık yasakların sonunun geldiğini söylüyordu. 'Artık barışın zamanıdır' diyordu.

Onun aramızdan ayrıldığı 28 Şubat gününde, barış konusundaki en büyük adımlardan biri atıldı.

Onun bize bıraktığı miras, halkların kardeşliği ve barış özlemi.

Bu mirasın izinden gidebilecek miyiz?

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89