IŞİD medyası son birkaç gündür Kobani’ye dönük yoğun propaganda yapıyor. En son esir İngiliz Gazeteci John Cantlie’yi propagandasına alet ederek, IŞİD uçakları ile Kobani’nin havadan görüntülerini çektiğini ve kentin YPG ve YPJ’den tamamen alındığını iddia etti.
IŞİD medyasının propagandatif tutumu yeni değil. Neredeyse Kobani’ye dönük yoğun saldırıların başladığı 15 Eylül’den bu yana aynı şeyi söylüyor.
Erdoğan’ın Antep’te Suriyeli mültecilere konuşurken dediği “Kobani düştü düşecek” ile IŞİD’in “Kobani’yi YPG ve YPJ’den temizledik” sözleri at başı gidiyor.
Görüntü uzmanı değilim, askeri uzman da değilim.Buna rağmen Kobani görüntülerinin, insansız hava aracından çekildiğini söyleyebilirim. Yani IŞİD medyasının iddia ettiği gibi uçaktan çekilmiş bir görüntü söz konusu değil.
Görüntüleri izlediğimde aklıma ilk gelen en iyimser yorum, o görüntüleri çeken insansız hava araçlarından birinin IŞİD’in eline geçtiği ve propaganda videosunda, ele geçen görüntülerin kullanıldığı yönünde oldu.
İkinci ihtimal, dış politikası çöken Türkiye’nin IŞİD üzerinden zevahiri kurtarmak istemesi sonucu atılan akıl dışı adımlardan biri olabilir...
Daha açık demek gerekirse Türkiye’nin IŞİD’e Kobani’yi ele geçirmek amacıyla kullanması için verdiği görüntüler videoda kullanılmış olabilir.
Başından beri IŞİD’e lojistik destek veren, sınırdan geçişlerini izleyen, askerlerinin sıfır noktada IŞİD üyeleri ile samimi görüntüler vermesini sesiz sedasız geçiştiren Türkiye’nin, Kobani’nin havadan çekilmiş görüntülerini istihbarat için kullanması amacıyla IŞİD’e verebileceği iddiası yabana atılacak bir durum değil.
Özellikle son üç yıldır dış politikası her seferinde bir duvara çarpan, Ortadoğu politikasında bir tek Katar ile dost kalan, Katar’la aynı kulvarda kulaç atmak zorunda kalan Türkiye’nin, görünen o hâlâ değişmeyen kozu Kobani’nin düşmesi…
Eğer Kobani, Türkiye yardım eder gibi görünürken düşerse bu Türkiye’nin çıkarına da olacak bir durum. Böylece, “Ben Kobani düşmesin diye elimden geleni yaptım” politikasını kullanma fırsatını da yakalayacaktır.
Koalisyon güçlerinin Güney Kürdistan’dan verilen silahları Kobani’ye ulaştırmasının ardından Türkiye Peşmerge güçlerinin Kobani’ye geçiş için kendi topraklarını kullanmasına izin verdiğini açıkladı. İstenseydi en geç iki gün içinde Peşmerge güçleri Kobani’ye varırdı. 2 günlük iş 10 gündür çözülemedi. Yazı yayınlandığında Peşmerge Kobani’ye geçmiş olur mu, bilemem. Geçebileceğine dönük haberler var ama bildiğim, geçişi Türkiye’nin bilinçli bir biçimde geciktirdiği.
AKP Hükümeti, Peşmerge’nin geçişini politik olarak kullanma derdindeydi. İlk olarak PYD’nin Peşmerge’yi istememesine umut bağladı. Bu gerçekleşmeyince tezkereyi gerekçe ederek tamamen kendi belirleyeceği sınırlar içinde bir geçişi arzuladı. Bu nedenle de geçişi geciktirdikçe geciktirdi. Nihayetinde Özgür Suriye Ordusu kartını ileri sürdü. ÖSO’nun da Kobani’ye geçeceğini açıklaması Türkiye’nin Kobani’ye dönük hedefi artık neyse, bunu Peşmerge ile gerçekleştiremeyeceğini anlamasındandır.
Tüm bunları yan yana getirdiğimizde, yani Peşmerge’nin Türkiye üzerinden Kobani’ye geçişini geciktirmesini, silah ulaştırılmasının kısıtlanmasını, mümkünse engellenmesi için koalisyon güçlerine çağrı üstüne çağrı yapmasını düşündüğümüzde Türkiye’nin Kobani’nin düşmesi politikasının hâlâ değişmediğini anlayabiliyoruz.
Türkiye mevcut politikalarından istediği sonucu alamayınca, dış politikada savruldukça elini güçlendirme arayışına girebilir ve bu nedenle IŞİD’e görüntü desteği sağlayabilir. Haydi, daha iyimser bir yorumla şunu diyelim; en azından Kobani’yi, YPG ve YPJ’yi, PYD’yi PKK ile eşitleyen Türkiye içinden ‘birileri’ bunu yapabilir.
Bu iddialar ilk kez dillendirilmiyor.
Musul konsolosluk görevleri IŞİD’in elindeyken bu örgüte Türkiye üzerinden görüntü desteği verildiği, basına yansıdı.
Bu destek, son bir hamle ile Kobani’nin düşmesi için tekrarlanmış olabilir...
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.