• BIST 9079.97
  • Altın 2301.089
  • Dolar 32.3484
  • Euro 35.109
  • İstanbul 19 °C
  • Diyarbakır 16 °C
  • Ankara 22 °C
  • İzmir 23 °C
  • Berlin 12 °C

Türkiye, ikircikli IŞİD tutumundan vazgeçmeli

Joost Lagendijk

ABD’den İran’a uzanan çok sayıda ülke IŞİD’e karşı hızla geniş bir uluslararası koalisyon oluşturuyor.

Bu, aynı zamanda Türkiye’nin de bir karar vermesi yönünde giderek artan baskıya maruz kalacağı anlamına geliyor: Ankara IŞİD karşıtı ittifaka katılacak mı, yoksa bu pis işi başkalarının yapmasına izin verip olan biteni seyretmekle mi yetinecek?

Ankara bugüne kadar IŞİD’in elinde bulunan 49 rehinesini, IŞİD konusunda takındığı son derece ayrık tutuma iyi bir mazeret olarak kullandı. Türkiye’de ve dışardaki birçok insan rehineleri sağ salim evlerine getirmenin Türk yetkililerin en önemli sorumluluğu olduğunu gayet iyi anlıyordu. Fakat sorun şu ki, IŞİD’e yönelik herhangi bir tutum almaktan dikkatle kaçınmayı öngören mevcut tutumu sürdürmek giderek zorlaşıyor.

Bunun sebeplerinden biri, Türkiye ve başka ülkelerde, geçmişte Türk makamlarının, Suriye’de IŞİD’i kuranlar da dâhil, İslamcı militanları desteklemiş olduğuna dair giderek güçlenen kanaat. Türkiye ile IŞİD arasında bağlantı olduğu iddiaları, dünyanın her köşesindeki komplo teorisyenleri ve İslamofobiklerin gözde mevzuu haline gelmiş olsa da, yeni Türkiye hükümetinin er geç cevaplamak zorunda kalacağı bazı gerçek ve samimi sorular var. Cihatçıların Türkiye’nin Reyhanlı ilçesini, bu kadar uzun müddet kendi kişisel alışveriş merkezleri gibi kullanabilmelerinin sebebi neydi? Yaralı militanlar neden Hatay’daki hastanelerde tedavi edildi? Türkiye’den Suriye ve Irak içlerine silah ve mühimmat götürmek niye o kadar kolaydı? Türkiye IŞİD savaşçılarının Türkiye’ye girip çıkmasına, hatta burada eğitim görmesine gerçekten müsaade etti mi?

Rehinelerin arkasına gizlenmek daha fazla işe yaramayacak, zira yeni saldırıyı başlatmanın arifesinde, IŞİD karşıtı koalisyon Türkiye’nin sıkı sıkıya kendi taraflarında olduğundan emin olmak isteyecektir. Bilhassa Alman ve Amerikan basınında, bu ülkelerin gizli servislerinden sızdırılan bilgilere dayalı suçlayıcı haberler görülmeye başladığında, sessiz kalmak artık kabul edilir olmaktan çıkacak; bu servislerin Türkiye’nin attığı adımları yakından takip etmekte olduklarını artık gayet iyi biliyoruz.

IŞİD ile geçmişteki ilişkileri ve mevcut tutumuyla ilgili berraklık sağlamak söz konusu olduğunda, yeni Türkiye başbakanının IŞİD’e yönelik dile getirdiği ikircikli takdirde ısrar etmesi pek de hayırlı olmayacaktır. Sadece iki hafta önce Ahmet Davutoğlu, IŞİD’i ‘terörist’ diye nitelemek yerine, Suriye ve Irak hükümetlerini IŞİD’in büyümesine neden olan ortamı hazırlamakla suçlamıştı. Burada mesele Davutoğlu’nun Şam ve Bağdat’ın feci performansı konusunda haksız olması değil, IŞİD savaşçılarının bölgedeki Ezidilere, Hıristiyanlara ve Şiilere yönelik mezalimini kayıtsız şartsız kınamayı açıkça reddetmesi.

Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, bu açıdan daha cesurdu; geçen hafta IŞİD’in şiddet eylemlerinin İslam’da yeri olmadığını ifade ederek, IŞİD’e mensup aşırılıkçıları esasen travma yaşayan akıl hastaları olarak niteledi.

ABD Dışişleri Bakanı Kerry, IŞİD’in “ezileceğini” söylediğinde ve etkin askeri uzmanlar Beyaz Saray’a IŞİD’in “belinin kırılması ve darmadağın edilmesi” çağrısı yaptığında, Başkan Obama’nın daha fazla bombardımana yeşil ışık yakacağından ve Türkiye’den de bu saldırılarda rol oynamasını bekleyeceğinden emin olabilirsiniz.

ABD, şu an için Katar ve Türkiye’ye IŞİD’e para ve savaşçı akışının kesilmesinde yardımcı olmaları için baskı yapıyor. Savaş alanına yakınlığı ve NATO üyeliği sebebiyle Türkiye’den talepler artacaktır. Buna askeri destek ve istihbarat paylaşımı da dâhil.

Sorunların çok geçmeden hallolacağını veya bir şekilde buharlaşacağını ummak işe yaramayacak. IŞİD karşıtı güçlere perde arkasında gizlice yardım etmenin örgüt tarafından fark edilmeyeceğini düşünmek bir yanılsama. İdeal olan, Türkiye’nin diğer ülkelerin de yardımıyla, ilk önce rehineleri geri alması ve ardından kendisini tümüyle IŞİD’e karşı savaşa vakfetmesidir. Eğer Ankara bunu yapabilecek durumda değilse, yeni hükümet için ilk büyük kriz çok geçmeden ufukta belirecektir.

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89