• BIST 9689.32
  • Altın 2495.5
  • Dolar 32.5804
  • Euro 34.8524
  • İstanbul 16 °C
  • Diyarbakır 27 °C
  • Ankara 22 °C
  • İzmir 23 °C
  • Berlin 7 °C

Klasik Kürt Edebiyatında Tasavvuf

Fehim Işık

Kürt edebiyatında dini, tasavvufi etkiler, özellikle İslamiyetin etkisiyle ortaya çıkmıştır. Türk edebiyatında 12. yüzyılda Ahmet Yesevi’nin  Divan-i Hikmet eserinde görülmeye başlayan tasavvufi halk edebiyatına, Kürt edebiyatında Melayê Cizîrî’de rastlıyoruz. Melayê Cizîrî’yi takip eden Feqiyê Teyran, Melayê Batê ile Ehmedê Xanî de, tasavvufi halk edebiyatının öncüllerindendir.

İnsanlığı ve evreni fizik ötesi gerçeklerle yorumlayıp yeni bir düşünce düzeninin oluşmasını amaçlayan tasavvuf, bir din felsefesidir. Bu felsefede her şeyin kaynağı Allah olarak görülür, tüm edebi üretimlerde Allah’a ulaşılmaya çalışılır. Tasavvuf edebiyatında ayrıca, evrenin sırlarını ortaya çıkarmaya dönük sorulara da yer verilir. 

Kürt tasavvuf edebiyatın dikkat çeken imgeleri arasında saki, mey, kadeh, meyhane gibi sözcüklere de sıkça rastlanır. Klasik Kürt edebiyatında tasavvufun öncülleri olarak görülen Melayê Cizîrî, Feqiyê Teyran, Melayê Batê ile Ehmedê Xanî’nin eserlerinde sıkça kullanılan tasavvufi imgeler daha sonraları Kürt medreselerinde eğitim veren, üretimlerde bulunan şeyhler tarafından da geliştirilerek kullanıldı. Medrese üretimi edebi ürünlerin neredeyse tümünde, Melayê Cizîrî’nin öncülüğünü yaptığı tasavvufun etkilerini görmek mümkündür. 

Medreselerdeki eğitim ortamının sağladığı olanaklarla yorum yeteneği gelişen Kürt şeyh ve melelerinin tasavvuf edebiyatında kullandığı kavramlar, aslında gerçek anlamı yansıtmaz. Örneğin şarap ya da mey kavramı, neredeyse bu kavramın kullanıldığı tüm edebi ürünlerde Allah’ın hikmetlerine, ilahi kudretine karşılık gelir. Bazı kerelerde Muhammedi hakikate karşılık olarak da kullanılır. Saki, sıradan bir şarap dağıtıcı değil, yol gösterendir, ermiş bir kılavuzdur. Meyhane de çoğu kez içinde ilim irfanın olduğu, dünya ve ahretin öğretildiği medresedir. 

Melayê Cizîrî’nin Divan adlı eserinde bu sembollere çokça rastlanır. Cizîrî Divan’ında bir taraftan Allah’a ulaşmanın yollarını tasavvufi bir etkiyle oluşturmaya çalışırken, diğer taraftan kullandığı sembollerle insanları da bu yola ulaşmaya çağırır: 

Min go mahê new çaşitiyê ebrûyê yarê  /
Dedim: yeni ay, yârin kaşları gibisin!
Go min çi hed e, şubhetê ne'lê feresim ez /
Dedi: Ne haddim olur? At nalına benzerim ben

(…)

Saqî ji ezel yek du qedeh bade bi min da /
Saki, ezelde bir iki kadeh bade verdi bana
Hetta bi ebed mest û xumar û teles im ez /
Ebediyete kadar mestim, sarhoşum, pejmürdeyim ben

Cana tuyî min can, gulê bêxari gerem bî /
Ey can, sensin benim canım, dikensiz gül olsan bana
Minnet ku ne wek bulbulê mihnet 'ebesim ez /
Şükür ki boşa sıkıntı çeken bülbül gibi değilim

(…)

Sed cewr û cefa dî bi me naçin ji derê te / Y
Yüz cevr ü cefa etsen bize, gitmeyiz senin kapından
Yekser tu nabatî û li tab'ê megesim ez /
Sen şekersin baştanbaşa, benim tabiatımsa sineğinki gibi

(…)

Ger ne teşbîhê du birhên te bitin /
Senin iki kaşına benzemiyorlarsa eğer
Me di 'îdan bi hîlalê çi xerez /
Bayramlarda hilali ne diye gözleyelim

Bu sembollere Melayê Cizîrî’den sonra edebi ürünler yazmış şeyh ve melelerin eserlerinde de çokça rastlarız. Şêx Evdirehmanê Axtepî Rewdnaîm adlı eserinde, Peygamberin Mirac’a çıkışını anlatır. Bu eserin “Der Talebê Îman Ez Saqî û Mûxennî” adlı 6. bölümünde, Şêx Evdirehman şöyle yazar: 

Were saqiyê camê cem bê wuqûf  
Gel ey cemin sakisi, kadehi aralıksız getir

Li min cem’î bûne ji xem sed ulûf 
Çünkü cemimde herkes biriktirmiştir kederleri
 

Şerabek ‘eqîq erxewanî bi cam 
O güzelim bal gibi şarabı koy cam dolsun

Du-sekan bide min ku birjît kelam
İki kase de ver ki bana ağızdan kelam dökülsün
 

Kerem ke meya nabî der camê cem
Buyur nebinin mey cemine, kalma dışarıda

Cemî’ bûne ser min hezar kûhê xem
İşte cem burada, yığılmış üzerime gamı kederiyle
 

Ji hicra hebîbê, ji cewra felek
Yarin uzak olmasından, feleğin zulmünden

Melûl û perîşan û zar im gelek
Sessizim, hazin ve pejmürdeyim ben
 

Bide min şerabê ku pur alî bî 
Ver bana şarabı dört bir yanım yansın

Bi rengê xwe yaqûtê seyyalî bî  
Rengi de yakutlara benzesin, keder versin 

Cîzre’nin irfanından beslenen Aktepe Medresesinin müderrisi olan Şêx Evdirehman, Melayê Cizîrî ekolünün sürdürücüsü olarak tasavvuf edebiyatının zenginliğine, eserlerinin tümünde yer verir.

Kürt edebiyatının uzun bir süre medreselerden beslenmesi nedeniyle, tasavvuf edebiyatı etkisini neredeyse günümüze kadar yitirmeden sürdürür. Bu edebiyat türü giderek daha önce sözlü edebiyat geleneğinin üstlendiği Kürt tarih hafızasının oluşumuna yazılı katkılar sunar ve sonraki nesillere aktarılmasına aracılık eder. 

Not: Şiirlerin Türkçe çevirisi, Araştırmacı Yazar Z. Abidin Zınar’ın katkılarıyla yapılmıştır.

  • Yorumlar 1
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Yazarın Diğer Yazıları
    ÖNE ÇIKANLAR
    Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
    Tel : 0532 261 34 89