• BIST 8980.39
  • Altın 2281.96
  • Dolar 32.3217
  • Euro 35.018
  • İstanbul 21 °C
  • Diyarbakır 14 °C
  • Ankara 18 °C
  • İzmir 22 °C
  • Berlin 9 °C

Kemalettin Tuğcu devleti

Güler Yıldız

Çocukluğumu yaşadığım kentte bir kitapçı yoktu, ama kırtasiye vardı. Haftada bir kez uğrar, evden aşırdığım parayla kitap arardım. Nasıl olduysa Ömer Seyfettin öykülerinden Kemalettin Tuğcu’ya terfi ettim. „Yeni kitap geldi mi?” derdim, elime bir Kemalettin Tuğcu kitabı tutuşturulurdu. Çoğu kez eve varmadan, derenin orda bir yerde oturup kitabı bitirir, öyle çıkardım yokuşu...

Korkuyu, esareti, çaresizliği, dipsiz kuyuda merdivensiz kalmayı o kitaplardan öğrendim. Serseri tarafım gitmiş, cesareti kırık, ürkek ve bu nedenle çok haşin bir çocuk gelip oturmuştu içime. 80’lerin Türkiye’sinde çocuk aklım olup bitenleri yorumlayamıyordu ama bu Kemalettin Tuğcu romanlarına konu ülkenin kentlerinde yaşananlar bir kâbusun ürünüydü, anlıyordum. Çocukları kaçıran, onları ailelerinden koparıp başkalarına satan, fidye için çocuk avına çıkan çeteler vardı… Kolları, ayakları kırılıp sokaklarda dilencilik yapmaya zorlanan, tacize uğrayan ve tüm ömrünü ailesini bulma ümidiyle geçiren çocuklar...

Ayın karanlık yüzü ürkütücüydü. Tüm kitapları (yirmiden fazlasını okumuşluğum var) umutsuzluk ve karanlık üzerine bir yazarın 40’a yakın kitap çıkarması ve bu kitapların memleketin dört bir yanından çocuklara telkin edilmesi boşuna değildi.

Sürekli kendimizi sıradan hissetmemizi emreden bir zincire bağlıyız. Daima bir şeyden, birisinden korkmamız gerektiği telkini var; hayatın her köşesinden gelebilecek eziyetlere ve tehlikelere karşı tedbirli olmamız isteniyor. Kendimizi daha mı güçlü hissedeceğiz acaba? Oysa biliyoruz ki dışarıda böyle bir tehdit yok, sadece düşlerimizde bu kadar çok kâbus var ve o kâbusları hayata geçiren bizim düş gücümüz...

Bu kitapları okumamız isteniyordu, eziyetin başlangıç ilkesi olarak; çünkü içine doğduğumuz ülke bir Kemalettin Tuğcu romanıydı; hem de en esaslısından; yaşayıp, öğrenecektik sonrasında...

***

Önceki gün Gazi olayları anıldı...

Dün Sivas davası zamanaşımındaki uğratıldı...

Esenyurt’ta inşaat işçileri yanarak öldü...

Pozantı cezaevinde tecavüze uğrayan çocukların hikayesi ortada duruyor...

Uludere birkaç liranın hesabı olarak kapanıyor...

Karamizah defterlerimiz dolup taşıyor...

Ve hayat „gelin beni yaşayın” diyor.

Yaşayalım bakalım… Tuğcu’nun karanlık ve eziyet koridordundan geçerek, kendimizi yaşayalım...

İnsan olmanın erdemini, bu alt alta yazdıklarımdan soyutlayarak kendimize atılmış iftira saymıyorsak, yaşayalım... İdeoloji acı çektirmiyor insana, devasa bir hissizlik yaşatıyordur olsa olsa...

Biz unutmaya devam ederiz, hayat da üstümüze basa basa bunları yaşatmaya...

İnsanlık suçu işlenir her sabah ve akşam; yeni bir suç kum gibi örterken zamanı, diğerini çoktan sileriz hafızalarımızdan.

***

Sivas zamanaşımına uğradı dün. Devlet kendi hafızasını boşaltıyor. Ne yaman çelişki; puşi takan, ıslık çalan, ıslak tişörtlü çocuklar „eylem” hali sabit görülmesi nedeniyle tutuklanabiliyor, bir defter kapatılırken yeni defterlere yer açılabiliyor... Devletler hafızalarını boşalttığı sırada yenileri ile doldurabiliyor. Tam olarak kurtulmak istemiyor, tam olarak arınmak değil, derdi. Başka şey...

Yok, bu Kemalettin Tuğcu devleti akıllı…

Kendisi zamanaşımına uğratınca, biz de o yükü kaldırıp atıyoruz bir kenara... Zamana zaman tanımamak gibi bir alışkanlığımız var ve devlet bu alışkanlığımızla oynuyor durmadan...

Unutmayı seviyoruz, unutarak yaşamak bize daha akılcı görünüyor. Çünkü anımsayarak korkmak yerine, unutarak sevinmek Kemalettin Tuğcu’ya verilmiş bir ders gibi...

Biz unuttuğumuz için devlet zamanı karara bağlıyor sadece...

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89