• BIST 9524.59
  • Altın 2487.684
  • Dolar 32.5553
  • Euro 34.6917
  • İstanbul 13 °C
  • Diyarbakır 16 °C
  • Ankara 14 °C
  • İzmir 16 °C
  • Berlin 7 °C

Hendek krizi

Fehim Işık

Önce şunun altını çizelim…

Hendekle başlayan tartışma esasen uzun dönemdir devam eden siyasi bir krizin dışa vurumudur. Sorun ne kazılan hendektir, ne de Kürdistan Demokrat Partisinin (PDK) iddia ettiği gibi Suriye’deki çetelerin Güney Kürdistan’a geçişini engellemektir.

Siyasi krizin nedenlerini bu köşede onlarca kez yazdık. Basit bir biçimde tekrar etmek gerekirse, bu kriz “Demokratik Modernite” ile “Kapitalist Modernite” olarak özetleyebileceğimiz iki farklı bakış açısının –bunca deneyime rağmen- hâlâ uzlaşamamış olmasıdır.

Rojava’da siyasi ve askeri üstünlüğü elinde tutan “Demokratik Modernite” yanlısı PYD çizgisine, Güney’de siyasi ve askeri üstünlüğü elinde tutan “Kapitalist Modernite” yanlısı PDK çizgisinin tahammülsüzlüğü, işleri sarpa sardırıp bu noktaya vardırdı.

Açık demek gerekirse PDK, Türkiye’yi yönetenlerin yanılgısına düştü. PDK’nin tespiti ile AKP’nin tespiti arasında Suriye Krizi’ne yönelik olarak pek fark yoktu. Onlar 2011’de başgösteren krizden sonra Esad rejiminin kısa sürede yıkılacağını ve “uluslararası güçlerin” yeni rejimi dizayn ederek kendilerinin de etkin olacakları bir Suriye’nin kurulacağı varsayımından hareket etmişlerdi.

Eğer Esad rejimi sanıldığı gibi kısa sürede gitmiş olsaydı, böyle de olacaktı.

Olmadı, “evdeki hesap çarşıya uymadı.”

Davutoğlu’nun “stratejik derinlik” hesapları geri tepti, tutmadı. Hem Esad sanıldığı gibi kısa sürede gitmedi, hem herkesin dışladığı, taraf olarak kabul etmediği PYD çizgisi giderek Rojava’da en etkin örgüt olmayı başardı.

Türkiye üzerinden yürütülen bir başka hesap daha tutmadı…

PYD’nin etkinliğini kırmak için devreye sokulan el Nusra, Türkiye’nin sunduğu etkin desteğe rağmen PYD’ye karşı baskın gelemedi. Silaha ilk etapta savunma amaçlı sarılan PYD, önce el Nusra, sonrasında da Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) ile girmek zorunda kaldığı çatışmalarla birlikte güçlendi, Rojava’nın tümünü kontrol eden bir askeri güce sahip örgüt haline geldi.

YPG’nin resmi kuruluşu her ne kadar 2012 Hewlêr Anlaşması ile kurulan Kürt Yüksek Konseyi üzerinden olsa da, Rojava’daki silahlı yapının motor gücü esasen PYD’dir.

Daha da ötesi, PKK’nin 30 yıllık savaş deneyiminin Rojava’da yeniden pratize edilmesi, bu sonucu doğurmuştur.

Hemen, “Zaten Rojava’da PYD yok PKK var” argümanına sarılmak gerekmiyor.

Hatırlayalım; Oslo süreci tartışmalarında daha Esad ile Erdoğan “kanka” iken PKK içindeki yaklaşık 1500 Rojavalı gerillanın Suriye’ye geri dönüşü için de pazarlıklar yapılmış, Esad kısmi bir af çıkaracağını Türkiye’ye ‘müjdelemişti’. O zaman kimseye ilginç gelmeyen 1500 Rojavalı gerilla, Suriye krizinden sonra YPG’yi örmeye başlayınca niye ilginç olur, anlamak kolay değil!...

Ayrıca şu da var; PYD ne kadar PKK’ye yakın ise şimdilerde Suriye Kürdistanı Demokrat Partisi (PDK-S) olarak birleşen eskinin el Partisi de o kadar PDK’ye yakındır.

Birileri Kürdistan’ın sınırlarını keyfince cetvelle çizmiş olabilir. Ama Kürt siyaseti bu sınırları tanımadı ve birbirinden etkilenerek farklı parçalarda kendi meşrebince siyaset yürüttü. Bu doğallık PDK’ye ne kadar hak ise PKK’ye de o kadar haktır. Koşullar PKK’ye yakın PYD’yi Rojava’da etkin konuma getirmeseydi; yani PDK ve AKP’nin “stratejik derinlik” hesapları tutsaydı, şimdi PDK’ye yakın PDK-S Rojava’da, belki de Suriye’nin yeni rejiminde en etkin siyasi güç olabilirdi.

Bu kez “masa” değil, “sokak” belirleyen olunca “Demokratik Modernite” “Kapitalist Modernite”ye etkin olabileceği zemin bırakmadı.

İşte “Hendek Krizi” bu yaşananların dışa vurumudur.

Olması gereken basit; biri “demokratik”, diğeri “kapitalist” olanından biraz “kısacak”, nihayetinde “modernite”de anlaşacaklar.

Olmaz mı?

Elbet giderek küçülen “kapitalist”li “modernite” gelecekte kendini göremeyeceği bir siyasal “modernite”ye mecbur olmamak için “ipe un serecek”tir. Kazılan hendek, Türkiye ile bunca içli dışlı olma, “ipe serilen un”dur.

Bunun başka izahı yok.

Bu inattan vazgeçilmez, “ipe un sermeye” devam edilirse, korkarım ki yaşlı Rojavalı’nın suratına atılan peşmerge tokadı ya da genç Rojavalı’nın ayağına sıkılan peşmerge kurşunu, bir kez daha Kürtlerin “kendini yok etme” anlamında kullandığı “xwekujî”ye dönüşecektir.

Kürdistan tarihinin en kara lekesi “xwekujî”, bizzat savaşanlar da dahil şimdiye kadar tek bir Kürt’ten onay almadı.

Bugünde onay almaz ama buna rağmen biliyoruz ki Kürtler yeniden eskiye dönerse çok can yiter…

Kürtlerin düşmanları ellerini ovuşturmaya başladı bile..

Yazık, bu kara lekeyi Kürtler bir kez daha çekemez…

Kürtlere bunu yaşatmayın…

  • Yorumlar 7
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Yazarın Diğer Yazıları
    ÖNE ÇIKANLAR
    Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
    Tel : 0532 261 34 89