• BIST 9693.46
  • Altın 2505.484
  • Dolar 32.5806
  • Euro 34.8076
  • İstanbul 15 °C
  • Diyarbakır 25 °C
  • Ankara 24 °C
  • İzmir 22 °C
  • Berlin 7 °C

HDP sözünde durmadı

Fadime Özkan

Başbakan Davutoğlu 6-7 Ekim olaylarına gidilen süreci samimiyetle anlattı. Davutoğlu, o süreçten önce HDP’yle görüşmelerin detaylarını da aktardı. Meğer HDP ‘bize her yer Kobani’ deyip sokakları ateşe vermeden önce Hükümete ‘şiddet bitecek’ sözü vermiş!  

Pazar günü Dolmabahçe’de yapılan toplantının içeriğine geçmeden evvel şunu açık yüreklilikle ifade etmek isterim. O gün, o salonun en akil kişisi tartışmasız şekilde Başbakan Davutoğlu idi. “Siyaset yapıyor olmasaydım bugün ben de sizlerden biri olarak aranızda oturuyor olurdum” dediği için değil bu kanaatim. Meseleye tarihi, coğrafi ve insani bütünlük içinde baktığından... Hem mevcut boyutlara hem medeniyet tarihimiz ve jeopolitik durum üzerinden meseleye ne kadar hakim olduğunu, çözüm için gerekli olan dirayete ve samimiyete sahip olduğunu gördüğümden...

Herkesi kuşatan, birlikteliğimizin güzelliğini hatırlatan ve bugün yaşanan sorunları aşıp yeniden kucaklaşacağımıza dair inancı çoğaltan bir perspektif içinden konuştu Başbakan Davutoğlu. Zihin açtı, güven verdi. Salonun hemen tamamı da aynen bu fikirdeydi.

Elbette toplantının da, Başbakan’ın konuşmasının da kritik noktası Kobani olayları idi. Rojava’daki gelişmelerin ve Kobani dolayısıyla Türkiye’de çıkartılan olayların süreci etkileyip etkilemeyeceği, güven bunalımının nasıl aşılacağı?

Olaylar asla spontane değil

Davutoğlu’nun söylediklerinden şunlar net olarak çıktı: Kobani bahanesiyle bölgedeki ateşi Türkiye sokaklarına taşımak isteyen irade asla yerli bir irade değil. Devlet, Hükümet, Kandil’in ziyaretçilerinin kimler olduğunu da çok iyi biliyor, kimin hangi ülke istihbaratıyla iş tuttuğunu da. Yol haritasını daha başlamadan boşa çıkaranlar ise birkaç bitik solcu liberalin kuyruğuna takılıp siyasi şov yapanlar! Olaylar başlamadan sadece beş gün önce, bizzat Başbakan’a söz veren, “bundan böyle kamu düzenini bozan, hukuk dışı hiçbir faaliyet olmayacak” diyen kişi, insanları sokağa çağıran, “bize her yer Kobani” diyerek ilk kurşunu atan Selahattin Demirtaş’ın ta kendisi! Dolayısıyla 46 kişinin hayatına mal olan 6-7 Ekim olayları ne bir öfke patlaması, ne spontane gelişmiş bir durum. Şimdi gelelim olayların seyrine.

Davutoğlu’nun anlattığı sıralamayla aktaracağım: Müzakereler sonrasında ana gövdesi daha önce oluşturulan yol haritası Eylül başlarında iyice olgunlaştırılıyor. Kim hangi adımı hangi sıralamayla atacak bir takvim oluşturuluyor.

İmralı ile kesintisiz iletişim

MİT Müsteşarı Hakan Fidan adaya gidiyor ve yol haritası üzerine Öcalan ile görüşüyor. Öcalan tartışmasız, koşulsuz, ve kesin bir mutabakat veriyor.

Daha sonra İmralı ile Kandil arasında iletişimi sağlayan HDP Heyeti giriyor devreye. Pervin Buldan ve Sırrı Süreyya Önder yol haritasını alıp Kandil’e gidiyor, oradan da tam bir teyit çıkıyor.

Hükümetini hızla kurmuş, güvenoyu almış ve sürecin bizzat takipçisi olacağını beyan etmiş olan Davutoğlu bölgedeki ateşin yayılma hızını da düşünerek Kandil’den dönen HDP Heyetini 10 Eylül günü Başbakanlığa davet ediyor.

Malum o dönemde örgüt süreci iyice istismar ediyor, okul yakıyor, insanları tehdit ediyor, hukuk dışı eylemlere girişiyor vesaire... 

Başbakan ısrarla soruyor: “Bakın biz bu adımları atarız, bunu Oslo’da da söyledik, ama önce hukuk dışı işlere son vereceksiniz. Yol kesip adam kaçırmalar, asayiş timleri, tehditler, vergi toplamalar, seyyar yargılamalar vesaire kamu düzenini bozan hiçbir işiniz faaliyetiniz olmayacak. Bunun teminatını veriyor musunuz?

Buldan ve Önder “15 Ekim’e kadar illegal hiçbir iş kalmayacak, iki hafta içinde bunu somut olarak göreceksiniz” diyor. Üstelik bu teminat daha sonra 1 Ekim günü Selahattin Demirtaş tarafından da veriliyor Başbakan’a. Davutoğlu diyor ki Demirtaş’a “Biz çözüm süreci konusunda son derece kararlıyız, Cumhurbaşkanımız da, Hükümetimiz de, partimiz de kararlı. Aramızda görüş ayrılığı yok. Cumhurbaşkanlığı seçim sürecindeki tavrınız diliniz, Türkiye politikanız doğrudur, buna devam etmelisiniz. Bakın ilk defa Başbakanlıkta kabul görüyorsunuz, lütfen açık olun, verilen sözler neden tutulmuyor? Tezkere zaten rutin olarak yenilenecekti, PYD için değildi, ama bölgedeki durum göz önüne alınarak iki tezkere halinde çıktı. Tezkere çözüm sürecine destektir. Meclis’te hayır oyu kullanmayın. Hayır derseniz yarın Kobani için yardım isteyemezsiniz”.

Sanki hiç görüşülmemiş gibi

Başbakan tezkerenin Kobani’yle ilgili kısımlarını bizzat anlatmış Demirtaş’a. Biz bunları fark etmemiştik diyerek bir itirafta da bulunmuş Demirtaş, hatta. O gün görüşmeden Demirtaş yüzü gülerek çıkmıştı hatırlarsanız, çok olumlu bir görüşme olduğunu söylemişti. Ama sonra sanki bütün bu görüşmeler olmamış, yol haritası üzerinde anlaşılmamış, kamu düzenini bozacak hiçbir eylem olmayacağına dair sözler verilmemiş gibi, sokağa çıkın çağrıları yapılıyor, şehirler yakılıyor.  Başbakan Davutoğlu bunu anlattıktan sonra, her şeyin son derece farkında ve her duruma hazırlıklı olduklarını ama sürece inançlarının da tam olduğunu kuvvetli cümlelerle ifade etti. Sürecin devamını sağlayan asli unsuru da açıkladı -Ki kanaatimce, çözüm sürecindeki en hakiki ve en hakikatli şey budur. Bunun için daha çok çalışmaya, her yolu denemeye, çabalamaya değer.

Olayları bitiren sürece inançtır

Mealen şunu dedi Başbakan: 6-7 Ekim olaylarını bitiren şey Öcalan’ın mektubu değildi. Devletin gücü de değildi. Olayları bitiren şey toplumun, bölge insanının Çözüm Sürecine inancıydı, sahip çıkmasıydı, bu şiddete Vandallığa hayır demesiydi. Olaylarda bekledikleri desteği göremeyen, bilakis büyük bir tepki doğduğunu, kendi ahlaki meşruiyetlerini de yitirdiklerini gören örgüt ve sivil ayak, bir çağrıyla sokağa çıkardıkları insanları sessizce geri çağırdı.

Şöyle bir benzetme de yaptı Başbakan: Bir kamuoyu araştırması yapılsa bölgede ve insanlara sorulsa; Kobani için şehir olaylarını destekliyor musunuz diye, inanın bana yüzde 20 destek bile çıkmaz. Çıkba zaten çözüm süreci sürmez. Aynı kanaatteyim. 2014 Nevroz’unda Diyarbakır’da meydanı dolaşırken örgütün kendi kitlesine bir siyaset dayattığını, halkın ise itibar etmediğini gözlemlemiştim. Örgüt meydanı “ya müzakere ya savaş” pankartlarıyla donatmıştı ama “siz de böyle düşünüyor musunuz, müzakereye geçilemezse sürecin bitmesini savaşın başlamasını istiyor musunuz” diye sorduğumda, konuştuğum onlarca Kürt’ten hiçbiri “evet” dememişti.

Alevi paketi geliyor

Demokratikleşmenin bir parçası olarak Alevilerin taleplerinin ertelenmemesi gerektiği eleştirilerine cevaben Başbakan, “Hükümet olarak Alevilerin taleplerini karşılayacak bir plan üzerinde çalışıyoruz. Önümüzdeki günlerde harekete geçeceğiz” dedi.

KADİR İNANIR: Süreçle ilgili sinema filmleri çekilmeli

Başbakan Davutoğlu ile yapılan toplantıya katılan Akil İnsanlar Heyeti Akdeniz Bölgesi Grubu Üyesi sinema sanatçısı Kadir İnanır, Başbakan “İçeride tek yanlı konuşulmadı, bütün meseleler enine boyuna tartışıldı” dedi. Kendisinin ‘demagojik söylemler ve kara propagandadan vazgeçilmesini ve demokratik siyasetin hızlandırılmasını’ istediğini anlatan İnanır, toplantıda kendisinin bir önerisinin de olduğunu ve ilgi gördüğünü belirterek, “Bu gerginliği, sorunu yaratan ana sebeplerin içinde olduğu tam, gerçek ve hiç sansüre uğratmayan vicdani filmler yaparak, halka dokunmanı çok etkili olacağını söyledim. Bu fikrim çok ilgi gördü” diye konuştu.

HÜLYA KOÇYİĞİT:  Çözüm sürecinin sahibi vatandaşlar olmalı

Sinema sanatçısı Hülya Koçyiğit de iki yıla yakın zamandır çatışmasızlık döneminin yaşandığını belirterek, ölümlerin olmadığı bir dönemin yaşandığını ama son 6-7 Ekim olaylarının yara verdiğini ve toplumu sarstığını dile getirdi. Başbakanın bu konuda elini taşın altına koyduğunu istediğini düşündüğünü dile getiren Koçyiğit, “Çünkü hükümet son derece kararlı. Buna Türkiye’nin 100 yıllık en önemli tarihi ve stratejik projesi olarak bakıyor. Fakat bu fikrin daha geniş kitlelere yayılması gerekiyor. Çözüm sürecinin sahibinin ülkenin vatandaşları olması gerekiyor. Herkes bu barış fikrini benimsemeli ve buna sahip çıkmalı.”

MUHSİN KIZILKAYA:  Şimdi daha umutluyum

Akdeniz Bölge Grubu Üyesi yazar Muhsin Kızılkaya da toplantıyle yeniden bir temas imkanı sağlanmasının önemli olduğunu ifade etti. Kızılkaya “Hükümetin ve Başbakanı meselenin çözümünde kararlı ve samimi olduğunu gördük. 6-7 Ekim olaylarının bütün bu sürecin bozulmasını gerektirecek birtakım provokatif eylemler olmasına rağmen süreci döndürebilecek bir yönü olmadı. Net olarak anlaşıldı. Şimdi ben her zamankinden daha umutluyum.”

PROF. DR. ŞEVKİ HAKYEMEZ:  Somut adımlar için önce ‘kamu düzeni’

Akil İnsanlar Heyeti Karadeniz Bölgesi Grubu Başkanı Prof. Dr. Yusuf Şevki Hakyemez, “Çözüm süreci, tarafların sadakatini ölçen bir durumdur. Her iki tarafın sadakatle bu sürece bağlı olması gerekir” dedi. Hakyemez, Başbakan Davutoğlu’nun kendilerine ‘somut adımlarımız hazır ama HDP çizgisinden istediğimiz kamu düzeninin sağlanmasına yönelik somut adımların atılmaması halinde hükümetin de bu adımları atmayacağını” söylediğini anlattı. . Hakyemez, çözüm sürecinin devam ettiğini ve hükümet nezdinde bir sapma olmadığını vurgulayarak, HDP’nin çözüm sürecini bozabileceği kanaatinde olmadığını da söyledi.

AYHAN OĞAN:  Süreci bozan taraf kaybeder

AKİL İnsanlar Heyeti Doğu Anadolu Bölgesi Grubu Üyesi Ayhan Oğan “Bundan sonraki süreçte Türk siyasetçilerinin önünde büyük bir siyasi baskı bulunuyor. Kendi tabanlarını karşılarına alıp HDP’nin süreci bozabileceğini zannetmiyorum” dedi. Oğan, Davutoğlu’nun sürecin esasları hakkında bilgi verdiğini ve süreci tarihdaşlık ve demokratik vatandaşlık temellerine bağladığını ifade etti. Heyet üyesi Mehmet Uçum da Heyetin görev yaptığı sürede toplumla siyaset arasında köprü olduğunu ve toplumun görüşlerini siyasete aktardığını söyledi.

TARIK ÇELENK-ZÜBEYDE TEKER: Somut maddeler üzerinde duruldu

Akil İnsanlar Heyeti Akdeniz Bölgesi Grubu Genel Sekreteri Tarık Çelenk, Başbakan Davutoğlu’nun kendilerinden süreçle ilgili gerçekleri toplumla paylaşmalarını istediğini anlattı. Akil İnsanlar Heyeti Doğu Anadolu Bölgesi Grubu Üyesi Zübeyde Teker de toplantıda “Sekreteryaya işlerlik kazandırılması, heyetin İmralı’ya gitmesi gerektiği, farklı çalışma gruplarının oluşturulması, komisyonların kurulması gibi talepler dile getirildi. Gündemdeki yargı paketiyle ilgili eleştiriler de gündeme geldi. Kobani eylemleriyle ilgili tüm taraflara yönelik eleştiriler vardı. Sürecin devam etmesi gerektiği ve daha hızlı adımların atılmasının önemi vurgulandı.”

ABDURRAHMAN KURT:  HDP özeleştiri yapıyor

AKİL İnsanlar Heyeti Doğu Anadolu Bölgesi Grubu Üyesi Abdurrahman Kurt, “Toplantıda, kararlılığı, umudu, cesareti, yapılan işe vukufiyeti gördük” dedi. Çözüm sürecine ilişkin hükümette ciddi bir kararlılığın varlığına vurgu yapan Kurt “Ancak özellikle oluşan kamu güvenliği ve asayiş problemlerine ilişkin karşılıklı beklentiler, öbür tarafa ait yükümlülükler var” dedi. Kurt, HDP’nin özeleştiri mekanizması işlettiğini gördüklerini, bunun umutları arttırdığını da ifade etti. 

FUAT KEYMAN: Normale dönüş psikolojik başarı

Akil İnsanlar Heyeti üyelerinden Fuat Keyman : “Kamu düzeni sağlanmadan normalleşme sağlanmadan İmralı’yla görüşme gibi bir spesifik çalışmaların yapılması da devletin bu konudaki iradesinin sanki bir zayıflama olabileceği algısını yaratacağı için şu an mümkün görünmüyor” dedi. Keyman  “6-7 Ekim olaylarından sonra normale dönüşte esas gücü çözüm sürecinin psikolojisinin olduğunun vurgulanmasıydı. Yani ne hükümetin, devletin ne de Abdullah Öcalan’ın mesajının ama esasında, çözüm sürecinin bölgede yaratmış olduğu psikolojik durum 6-7 Ekim olaylarını bitiren esas unsur oldu. Bunu vurguladı, sayın başbakan” dedi.

CAN PAKER: Asıl akil toplumun kendisi

Hükümetin halkın çözüm sürecine ilişkin talep ve önerilerini birebir görüşerek raporlaştırması için 2013 yılında 7 bölgede görevlendirdiği Akil İnsanlar Heyetleri’nin Doğu Anadolu Bölgesi  ve TESEV Başkanı Can Paker, Pazar günü Dolmabahçe’de Başbakan Ahmet Davutoğlu ile yaptıkları görüşmeyi STAR’a anlattı. Kobane olaylarını milletin çözüme inanan milletin durdurduğunu söyleri. STAR’a konuşan Paker, “Kobani olaylarını kim durdurdu? Bunu, çözümü borsa tabiriyle satın alan millet durdurdu. Biz, akil insanlar heyeti olabiliriz ama toplum artık akil oldu. Bize düşen de;  akil toplumu temsil etmek ve daha çok STK’ya, siyasetçiye, gazeteciye, akademisyene ‘Siz de aramıza katılın’ demek. HDP ve PKK da görmeli ki artık barış kaçınılmaz. Eğer yeni Kobani olayları olmayacağına dair hükümete güvence verilirse bunu Öcalan ile de yüz yüze görüşeceğiz” dedi.

Hükümet görevini yapıyor

Kobane olayları inancı sarstı. Kobane olayları ile sürecin başarıya gideceğine yönelik kendilerinde oluşan mutlak inancın şüpheye dönüştüğünü anlatan Paker, akil insanların toplanmasına HDP’li bir ismin karşı çıkmasını kişisel olarak gördüklerini kaydederek “Bir siyasi satranç oynanıyor. Bunu böyle gördük...”diye konuştu.

Çözüm sürecini Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın başlattığını, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun sürdürdüğünü hatırlatan Can Paker, “Belki tarzları farklı ama amaçları aynı. Önemli olan da amaçtır. Bu noktada hükümet üzerine düşeni yapıyor. En önemsediğimiz çerçeve yasa idi. Bu noktada da hükümet üzerine düşeni yaptı. Bu noktada milli projeye sahip çıkmak lazım. Çünkü cumhuriyet tarihinin en büyük sorununu en büyük projeyle çözüyoruz. Bunu başarılı olmasını istemeyen pek çok odak var. Onu da biliyoruz. Sahip çıkma çağrısı yapıyoruz.”

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89