• BIST 9645.02
  • Altın 2430.366
  • Dolar 32.529
  • Euro 34.865
  • İstanbul 18 °C
  • Diyarbakır 16 °C
  • Ankara 19 °C
  • İzmir 23 °C
  • Berlin 5 °C

Hayat ne yana düşer usta?

Güler Yıldız

Şivan Perwer’in Radikal’de öne çıktığı tarih, Kürtlerle Türkiye devletinin „buluşma” sistematiğini kurguladığı bir döneme denk geliyor. Oysa Bülent Arınç’la görüştüğünde „açılım” zamanıydı ve o mahalleye adam arıyorlardı, Kürt halkını etkilemek için. Böylesi bir zamanlamanın kurbanı oldu Perwer.

Bülent Arınç’la fotoğrafı, o dönem ettiği ilginç açıklamalar, devlet kanadının kendisini sahiplenmesi ve bu yöndeki girişimler… Şimdi bunların hiçbiri „adamcağız beni 15 dakika görmek istemişti”nin altını masumca dolduramıyor. „Beni aforoz ettiler” diyor ya Perver, bu kadar zaman „yanlış anlaşıldığını” ima ederek, sorası geliyor insanın: Senin kendine katkın ne oldu bu süreçte? Yanlış anlaşılmadan doğan açığı hangi sözlerle ve nasıl kapattın ya da kapatmayı denedin mi, daha görüşmenin yankıları sürerken? Ayrıca „adamcağız” değil, o „adamcağız”la görüşmek isteyen de Perwer’in kendisiydi. O kadar gaza gelip senfonik konserler vermek istediğini söylemişti. Bunları Türkiye medyası yazdı, bizler de okuduk. O zaman çıkıp da „hayır, durun! Beni yanlış anladınız. Ben yazılıp çizilen bu sözlerin hiçbirini etmedim, Arınç’ın yurt sevgisine övgüler dizmedim, TRT 6’nın prestiji için önerilerde bulunmadım, açılımın devamı olarak Avrupa’dan Türkiye’ye taşımak üzere” bir senfoni orkestrası projem var demedim“ diyemedi?

Radikal’deki bu açıklamalar için biraz geç kalmamış mıydı? Bu geç kalma işi örgüt ve siyaset mahallesi için değil, kendisini seven, severek dinleyenin yaşadığı hayal kırıklığı içindi. Devletten yana eksik Türkçe, ifadesiz Kürtçesi ile heyecan gösterisi yaparken Perwer, devlet, belediye başkanlarının da aralarında olduğu yüzlerce insanın kelepçeli arka arkaya sıralandığı o fotoğrafı çekmişti! Cezaevleri „taş atan çocuklar”la dolmuştu. Kürtçe, „bilinmeyen bir dil” olarak mahkeme kayıtlarına geçmişti. O dönem 13 çocuk sair gerekçelerle koca bir ülkenin gözleri önünde takır takır öldürülmüştü!

Sanırım bir sanatçının tam da sanatçı olması gereken dönemdi, o „adamcağız”la 15 dakikalık buluşma tarihi… Biz dinleyicilerinin de fena halde kırıldığı tarih… Türkiye’de ağzında küstürülen bir dilin sahibiysen, bu dili konuşan tek kişi sen değilsin ve senin bulduğun bir dil değil ayrıca! Bir halkın, kültürün ve tarihin dili. O dili nasıl kullanman gerektiği senin iyeliğinde. Ama Radikal’e verdiği röportajdaki „mazlum ve mağdur” dilinin bugün halkı için bir şey ifade etmesi gerektiğini düşünüyorsa „yanlış anlaşıldım, sözlerim çarpıtıldı beni aforoz ettiler” tarzı bir söylemle beslenmeyeceği çok açık!

Bize militan şarkılar söylemesi gerekmiyor! TC’ye hakaret etmesi de gerekmiyor gönlümüze girmek için. Oturup Halepçe’yi anlattığı gibi Roboskî’ye ağıt yaksa, içinde bir köşenin nasıl tutuştuğunu yansıtsa, şu ölümlere ve devletin kibrine kendisi bir yanıt arasa, yeter aslında!

Bazen amacını aşan sözler edilir, olmadık yerde acayip heyecan yapılır. Gülten Kaya’nın vaktiyle bir dergiye „Ahmet Kaya yaşasaydı MHP’nin konserlerine de çıkardı” lafı da hafızalarda. Şimdi BDP’nin „kardeşlik” adına Ozan Arif’i Kızıltepe’ye götürüp mitingleri coşturmasını istemek gibi bir şey olurdu. Ozan Arif’in de „profesyonellik” adına Kızıltepe’ye gitmesi ya da… Siyasallaşan bir sanatçının hayatı cepten yana okuma şansı pek fazla olmuyor aslında. Bir an hıncahınç dolu Newroz alanında ozan Arif’in „Çırpınırdı Karadeniz”ini dinlediğinizi farz edin… Farz edilmeyecek kadar uzak bir olasılık. Neyse, dönelim Şivan Perwer’e.

Amed’den olmak, Karacadağ’dan gelmek, referansını kendisinin de unuttuğu „ölüm” atlasından almak, inandırıcı ve sevimli bir yaklaşma çabası değil… Ölüm atlasında her gün bir ağrı oltaya takılırken, Karadeniz’e, Ege’ye „sosyal mesajlar” göndermek bu ara pek işe yaramayacak. Oradan „ekmek” yenmeyecek yani. Nefretini her gün ölen gencecik çocuklarıyla pekiştiren bir halka „dilimi, dilimin ülkesini tanıyın” demek, geç kalmış bir özre sarılmak demek. O mahallede de „biz kardeşiz” demenin safsatadan başka bir şey olmadığı biliniyor çünkü.

Özcesi: Şivan Perwer yanlış anlaşıldığını düşünüyor ve aforoz edildiğine inanıyor! Gerekçesi ise „içi yurt sevgisi ile dolu, iyi bir adamcağız”la yapılan 15 dakikalık görüşme!

Keşke her şey şu tırnağın içine aldığım cümle kadar basit ve masum olsa!

Seni playlist’inden silmiş bir halk var ey sanatçı! Siyaset mahallesinin verdiği hükümlerle uğraşmayı bırak, gel benim dinlediğim şarkılar için birkaç şarkını birden ekle. Yıllar yıllar evvel doldurduğun o kalplere aynı demle geri dönmeyi dene!

  • Yorumlar 4
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Yazarın Diğer Yazıları
    ÖNE ÇIKANLAR
    Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
    Tel : 0532 261 34 89