BBC'de "Hard Talk" programının dünkü konuğu, Hamas lideri Halid Meşal'di. Meşal, İngiliz gazeteci Stephen John Sackur'un sorularını, çok haklı bir yerden konuşarak cevapladı.
“Biz bağımsız bir Filistin devleti kurmak ve kendi kaderimizi tayin etmek istiyoruz” diyen Meşal; havadan, karadan ve denizden İsrail ablukası altında olduklarına, bunun insanlık dışı bir duruma işaret ettiğine dikkat çekti. İsrail'in daha önceki antlaşmaların hiçbirisine uymadığını, sözlerine ekledi.
Ablukanın kaldırılmasını, kendi havaalanlarının ve limanlarının açılmasını istedi. Dünyanın bu haksızlığı ve adaletsizliği görmesi talebinde bulundu. “Ateşkes” çağrısına ise, “Artık koşulsuz ateşkese hayır” cevabını verdi. Daha önceki örneklerden hareket ederek; İsrail'in, verdiği sözlerin arkasında durmadığına dikkat çekti.
İngiliz gazetecinin, Hamas'ın “terörist örgüt” olarak nitelendiğini ve şiddete başvurduğunu hatırlatması üzerine; İsrail'in askeri olarak güçlü olduğunu kabul ettiklerini ancak şiddetle kendilerini dize getiremeyeceği uyarısında bulundu. “Biz barış istiyoruz ve kuşatmanın kaldırılmasını bekliyoruz” dedi.
Hamas'ın, şiddeti temel alan siyasi çizgisinin uzun süredir bir değişim geçirdiğini biliyoruz. Geçen ay, El Fetih'le anlaşmış ve siyasi mücadeleyi temel alan yeni bir yaklaşımı benimsemişti. Sorunları masada çözmekten yanaydı. İsrail, bağımsız Filistin devletine razı olsa, halkın serbest iradesine saygı gösterse, yolun çoğu geçilmiş olacaktı.
Gelişmeleri izledikçe daha net bir şekilde ortaya çıkıyor ki; İsrail, gayrı meşru bir zeminde, ABD'den aldığı koşulsuz destekle, bir yere kadar gelebilmiş durumda. Bundan sonra, çok daha fazla ilerlemeye imkanları elvermeyecek gibi görünüyor. Baskı baskı, bir yere kadar. İsrail'in içindeki vicdanlı insanlar da artık daha yüksek sesle tepki veriyorlar.
Meşal ile söyleşide, Batı ile Arap ve İslam dünyası arasındaki ilişki de bir kez daha bütün netliğiyle açığa çıktı.
MEŞAL'E ZEHİRLİ SALDIRI 1997
Meşal, kendisinden önceki bütün liderleri, İsrail gizli servisi Mossad tarafından düzenlenmiş suikastlarda öldürülmüş bir siyasi örgütün temsilcisi. Kendisi de yıllar önce düzenlenen bir suikastta komaya girmiş ve ilginç bir öyküyle hayata dönmüş biri.
Hamas, 9 Eylül 1997'de Ürdün'ün başkenti Amman'daki İsrail Büyükelçiliği'ne bir saldırı düzenledi. Kültür ataşesinin iki koruması yaralandı. O zaman da İsrail'in Başbakanı Netanyahu'ydu. Netanyahu, Mossad şefi Danny Yatom'a: "Yakında Roş Ha Şana bayramımız var. Amman'daki Hamas yetkilisi Meşal'in ölüm haberini halkıma bayram hediyesi olarak duyurmak istiyorum!" dedi.
Halid Meşal'e suikast, 25 Eylül günü gerçekleştirildi. Meşal, sabah Amman'ın merkezindeki Hamas bürosunun önünde aracından inince, biri yanına yaklaştı ve selam verdi. Meşal, yüzünü çevirdiğinde, MOSSAD ajanı elindeki zehirli spreyi Meşal'in sol kulağına sıktı.
Halid Meşal, komaya girdi, iki Mossad ajan yakalandı ve dönemin Ürdün Kralı Hüseyin'in emriyle tutuklandılar.
Hüseyin, suikast teşebbüsünde kullanılan zehrin panzehirini Netenyahu'dan istedi. Hapsedilen iki ajan karşılığında ise, İsrail'de hapiste bulunan Hamas'ın kurucusu Şeyh Ahmed Yasin'in serbest bırakılmasını talep etti..
Panzehir hemen uçakla Amman'a gönderildi; Meşal, bir ay içinde iyileşti. Ahmed Yasin serbest bırakıldı. Meşal efsanesi, esas olarak, böyle başladı.
ÇÖZÜME DOĞRU
Filistin sorununun, bir kez daha, bir “çözüm boyutu”na doğru zorlandığı ortada. İnkar ve imha politikası sonuç vermiyor. Türkiye, açık ve net bir şekilde, haksızlığa karşı, mazlumun yanında saf tutuyor. “ABD ve İsrail'i karşısına alıyor, bu bir maceradır” eleştirilerine uğruyor.
Şimdi daha net bir şekilde görüyoruz ki, zulmün sonu yok. Filistinlilerin haklı talepleri, İsrail tarafından da reddedilemeyecek bir noktaya geliyor. Mazlum Filistin'i dize getirmek, zülumle, silahla mümkün görünmüyor.
Meşal de bunları dile getirdi.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.