Dikkat arkadaşlar, Çölaşan'a yuvarlanıyorsunuz!

Malum MİT soruşturması hiçbir işe yaramadıysa da Emin Çölaşan'ın "minik kuşunun" hortlamasına "yaradığı" muhakkak.

Sözcü gazetesindeki dünkü yazısında, devletin bir kurumundan (son olaylarla ilgili) eline "belge" ulaştığını belirtiyor.

Hazret bizim gibi "devletin bir kurumu" deyip geçmiyor tabii. "Devletin çok ama çok önemli bir kurumu" şeklinde bi güzel allıyor pulluyor.

Hemen ardından da "Belgenin başlığı aynen bu yazının başlığı" ifadesine yer veriyor.

Yazısının başlığı da "Hakan Fidan ve PKK"; iyi mi?!

Bir de "Kurumun ismini vermiyorum, okudukça siz tahmin edin!" diyor.

Okumadan da tahmin etmek mümkün aslında; çünkü yeterince ipucu veriyor.

Genelkurmay Başkanı Necdet Özel'e hitaben açık mektup yayınlayacağına dair okurlarına iki gün öncesinden söz verdiği halde vazgeçmesine yahut ertelemesine neden olacak kadar mühim bu belge, devletin hangi kurumundan eline verilmiş olabilir?

Türkiye Zirai Donatım Kurumu (TZDK) değildir herhalde.

Ayrıca belgenin başlığına dikkat isterim: "Hakan Fidan ve PKK"

Öyle kör kör parmağım gözüne misali "Hakan Fidan ve vatana ihanet" veya "Hakan Fidan ve bebek katilliği" falan denilmemiş.

Demek ki ciddiyet var, üslup var, hepsinden önemlisi stratejik zeka var. (Allah daha beter etsin.)

Türkçe dilbilgisi hiç yok ama!

Bütün bunlar (dilbilgisi hariç değil) hangi devlet kurumu olduğuna dair hatırı sayılır bilgi veriyor.

Hadi birazcık da Çölaşan'ın dercettiği "belgeden" okuyalım: "Özellikle son bir yılda MİT'e alınan çok sayıda kişinin tarikat mensubu olması, 15 kadar üst düzey tarikatçı bürokratın MİT'e aktarılarak kritik yerlere gelmesi, aynı şeklide ideolojik olarak istenen çizgide olmadığı için orduda terfi edemeyen 6 emekli subayın Daire Başkanı ve daha üst düzeyde görevlendirilmesi, Atatürkçü kadroda rahatsızlık yaratmıştır..."

Hakan Fidan MİT'teki "Aydınlıkçı" mesai arkadaşlarının tasfiye edilmesinden neden rahatsız oluyor diyen arkadaşlarımız, dostlarımız, kardeşlerimiz bu satırları dikkatlice okusunlar.

Okusunlar ki, yuvarlanıp Çölaşan'ı bulmasınlar!

Neyse, bıraktığımız yerden okumayı sürdürelim: "Bu noktadan bakıldığında olan biteni AKP-CEMAAT kavgası olarak nitelemek yanlış ve eksik yorum olur. Her şeyden önce Erdoğan, MİT'i, iktidarını kalıcı bir rejime dönüştürmek için kullanmaktadır..."

Yani...

Kemalist rejimi tahkim etmek için nasıl ki "İzmir Suikastı" bahane edilerek 1926'da İstiklal Mahkemesi (Ali Çetinkaya, Kılıç Ali, Laz Ali, Necip Ali, velhasılıkelam, Aliler Mahkemesi) işbaşı yapmıştı, "Eski Türkiye" yerine "Yeni Türkiye"yi tahkim etmek isteyen Erdoğan'ın karşısına da KCK bahanesiyle özel yetkili savcılık dikilecekti.

Üstelik de kapkara bir propagandayla...

Sayın Erdoğan hem KCK üzerinden "Ankaralılaşmak"la itibarsızlaştırılmaya çalışılacak, hem de yine KCK üzerinden (Hakan Fidan vasıtasıyla) terörle işbirliği içindeymiş gibi gösterilecekti.

Çölaşan'ın eline verilen mahut "belge" bunu böyle "kabak" gibi değil elbette, şöyle dile getiriyor: "Savcılığın ulaştığı belgeler Erdoğan'ın Kürt Sorunu üzerinden hem Türk, hem de Kürt siyasetini kalıcı olarak dizayn etmek istediğini ortaya koymaktadır..."

Savcılık marifetiyle siyaset üzerinde "vesayet" kurulmaya çalışılıyor diyorduk da inanmıyordunuz...

Söz konusu "belgede" savcılığın ulaştığı iddia edilen belli başlı bulgulara uzun uzadıya yer verilmiş.

Emin Çölaşan'ın "çok ama çok önemli devlet kurumu" dediği "kuruma" bu "bulgular" nasıl ulaşmış, bilemiyoruz tabii.

"Özel yetkili savcılık" ile bu "devlet kurumu" arasında nasıl bir "geçirgenlik" var, onu da bilemiyoruz.

Bizim bildiğimiz şu sorudan ibarettir:

Hangi devletin kurumudur ki bu, demokratik siyasetin Kürt ve Türk sorununu kalıcı olarak dizayn etmesine karşı çıkıyor?

"Kürt sorununun" kalıcı şekilde çözülmesi hangi devletin kurumunu bu denli rahatsız ediyor?

Pardon, duyamadım!

Hakan Fidan'ın MİT Müsteşarı olmasına hangi devlet kurumu karşı çıkmışsa o mu dediniz?