• BIST 9693.46
  • Altın 2496.161
  • Dolar 32.4971
  • Euro 34.5977
  • İstanbul 14 °C
  • Diyarbakır 23 °C
  • Ankara 18 °C
  • İzmir 16 °C
  • Berlin 7 °C

Bağımsızlık, federasyon, özerklik...

Fehim Işık

Elbet Osmanlı dönemine kadar uzanan, Cumhuriyet’in ilanından sonra da devam eden öncesi de var. Ancak modern anlamdaki ilk Kürt partisi 11 Ağustos 1945’te kurulan İran-KDP’dir. Bu partiden bir yıl sonra, yine aynı tarihte Irak Kürt Demokrat Partisi (I-KDP) kuruldu. Mele Mustafa Barzani’nin liderliğindeki Irak-KDP de, İran-KDP modeli esas alınarak kuruldu. Başlangıçta Kürdistan yerine Kürt adını kullanan parti, ilk kongresinde adını Irak Kürdistan Demokrat Partisi olarak değiştirdi.

Her iki partinin de programı, “İran’a/Irak’a Demokrasi Kürdistan’a Özgürlük” şiarını esas alıyordu ve statü olarak da özerkliği benimsiyordu. İran-KDP’den sonra kurulan partilerin ağırlıklı kesimi hala statü olarak özerkliği savunuyor. Federasyonu savunanlar da var. Güney Kürdistan’da ise durum 1991’den sonra değişti. 1992’de ilk özgür seçimi yapan Güney Kürdistanlı partiler programlarını yenilediler ve 1993’ten sonra federasyonu savunmaya başladılar. Güney Kürdistan’da şu anda partilerin büyük çoğunluğu programlarında fedarasyonu savunurken, fiilen öne çıkan savunu gevşek bağlarla düzenlenmiş konfederal yapı ile bağımsızlıktır.

Türkiye’de ilk Kürt partisi 1963’te kurulan Türkiye Kürdistan Demokrat Partisi’dir. T-KDP ve sonrasındaki takipçileri, programatik olarak Irak-KDP’ye benziyordu. Çalışmaları da ağırlıkla Irak-KDP’ye lojistik destek verme üzerineydi. Bu nedenle etkisi İran ve Irak’taki KDP’ler kadar olmadı. Türkiye Kürtleri 12 Mart 1971 darbesinden sonra etkili bir biçimde örgütlenmeye başladı. Sol/sosyalist temelli Kürdistanlı örgütlenmeler 1974’ten sonra yaşam bulmaya başladığında Türkiye Kürdistanı Sosyalist Partisi (TKSP-PSK) hariç neredeyse tümünün programında bağımsızlık savunuluyordu. Elbet, 4 parçada bağımsız, birleşik, sosyalist Kürdistan’ı savununlar da vardı. 12 Eylül öncesinde kurulan son parti, Abdullah Öcalan liderliğindeki Kürdistan İşçi Partisi oldu. 1978 yılında kurulan PKK, Kürdistan Devriminin Yolu adlı manifestosunda bağımsız, birleşik, sosyalist Kürdistan’ı savunuyor ve bu nedenle 4 parçada örgütlenmeyi bir hak görüyordu.

Bu örnekleri vermemin temel nedeni, programatik statü ile realite arasındaki ilişkiye dikkat çekmekti. Özerklik ile yola çıkan ve temel hedefi demokrasi/özgürlük olan partiler koşullar değişince pekâlâ bağımsızlığı talep eder duruma gelirken, başlangıçta 4 parçanın bağımsızlığını, birliğini, sosyalistliğini savunanlar ise federasyon ve özerklik talep eder noktaya gelebiliyorlar. Elbet, salt talepler değil, egemen devletlerin konumları da statü talebi ile realite arasındaki ilişkiyi belirleyebiliyor. İranlı Kürt partileri henüz bağımsızlığı dillendirmiyorlar. Büyük çoğunluğu birlikte yaşamı savunuyor. Ancak Iraklı Kürtler, biraz da Irak toplumunu kendi hegemonik anlayışı ile Saddamvari yöntemlerle yönetmeye çalışan Şii Arap siyasetinin etkisi nedeniyle yönünü değiştirmeye başladı.

Türkiye’de ta başından beri bağımsızlığı savunan Kürdistanlı bir akım var. Bu kesimin yanı sıra son yıllarda PKK’nin demokratik özerklik siyasetini öne çıkarmasını hedef alarak daha çok Güney Kürdistan’ı eksen alan ve bunun üzerinden bağımsızlığı savunan bir akım da Kuzey Kürtleri arasında kendini göstermeye başladı. Elbet bu bir hak ve kimsenin bağımsızlığı savunanlara, niçin böyle düşünüyorsunuz demeye hakkı yok.

Tüm bunlarla bağlantılı şunu da irdelemek gerekir; kabul edelim ya da etmeyelim, dört parça Kürdistan’ın koşulları birbirinden farklı ve karşılıklı dayanışma esas alınsa bile sonuçta her parça kendi kaderini tayin etmek ile karşı karşıya... Kader tayininin de koşullardan bağımsız olabileceğini düşünmemek gerek.

İran-KDP lideri Dr. Abdurahman Kasımlo’nun bu konuyla ilgili yaşadığı bir anekdotu yazıp konuyu şimdilik bitirelim. Küçük bir Kürt örgütünün 1981 yılında düzenlediği Newroz şöleninde Kasımlo, kendisine gösterilen “Yaşasın Bağımsız Birleşik Sosyalist Kürdistan” sloganını nasıl bulduğunu şöyle yanıtlıyor: “Bu sloganın gerçekleşmesi için canımı vermeye hazırım. Ancak Kürdistan dağlarındaki 100 bin peşmergemle ben bu sloganı atmaya cesaret edemiyorum.”

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89