• BIST 9079.97
  • Altın 2324.233
  • Dolar 32.3553
  • Euro 34.9392
  • İstanbul 13 °C
  • Diyarbakır 9 °C
  • Ankara 13 °C
  • İzmir 16 °C
  • Berlin 6 °C

Afrin operasyonu ve sonrası

Bayram Bozyel

Türkiye’nin Afrin’e gerçekleştirdiği askeri saldırı, Türk devletinin yeniden saplandığı Kürt karşıtı politika açısından sürpriz olmadı. Türkiye, içerde çözüm süreci sonlandığından ve Kürt meselesinde yeniden şiddete döndüğü 2015 yılından bu yana Suriye’deki Kürtleri kendisi için bir tehdit olarak gördüğünü her fırsatta dile getirdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan yaptığı birçok açıklamasında “Kuzey Irak’ta yaşanan gelişmelerin bir benzerinin Suriye’nin Kuzeyinde yaşanmasına izin vermeyeceklerini” belirti. Bunun anlamı netti: Kürtler Irak’ın kuzeyinde 1991 yılında başlayan bir süreçte defacto özgürlüklerine kavuşmuş, Irak’ta 2005 yılında yapılan anayasa ile Kürdistan Bölgesi federe bir statüye ulaşmıştı. İşte Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyinde istemediği, tekrarlanmasına izin vermeyeceğini söylediği şey buydu. Bütün bu gerçekler, Türkiye’nin Afrin operasyonuna gerekçe olarak gösterdiği PKK-PYD tehdidinin aslında bir bahane olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Türkiye’nin Afrin operasyonundan murat ettiği tartışmasız şey, Suriye Kürtlerinin herhangi bir statüye kavuşmalarını engellemek. PYD-YPG tehdidi ise bu gerçeği örtmek için kullanılan elverişli bir bahane. Türkiye’nin şimdi Afrin’de yürüttüğü askeri müdahale, özü itibariyle 25 Eylül Bağımsızlık referandumunda Güney Kürdistan’a karşı izlediği Kürt karşıtı politikadan farksızdır.

Afrin operasyonu bağlamında asıl sürpriz olan şey Rusya’nın bu operasyona ışık yakması oldu. Çünkü Rusya uzun bir zamandan beri Suriye’nin yeniden yapılanmasında Kürt meselesini dikkate alan bir politika izliyordu. 2016 yılında Suriye için federal bir anayasa taslağı öne sürmüş, Suriye’nin kaderinin belirleneceği Cenevre ve Astana süreçlerinde Kürtlerin yer almaları gerektiğini her defasında dile getirmişti. Ayrıca Rusya’nın hem PYD hem de ENKS ile sık sık görüştüğü ve onları rejimle diyalog kurmak için teşvik ettiği sır değil.

Öte yandan ABD’nin yaptığı gibi IŞİD’e karşı savaşta Rusya’nın da PYD ile yakın bir iş birliği içinde olduğu, Rusya’nın kendi nüfuz alanı içinde olan Afrin bölgesindeki YPG güçlerine aktif destek verdiği ve son ana kadar da olası bir Türkiye saldırısına karşı Afrin’de bir kalkan görevi yaptığı biliniyor.

İşin gerçeği şu; Afrin’in Kürtlerden alınması ve buradaki PYD etkinliğinin kırılması sadece Türkiye’nin değil, aynı zamanda Suriye ve İran’ın da arzuladığı bir şeydi. Daha açık bir ifade ile Afrin’in işgali Türkiye, Suriye ve İran’ın ortak projesidir. Başka bir ifade ile 16 Ekim’de Kerkük’te gerçekleşen senaryonun bir benzeri şimdi Afrin’de hayata geçiriliyor. 16 Ekim’de ABD Kerkük’ü ve dolayısıyla Kürtleri Irak, İran, Türkiye’nin oluşturduğu üçlü ittifaka feda etmişti. Şimdi de Rusya Kürtleri desteklemek yerine, onları bu üçlü devletten sağlayacağı beklentilere feda etme yoluna gitti.

Dikkat edilirse, Türkiye’nin askeri operasyonun gerçekleştirdiği Afrin yasal ve hukuken Suriye’nin bir parçası olduğu halde, Suriye’nin bu operasyona tepkisi göstermelik olmaktan öteye gitmedi. Benzer şekilde Suriye’nin bir numaralı müttefiki konumundaki İran da Türkiye’nin askerî harekâtına cılız bir tepki göstermekle yetindi. Bu her iki devlet de Kürtlerin denetiminden kurtulacak bir Afrin’in son tahlilde rejimin kontrolüne geçeceği beklentisiyle şimdilik gelişmeleri izlemek gibi sinsi bir politika izliyorlar.

Rusya’ya gelince, Suriye Kürt meselesinde birden çok parametreyi gözeten bir yol izler gibi görünüyor. Elbette Rusya’nın Kürtleri bütünüyle ABD’nin kucağına itmesi beklenemez. Öte yandan şimdilik Suriye politikasında ve genel olarak da Türkiye’ye önemli bir rol biçtiği ortada.

Bilindiği gibi Türkiye 2015 yılında Rus uçağının düşürülmesinden bu yana Rusya’ya daha çok yanaşmaya başladı. Türkiye, Rusya’dan gelecek olası daha büyük tepkileri savmak adına Moskova yörüngesindeki Astana sürecinin bir parçası oldu. 2017 yılında rejime muhalif güçlerin Halep’ten tahliyesine doğrudan katkıda bulundu. Son olarak da İdlib’te askeri gözetim noktaların inşasında görev aldı. Gelinen aşamada ise süreç Türkiye’nin katkılarıyla İdlib’in rejime devredileceği bir noktaya doğru ilerliyor.

Dahası Rusya Türkiye’yi yanına almak ve ona Afrin’e operasyon yapması için ışık yaklaşmakla Türkiye ile Batı İttifakı, özel olarak da Türkiye ABD arasında büyük bir çatlak oluşturmuş oluyor. Ayrıca Rusya Türk akımı, nükleer güç santralleri ve S-400 gibi stratejik konularda Türkiye ile iş birliğini önemsiyor.

Son olarak, ABD’nin SDG’yi esas alan 30 bin kişilik bir Sınır Güvenliği Gücü oluşturacağı yönündeki açıklamanın ardından Rusya’nın Türkiye’ye Afrin operasyonu için ışık yaktığına ilişkin yorumlar var. Elbette zamanla bütün gerçekler ortaya çıkacak.

Öte yandan, Türkiye’nin Afrin operasyonuna ilişkin tablo her yönüyle öngörülebilir olmaktan uzak.

Bütün göstergeler bu operasyonun çok kolay olmayacağını daha şimdiden gösteriyor.

Birincisi şu, Rusya’nın Türkiye’nin operasyonuna verdiği kredi nerede hangi noktada son bulacaktır?

İkincisi, Dünyada Türkiye’nin askeri müdahalesine karşı yükselen tepkilerin artarak sürmesi şaşırtıcı olamaz.

Üçüncüsü, Rusya Kürtlere sırt çevirmekle Astana çözüm sürecinin içini kendi eliyle boşalttı ve bu ay (Ocak sonunda) yapılacak Soçi’de ki Suriye Ulusal Kongresini hükümsüz bıraktı. Çünkü Rusya’nın Afrin’deki son tutumundan dolayı Suriye’deki Kürtlerin hemen hepsi Soçi kongresini boykot kararı aldı.

Dahası, Suriye’de Kürtlerin zayıf düşürülmesi meydanın tümüyle Esad rejimine bırakılması anlamına gelir ki bu Suriye’ye ilişkin bütün olası siyasi çözüm süreçlerinin, Esad rejiminin kaybettiği meşruiyetin ona yeniden iade edildiği platformlara dönüşmesi anlamına gelir.

Bu ise son altı yılda Esad rejiminin işlediği bunca insanlık suçlarının yanına kar kalması ve bütün medeni dünyanın (hala medeni bir dünyadan bahsedilecekse eğer) Esad diktatörü önünde büyük bir utançla boynunu bükmesi demek. 


Bu makalede yer alan görüşler yazara aittir.

  • Yorumlar 2
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Yazarın Diğer Yazıları
    ÖNE ÇIKANLAR
    Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
    Tel : 0532 261 34 89