• BIST 9693.46
  • Altın 2496.161
  • Dolar 32.4971
  • Euro 34.5977
  • İstanbul 14 °C
  • Diyarbakır 23 °C
  • Ankara 18 °C
  • İzmir 16 °C
  • Berlin 7 °C

Ruşen Çakır: Cemaat’in kartları kolay kolay bitmez

Ruşen Çakır: Cemaat’in kartları kolay kolay bitmez
Gazeteci Ruşen Çakır, Diken'den Nur Banu Kocaaslan'a konuştu. Çakır’ın en dikkat çekici tespitlerinden biri, ‘Gülen’in kartlarının henüz bitmediği.’

İşte o söyleşi:

Gülen Cemaati neden diğer İslami gruplardan ayrı olarak böylesine örgütlenmeyi tercih etti, neden bu kadar büyüdü, neyi amaçladı?

Buradaki temel mesele Fethullah Gülen’in kendisi. Gülen’in bir şahıs olarak bu vizyona sahip olması ve başından itibaren bunu düşünmüş olması. Kendini Said Nursi’nin devamcısı ama daha başka biri olarak görmesi ve göstermesiyle ilgili bir şey. İnsanlar yanlış anlayabilir ama dahi. Kendisi bir dahi, tek tek ilk baştan itibaren planlamış, çok ayrıntılara meraklı, herkesi tek tek kontrol eden biri. Olayın cevabı Gülen’in kendisi. Türkiye’de bir yığın tarikat var ama hepsi üç aşağı beş yukarı birbirine benzer. Birbirinden farkları vardır ama sonuçta baktığınız zaman hemen hemen aynı yapılardır. Bu ise tamamen farklı bir şey yarattı.

Fethullah Gülen’in Türkiye’de yarattığı aslında dünyada görülen ‘cult’ ya da ‘sect’ olarak tabir edilen, değişik dinlerden, Hristiyanlıkta, Yahudilikte ya da kırma, farklı dinlerin birleştirilmesinden oluşan ya da uzaylılara vs yönelik karizmatik bir lider etrafında insanların kendini çok adadığı yapılar var. Öyle bir yapıyı İslam içinden ve Nurculuktan inşa etti Fethullah Gülen. Olayın esas sırrı bu.

Sonunda buraya mı varmayı amaçlıyordu?

Kesinlikle. Bu çok net bir şekilde. 90’da çıkan ‘Ayet ve Slogan’da böyle bir şeyin teorik olarak söz konusu olduğunu, devleti ele geçirmenin söz konusu olduğunu ilgili bölümün sonuna yazmıştım. Ben 1985’te İslamcılık çalışmaya başladığımdan itibaren duydum ama ulaşamadım. Çünkü yeraltındaydılar, yani ortaya çıkmıyorlardı, Gülen’in kendisi dahil. Haber kaynağım çoğunlukla diğer İslamcılardı, diğer gruptan insanlardı. Ve herkes Gülen Cemaati’nden esrarengiz bir yapı olarak ve sevmeyerek bahsederdi. Devletin içine sızma perspektifi o zamandan beri bilinirdi. Buradan nereye varmak istediği pek kestirilemezdi.

Onlar da genelde şöyle anlattı, ‘Devletin içinde her cemaatten insan olabilir, ne var bunda’ dediler. Ama buradaki çok farklı. Tabii ki devletin içinde Alevi de olur, Sünni de olur, Nakşi de olur. Ama bunlar orada varolan kurallara, hiyerarşiye göre hareket ederler. Buradaki hikaye şu, küçük yaştaki çocuklar alınıyor, belli eğitimlerden geçiriliyor, gerekirse sınav soruları temin ediliyor ve ‘Ali, Ahmet askeri liseye, Veli Hüseyin hukuk fakültesine, şu şu tıp fakültesine’ diye dağıtıyorlar… Ondan sonra her şeyleri kontrol ediliyor Işık Evleri’nden vs. Sonra da onlara iş yaratılıyor, hukuk fakültesini bitiren avukat olmak ister. Bunlar, ‘Sen yargıçlık sınavına, sen savcılık sınavına gireceksin’ diyor. Sonra da onların önleri açılıyor, önlerine çıkan hızla tasfiye ediliyor.

Kendi deyimleriyle bir altın nesil yetiştirmek amacından çok daha fazlası varmış…

Tabii ki kendisi bunu bir altın nesil olarak tanımlıyor olabilir ve kendisi için doğru olabilir. Ama bizim açımızdan altın bir nesil olmadığı, bunların kötücül bir grup olduğu 15 Temmuz’da çok net bir şekilde ortaya çıktı. Ama hiç kimse bu kadarını tahayyül edemiyordu. Bunlarla ilgili birtakım iddialar vardı, ‘Ya abartıyorsunuz bu kadar değil, ne var canım, orduda onlar da olsun’ dediler.

‘Erbakan ve Kürt hareketi istisna’

Hiç kimse derken, Erdoğan 17 Aralık’tan sonra ciddiye almaya başladı en azından…

Burada olayı sadece Erdoğan’la açıklamanın anlamı yok. Bir zamanların Hürriyet gazetesi, Sabah gazetesi, hepsi… Yakın zamana kadar siyasi parti liderlerinin hepsi, Ecevit, Mesut Yılmaz, Türkeş dahil, Tansu Çiller. Entellektüeller, sağdan soldan, milliyetçilikten gelenler. Bu hareketin attığı oltalara çok kişi geldi. En sert gözüken insanların hepsinin bir muhabbeti olmuştur. Aklınıza gelen bütün isimler ya Abant toplantılarına katılmıştır, ya bunların yurtdışındaki okullarına gitmiştir, Pensilvanya’ya gitmiştir, Fethullah Gülen’le resmi vardır vs.

Bir kandırılma varsa neredeyse kolektif bir kandırılma var. Çok fazla istisnai durum yoktur, bir tanesi Erbakan’dır, bir tanesi de Kürt hareketidir. Öcalan zamanında Kandil’den Fethullah’a da çağrı yaptı, Fethullah çağrıya cevap vermedi. Onlar da tamamen kapılarını kapatmamışlardı. Şunu da biliyoruz ki bunlar Kürt hareketinde PKK ve partilere çok şahin bir hareket olduğu için aralarında kan vardır. Onun dışında herkes bunu bir güç olarak kabul etti.

Başarılı olsaydı iç savaş çıkacaktı

Bekir Bozdağ dedi ki “Darbe başarılı olsaydı Humeyni gibi Türkiye’ye gelecekti.” Bu darbe başarılı olsaydı sonraki adım ne olacaktı? 

Bir kere benimle bu röportajı yapamıyor olacaktınız. Eğer darbe başarılı olsaydı Türkiye’de iç savaş çıkacaktı. Darbeye destek verenlerle vermeyen askerler, Ak Parti tabanıyla darbeyi destekleyen siviller, Kürtler muhakkak bir şey yapardı. IŞİD ve benzeri yapılar fırsattan istifade etmek isterdi. Burası yaşanmaz bir ülke olurdu. İnsanlar giderdi, ekonomi dururdu, korkunç bir şey olurdu. Toparlamaları da bayağı zor olurdu.

Şu an kimse darbeyi sahiplenmiyor. Eğer başarılı olsaydı ‘Bir şans vermek gerekir’ diyen çok sayıda insan çıkardı. Darbenin yanında yer alan çok şaşırtıcı insanlar çıkardı diye sanıyorum. İsim vermek istemiyorum ama Türkiye’de birçok insan güçten korkar, gücün yanında olmak ister. Darbecilerin güçlü olduğu ortaya çıksaydı birçok insan büyük rahatlıkla onun yanında yer alacaktı. Ama darbenin başarılı olması durumunda Fethullah Gülen’in Türkiye’ye döndüğünü kesinlikle görürdük. Damga vurduğunu net bir şekilde görürdük. Şimdi başarısız oldukları için tiyatro diyorlar ama belli ki buna hazırlanmışlardı. Cemaat’in yurtdışındaki birtakım insanları kilit noktalara yerleştirilirdi, işbirliği yapacak siyasilere makamlar sunulurdu.

Orduda tutuklanan bazı isimlerin Cemaatçi olup olmadığına ilişkin kuşkular var. Ordu içindeki cuntacı bir ekiple Gülen Cemaati’nin bir ortaklaşmaya gitmiş olabileceği yorumları var. Bu ihtimalleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Olabilir. Ordu içinde grup olarak Gülen Cemaati dışında bir grup olduğunu sanmıyorum ama tek tek insanları kandırmış olabilirler. Bazılarına şantaj yapmış olabilirler. Cemaat’le organik ilişkisi olmayan ama şu ya da bu nedenle -genelde kişisel nedenlerle- az buçuk siyasi, Tayyip Erdoğan nefreti gibi nedenlerle darbeye destek vermiş subaylar olabilir. Ama bu Cemaat’in darbesi. Bunda bir kere anlaşalım. Cemaat olmasaydı bu darbe olmazdı, yıllarca buna hazırlanmış, çalışmış. Bu çok net. Buna birtakım insanlar katılmıştır, eğer başarılı olsaydı ordu içinden daha fazla insan buna katılacaktı. Bekle gör yaptılar. Başarılı olmadığı ortaya çıktığında kendilerini uzak tuttular diye tahmin ediyorum.

‘Gülen detaylarına kadar her şeyi biliyordu’

Kamudaki tasfiyelerin yanı sıra ortaya saçılan ifadelere göre Cemaat’in bir de sivil ayağı var, imam denilen ve kamudaki insanlara talimat verenler var. Bu insanlar yakalanmadan bu tasfiyeler yeterli olur mu? 

Ulaşabiliyorlardır belki bilmiyoruz. Ama şunu söylemek gerek. Ertesi günü bilmem ne kadar insan nasıl yakalandı demek ki biliniyordu demek spekülasyon ve bunlar Cemaat’in çıkardığı spekülasyonlar. Cemaat’le ilgili devletin özellikle 17/25 Aralık’tan beri sürdürdüğü istihbarat çalışması var. Kimler Cemaatçi kimler değil hikayesi var. Devletin içindeki çoğu Cemaatçiyi zaten Ak Parti hükümeti aldı, Cemaatçi oldukları için aldı, zaten biliyorlar. Kimi atacaklarını biliyorlar çünkü zaten kendileri getirdi bu insanların büyük bir kısmını. İmam olarak tabir edilen insanların da büyük bir kısmını bildiklerini tahmin ediyorum, kimisi yakalanır, kimisi yakalanmaz.

Ama bunlar bir noktadan sonra önemli değil, önemli olan Fethullah Gülen’in kendisi. O imamların hepsi, Yargıtay imamı, Hava Kuvvetleri imamı, emniyet imamı vs gibi şeyler var. Bunların hepsi doğrudur herhalde. Kimlerdir bilmiyorum bizim de işimiz değil ama şunu çok net söyleyebiliriz, bu darbe Fethullah Gülen’in bilgisi, onayı, talimatı olmadan yapılamaz. Aradaki insanlar yakalanır, yakalanamaz ayrı bir şey ama buradaki birinci derece fail Fethullah Gülen’in kendisidir.

Birileri ona rağmen yaptı, ondan habersiz yaptı gibi bir şey hayatta olamaz. Bu cemaati bilen birisi olamayacağını bilir, çünkü orada her şey Fethullah Gülen’le başlar, Fethullah Gülen’le biter. Eminim her şeyi biliyordu, hatta detaylarına kadar biliyordur. O öyle biri zaten. Cemaatinde, kendi hareketinin içinde kendisinden habersiz işlerin olmasına izin veren birisi değil.

Bir önceki soruyu şu yüzden sormuştum. Gülen Hareketi bundan sonra nasıl bir yol izleyecek? Belli ki hazırlanmıştı uzun yıllar, uygulamaya konuldu fakat beklenildiği gibi olmadı. Bundan sonraki stratejisi ne olacak?

Esas olarak savaşı yurt dışına taşıyor. Orada zaten kendisi. İçeride işi çok zor, büyük ölçüde içeride beli kırıldı. Ama yurt dışında hala çok güçlü ve yurtdışında da çok destekçileri var. CNN’e çıkabiliyor, adamları çıkabiliyor. Batı’da genel hava onlara daha yakın, onun 16 Temmuz günü iade edilmesi gerekirdi ama etmiyor. O diyor, bu diyor, yasa, hukuk, delil diyor. Dolayısıyla dışarıda sürdürmeye çalışacak. Zaten çok sayıda insan yurt dışına kaçtı, Türkiye’de barınması mümkün olmayan çok insan var.

Okullara ağırlık verecek. Hükümet de oraları sıkıştırmaya çalışıyor, mesela Somali’de okulları kapattırmışlar. Başka yerlerde de kapattırmaya çalışıyorlar. Ama Cemaat bunu büyük ölçüde yurt dışında sürdürecek, yeni stratejiler geliştirecek. Ve Türkiye’de hala varolan operasyonel gücünü hiç yabana atmamak lazım. Kimlerdir bilmiyorum ama hepsinin bitmediğini varsayıyorum. Dolayısıyla yeni bir şeye kalkışabilirler. Ne olur bilmiyorum ama bu, kolay kolay bitecek bir hareket değil.

‘Dışarıdan ya teşvik ya onay almışlardır’

Şu anki tasfiyelerden daha fazlası da var mıdır?

Kesinlikle vardır, kesinlikle. Hatta tasfiyeyi yapar gibi görünen insanların da bazıları Cemaatçidir pekala. Cemaat diyoruz ama bu İslami cemaat basitliğinde bir yapı değil. İstihbarat örgütü gibi bir şey. Onun için hiç olmadık insanlara, olmadık ilişkilere sahip olduklarını varsaymamız lazım. Bu olay onu gösterdi.

Dış ilişkileri çok güçlü. Bu işlere kalkışırken büyük ihtimalle dışarıdan bir yerden onay ya da teşvik de almışlardır.

Nereden mesela?

Bilmiyorum. Böyle bir hareketle siz Türkiye gibi bir ülkenin yönetimini almaya soyunduğunuz zaman böyle bir ülkenin stratejik ilişkilerini de sürdürmeye talipsinizdir. Diyelim ki asker darbe yaptı, başarılı da oldu, askerin tankının yedek parçasını vermeyi keserlerse o ordu nereye kadar gidebilir mesela?

Keza NATO üyesi.

Zaten spikere okuttukları açıklamada bütün yükümlülüklerimiz… falan diye laflar da ettiler. En önemli mesele o. Türkiye hiçbir zaman kendi başına bir ülke değil. Ben yaptım oldu dediğiniz zaman olmuyor. Paralarını çekerlerse, ithal ettikleri ürünleri çekerse mahvoluyorsunuz. Ekonomi battığı zaman insanlar darbecileri mahveder. Tutunamaz. Daha önce 12 Eylül’ün en büyük başarı nedeni neydi, Batı’dan, NATO’dan destek almasıydı. Eğer desteğimizi kesiyoruz deselerdi 12 Eylül süremezdi.

‘Meclis bombalanıyor, kimse çıkıp açıklama yapmıyor’

Peki Batı’nın geç tepki vermesinde…

Geç tepki falan vermedi, hiç tepki vermiyor. Batı’da darbeyi alenen darbeyi kınayan, net bir şekilde darbe karşıtı pozisyon alan kimseyi görmedim.

Neden?

Tayyip Erdoğan’ı sevmemekten büyük ölçüde. Batı’nın gözünde Erdoğan’ın imajının çok kötü olması, Erdoğan’ın dışındaki bütün seçeneklere açık olmalarıyla ilgili. Bu darbenin başarısız olması nedeniyle birtakım soru işaretleri ortaya çıktı. Neden başarısız oldu, saati erkendi. ‘Böyle salaklık mı olur kardeşim, bu saatte darbe mi olur, demek ki bu bir komplo’ gibi şeyler ürettiler. Darbenin başarısızlığını, darbenin sahici olmaması olarak yorumluyorlar.

Gülen de benzer bir yorum yapıp Hollywood filmine benzetti…

Gülen’i zaten öteden beri takdir ettikleri için genel olarak ılımlı İslam gibi şeylerle… Tayyip Erdoğan onlara çok radikal bir İslamcı figür olarak gözüktüğü için Gülen’i tercih ettiler, çoğunluğu.

Erdoğan da bir dönem onlar için tam bir ılımlı İslam lideri figürüydü…

Onun için de zaten 2005’te yapamadılar darbeyi. Hatta daha sonra 2007-2008’de AKP’ye kapatma davası açıldığında Batı AKP’ye destek çıktı. Çünkü AKP o zaman hala Avrupa Birliği yolundaydı. O dönemde AYM Batı’nın baskısı olmasa AKP’yi kapatacaktı. Batı o devrede çok etkili oldu. AKP o zaman Batı’nın gözünde, Tayyip Erdoğan da iyi müttefikti. Ama 2007 sonrasında özellikle Ergenekon-Balyoz’la askeri vesayeti sonlandırdığını düşündüğü andan itibaren, Tayyip Erdoğan kendini Avrupa’dan soyutlayıp Arap baharıyla başka maceralara girince Batı’yla arası açılmaya başladı.

Bu darbe 2007’de yapılamazdı, yapılsaydı Batı anında alenen karşı çıkardı. Kapatma davasına nasıl karşı çıktılarsa. O dönem haftada üç tane, dört tane temsilci gelip AKP lehine açıklama yaptılar. Şu ana kadar sadece ABD genelkurmay başkanı Meclis’i ziyaret etti. Türkiye’de Meclis bombalanıyor, kimse çıkıp açıklama yapmadı.

New York Times’ta çıkan bir haberde ABD Genelkurmay Başkanı Dunford’a, darbede ABD parmağı olduğu yönünde suçlayıcı bir ithamda bulunulmadığı, aksine ilişkilerin aynı şekilde devam edeceğinin söylendiği aktarılıyordu.

Bazıları bunun gazını veriyor ama ABD’yle ve NATO’yla kavga etmesi Türkiye’nin yapabileceği bir şey değil zaten. Çok gerçekçi olmaz, onların dahli varsa bile Türkiye bunu unutmadan ama yok sayarak devam edecektir. Siz bizim darbemizi dolaylı dolaysız desteklediniz, biz sizinle ilişkimizi kesiyoruz dediği zaman Türkiye’nin gideceği çok bir yer yok zaten. Nereye gidecek?

‘Batı buna teşne oluyor’

İktidarın bütün olanaklarına rağmen, Gülen Batı’ya derdini daha iyi anlatıyor. Bundan sonra ne yapılması lazım ki Türkiye kendi savlarına ikna edebilsin?

Ben iktidara akıl vermek durumunda değilim ama burada yapılacak şey çok basit. Haklı olduğu bir davada haksız durumda şu anda. Tayyip Erdoğan-Fethullah Gülen meselesiyse olay, haklı olan Erdoğan, haksız olan Gülen. Biri şu veya bu şekilde halk oyuyla iktidara gelmiş biri, diğeriyse komplolarla, kumpaslarla, çok büyük, kanlı bir darbeye imza atmış biri. Normalde bunların kıyaslanmaması bile lazım. Bu hükümetin hatasıdır, özellikle de Tayyip Erdoğan’ın dışarıda adım adım inşa ettiği negatif imajıdır. Ne yaparlar bilmiyorum ama çok açık bir şekilde lafı bile olmaması lazım.

Bir tarafta kendini din adamı olarak pazarlayıp cumhuriyet tarihinin en berbat darbelerinden birini tezgahlayan bir adam. Bir tarafta da otoriter ama sonuçta seçimle gelmiş olan, nerede oturduğunu, ne yaptığını bildiğimiz, teorik olarak seçimle gidebilecek birisi. Ötekini neyle yollayacaksın? Hiçbir şekilde şeffaf olmayan, tamamen kapalı birisi. Ne çevirdiğini bilmediğimiz birisi. Ama o kendini münzevi, sürgünde bir din alimi olarak pazarladığı için Batı da buna teşne oluyor.

‘Gülen’in kartları vardır’

‘Ne planlarsa dışarıda planlar çünkü burada büyük ölçüde beli kırıldı’ dediniz. Burada stratejisi sadece kendisinin iade edilmesini engellemek mi olacak?

O ayrı bir şey ama Cemaat’in kartları kolay kolay bitmez. 15 Temmuz öncesinde Cemaat’in kolay kolay bitmeyeceğini söylediğim zaman insanlar benimle dalga geçtiler. Gazeteleri kapandı vs. ama 15 Temmuz’u yapabildi. Binlerce insan içeri alındı, tabii ki çok büyük darbeydi ama bitmedi, bitmeyecek. Ne yapar bilmiyorum ama çıkarabildiği çok tavşanı var şapkasından.

Suikastler olabileceği söyleniyor mesela…

Bilmiyorum. O tarz şeyleri dillendirmek de istemem. Fethullah Gülen, 40 yılı aşkın süredir bu işi yapıyor, ben de 30 yılı aşkın süredir onu takip ediyorum. Benim bildiğim Gülen kolay kolay pes etmez. Elinden geleni yapacaktır. Elinden ne gelir bilmiyorum ama 40 yılı aşkın sürede titizlikle inşa ettiği bir şey var, hala elinde birtakım kozlar bulunması beni şaşırtmaz.

Şöyle sorayım o zaman, adımları git gide radikalleşmeye başladı. Daha da radikalleşme yoluna gider mi?

Bilmiyorum. Bu benim işim değil. Biz gazetecilerin işi böyle spekülasyonlar değil. Benim söylediğim sadece şu: Gülen’in kartları vardır. Nedir bilmiyorum. Darbe yapacağını tahmin etmedim. Darbeymiş. Onu gördüm. Herkes şimdi zaten belliydi falan diyor. Ben onlardan değilim. Son nefesini vermediğini biliyordum ama böyle bir şeye cüret edeceği açıkçası aklıma gelmedi. Gördü gününü ama yine pes etmeyecek. Ama elinin hala güçlü olduğunu tahmin ediyorum. Pes edecek olsaydı, CNN’e çıkmalar, New York Times’a yazmalar falan uğraşmazdı. Sesini kısar, kendini unutturmaya çalışırdı. Tam tersi sürekli karşı hamleler yapıyor.

‘Köşeye sıkıştı’

Şu an verdiği röportajlarını nasıl buluyorsunuz?

Köşeye sıkışmış, eskiden Fethullah Gülen yakın zamana kadar, 10 cümle ederdi, bir kelimeyi söylemek için 10 cümle ederdi. 10 cümle içinden Gülen’i okurken midye ayıklar gibi ayıklamak gerekirdi. Şimdi 10 cümle ediyor 10’u da çok açık ve net. Çünkü Batı medyası belagata falan gelemiyor. O da bunu çok iyi biliyor, onlara çok açık ve net bir şekilde ben iyiyim Tayyip Erdoğan kötü diyor. Ben ılımlıyım, o radikal, o IŞİD’çi falan diyor. Fethullah Gülen böyle şeyler yapmazdı. O anlamda kendi söylemini de yeniden inşa ediyor. Çok daha politik bir dile gidiyor. Bu onun aleyhine olacak. Ama çaresiz olduğu için böyle yapıyor. Bu kadar politik konuşan birisini Amerikan basını da ‘Ya biz bunu dini alim bilirdik bu adam bayağı bir Hamas, Müslüman Kardeşler siyasetçisi gibi konuşuyor’ derler. Şimdilik demiyorlar ama böyle devam ederse oraya gidiyor.

‘Erdoğan, Kürt sorununu masaya getirse işin rengi değişir’

Şu aşamada Gülen’in söylemleri ne kadar siyasi de olsa Erdoğan’a göre daha kabul edilebilir mi geliyor Batı’ya?

Evet öyle görüyorlar, görmek istiyorlar. Burada iki yol var. Bir, onun aslında ılımlı olmadığını çok net göstermek. İki, o değil biziz ılımlıyı göstermek. Bu da Türkiye’nin demokratikleşmesi, temel hak ve özgürlüklerin gelişmesi için çaba sarf etmek demek. Şu anda Tayyip Erdoğan buna çok önem vermiyor, delillere önem veriyor. Halbuki Tayyip Erdoğan şu darbe girişiminden sonra çoğulcu demokrasiyi, Kürt sorununun çözümünü masaya götürse işin rengi değişir.

Şu anda Batı’yı Fethullah Gülen’in darbeci olduğuna ikna etmeye çalışıyor. Ne kadar kanıt gösterirse göstersin Batı ikna olmayacaktır bence. Kanıtlara uydurma denilecektir, işkence altında alınmıştır ifadeler diyecektir. Tekrar çözüm sürecine başlasa, temel hak ve özgürlükleri geliştirse o zaman insanlar Türkiye’de seçimle işbaşına gelmiş yönetimlerden yana olmanın daha akılcı olduğunu görebilecekler.

Şu an tam tersi olmuyor mu? HDP bu ılımlı siyasi söylemden yararlanamıyor.

O da Türkiye’nin acısı.

‘AKP’de hala gönülbağı olan vardır’

AKP içinde hala Cemaat bağlantılı insanlar var mıdır?

O kadar çok var ki, hepsini ayıklamaya kalksalar AKP kendi içinde acayip şey kaybeder. Çok var şahsen benim bildiğim, Cemaat’le değişik zamanlarda şey yapmış…

Hala gönülbağı olanlar var mıdır?

Kesinlikle vardır. Ama onlar kendilerini gizliyorlardır. Nasıl bulurlar bilmem.

Erdoğan ya da AKP yönetimi farkında mıdır?

Olmaz olurlar mı! Yaveri Cemaatçi çıkan insan farkında olmaz olur mu? Başbakanlıktan kaç tane insan alındı. Saraydan da alındığı söyleniyor. Genelkurmay başkanının emir subayı, özel kalem müdürü darbeci çıkıyor.

Ama onlar genelkurmaydan atanıyordu.

Biz darbeyi askerler yaptığı için sadece o kısmı görüyoruz. Darbe başarılı olsaydı sivil ayağı da ortaya çıksaydı orada da görecektik başkalarını. Sivil ayağı olmadan olamaz. Sivil ayağı sadece Cemaat’in devletteki ve sivil toplumdaki insanları diyemeyiz. Büyük ihtimalle değişik partilerden insanlardan birileri katılacaktı AKP de dahil. Onlar kimdir bilemiyorum, ama olmaması gibi bir şey söz konusu olamaz.

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89