• BIST 9645.02
  • Altın 2430.366
  • Dolar 32.529
  • Euro 34.865
  • İstanbul 18 °C
  • Diyarbakır 13 °C
  • Ankara 18 °C
  • İzmir 24 °C
  • Berlin 4 °C

Kerem Sevinç: 'Zazaca bilen hiç kimseyle Türkçe konuşmuyorum'

Kerem Sevinç: 'Zazaca bilen hiç kimseyle Türkçe konuşmuyorum'
Zazaca Kürtçesinin Kürtçe'den ayrı bir dil olduğunun devlet politikası haline geldiği günümüzde Zazaca Kürtçe'siyle seslendirdiği şarkılarla, aşkı ve yaşamı sorgulayan Kerem Sevinç, ikinci albümünü çıkardı. Evrensel'de Sevinç'le yapılan söyleşi şöyle:

Zazaca seslendirdiği şarkılarla, aşkı, kentli yalnızlığı ve yaşamı sorgulayan Kerem Sevinç, yaşadığı coğrafyanın acılarını ikinci albümü Dej’de (Ağrı) şarkılarına taşıdı. Asimilasyon politikalarıyla birlikte Zazaca’nın yok olma tehlikesine işaret eden Sevinç, Bölge’deki savaş durumuna ilişkin de şunu söyledi: “Bir yandan sokak ortasında bir anneyi öldürürken, diğer yanda o annenin çocuklarının konuştuğu dili de öldürüyor.”

Anadolu Müzik etiketiyle çıkan albümle ilgili Sevinç’le yapılan söyleşi şöyle:

Beş yıl aradan sonra ikinci albümünüz Dej ile müzikseverlerle buluştunuz. Lome (Sitem) albümündeki sitemlerinizi dej (ağrı) olarak devam ediyorsunuz...

Kararında bir zaman aralığı oldu sanırım. Bir an önce bir albüm yapalım diye bir düşüncemiz olmadı. Bir de baktık ki ilk albümle aramıza 6 yıl girmiş. Aradan geçen zamana ben müdahale etmedim. ‘Dej’ doğmak istediği zaman doğdu. Albümdeki tüm şarkılar Zazaca. Sekiz şarkımız var, altı şarkının söz ve müzikleri bana ait.

Şarkılarınızı Zazaca yazmaya ne zaman başladınız?

Zazaca bildiğinden emin olduğum hiç kimseyle Türkçe konuşmuyorum. Bir an için yolda karşılaştığımız çocukluk arkadaşımla Türkçe konuştuğumuzu düşünsenize, bence acıklı bir tablo olur. Çocukken Türkçe bilmeden ne güzel Zazaca konuşuyorduk. Şimdi, o sonradan öğrendiğimiz dilde hasbihal etme hevesi de neyin nesi. Ana dilin bir tadı vardır; bir vurgusu, bir duygu aktarma gücü vardır. Çünkü o dilde zihninize yerleşen o kadar çok kavram, deyim, terim vardır ki zaman zaman bunları hatırlayınca ne kadar zengin bir dilimizin olduğunu anlıyoruz. Bu da ana dilimize daha çok saygı duymamızı ve ona yönelmemizi sağlıyor.

Zazacayla ilgili temasımı müzik dışında bir kulvarda da devam ettirdim. Bu nedenle master eğitimimi Kürdoloji’de Zazaca bölümünde yaptım. Zazaca basılan her kaynağa ulaşmaya çalışıyorum. Maalesef düzenli basılan yayın sayımız, takip etmemizi zorlaştıracak boyutlarda değil...

İşin ‘yazma’ boyutu belki de en zor kısmı. Dili konuşabilen bu kadar az kişi varken ve konuşanların bir kısmı da yörelerdeki ağız farklılıklarından kaynaklı ortak yazı dilinde uzlaşamamışken bunu yazı ortamına aktarmak gerçekten zor. Ama ısrarcı olmak lazım. Çünkü birçok şey zaten aleyhimize işliyor. Yıllardır süregelen bu asimilasyon dayatması bir yana, günlük hayatımızın merkezine konuşlanmış bir savaşın ortasındayız. Bütün bu olan bitenin içinde kendi ana dilinde şarkılar söylemek yazmak isteyen bir müzisyen olarak, kendimi bir anda yeniden insanları beşer onar ölmekteyken izlerken buldum, bulduk. Savaş, tam olarak budur işte! Bir yandan sokak ortasında bir anneyi öldürürken, diğer yanda o annenin çocuklarının konuştuğu dili de öldürüyor.

EVDE KONUŞULMAYAN BİR DİL, TEHLİKE ÇANLARI ÇALAR

İlk albüm Lome’yi çıkardığınız dönemde, Zazaca kaybolma tehlikesi yaşayan diller arasındaydı. Bugün baktığımızda, Zazaca ile ilgili müzik dışında da önemli çalışmalar yapıldı, yapılıyor. Bugün Zazaca günlük yayın yapan televizyon kanalı var. Bütün bu gelişmelerle birlikte düşündüğünüzde neler diyeceksiniz?

Sonda söyleyeceğimi başta söyleyeyim: Kesinlikle yetersiz. Bunlar çok lokal çalışmalar. Bir dili formal olarak sunmak, öğretmek gerekiyor. Bunu söylerken, bu yönde atılmış her adımın sonsuz bir önemde olduğu gerçeğini gözardı ettiğim sanılmasın. Birkaç gazeteyle, bir iki tv kanalıyla bir dili ayakta tutamazsınız. Dil’in yaşamasının ön koşulu ‘aktarım’dır. Zazaca yayımlanan gazete ve dergilerin muhteviyatına bakıldığında görülecektir ki çok büyük bir bölümü Zazacayı bilenlere yöneliktir. Haberler, makaleler, şiirler ,araştırma yazıları, antolojiler, karikatürler, bulmacalar…

Bunların dışında süreli yayın yapan birkaç dergi ve gazetede terim derlemeleri, sözlük çalışmaları, yazı dilinde  ortaklaşma çabaları da var. Aslına bakarsanız buraya kadar bence ters giden bir şey yok. Sorun dil’in bir sonraki nesile aktarımında. Bu da ancak dil formal bir düzeyde ele alınırsa ve eğitim öğretim sürecine yayılırsa başarılı olabilir. Ailelerin bu konudaki duyarlılığı ve dil’e yaklaşımı da çok belirleyici bir unsur. Evde konuşulmayan bir dil, bir sonraki nesil için tehlike çanları çalar. Sanırım hepimiz bunu son çeyrek asırda ziyadesiyle tecrübe ettik.

Şeyh Sait, Seyid Rıza’ya ithaf ettiğiniz etnosenfonik bir proje hazırlamıştınız. Buna benzer projeleriniz var mı?

Bomba seslerinin olmadığı sabahlara uyanır, çocukların ölmediği bir yaşama alışmaya başlarsak müziğimiz, kültürümüz adına yapacak çok şeyimiz, söyleyecek çok sözümüz var elbette.

İNSANLAR EVLERİNDE MÜZİK DİNLEYEMEZ OLUYORLAR

Geçen yılın yaz aylarından itibaren yaşadığınız coğrafyada sokağa çıkma yasakları sürüyor. Yasağın kalktığı kentlerde, yıkım ve vahşet tablosu ortaya çıktı. Şarkılarınızda hem kendinize dair hem yaşadığınız coğrafyada yaşanmışlıklara dair kesitler var. Bu bağlamda, neler söylemek istersiniz?

Bütün bu olanlardan etkilenmemeye imkan yok. Hele bir de bu coğrafyada yaşıyor ve üretimlerinizi burada yapıyorsanız işiniz daha zor. Çünkü çoğu zaman medyaya da ihtiyaç duymuyorsunuz, her şey gözünüzün önünde oluyor. Patlayan bombaları, ambulans sirenlerini, telsiz seslerini kulaklarınızla duyuyorsunuz. Mezarlıklarda toplanan kalabalıkları gözlerinizle görüyorsunuz. Bir coğrafyada savaş şartları hüküm sürüyorsa insanların hayata tutunma öncelikleri değişiyor. Sanatın sadece müzik ayağı değil, tüm öğeleri yerle bir oluyor. Sinema salonları boşalıyor, tiyatro turnelerinin takvimleri değişiyor; bırakın konserlere gitmeyi, insanlar evlerindeyken de müzik dinleyemez oluyorlar.

Ben tüm bu hengamenin içinde Diyarbakır’da yaşayan bir müzisyen olarak kendi ana dilimde şarkılar üretmeye devam ettim. Karanlıkları kendi öz gücümüzle deleceğimiz fikrinden bir an olsun kopmadım. (Şerif Karakaş-Evrensel)

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89